İlk 1000 gündeki anne ve bebek beslenmesinin önemi ve Türkiye’deki yeni nesillerin gelişimine katkısı, Ankara’da düzenlenen 2’inci Fetal Hayattan Çocukluğa "ilk 1000 gün" Gebe ve Çocuk Beslenmesi Kongresi’nde masaya yatırıldı. 

 

Üreme sağlığı alanında uzun yıllardır çalışmalar gerçekleştiren Yükseliş İktisadi ve Stratejik Araştırmalar Vakfı (YİSAV) tarafından, Nutricia Anne Bebek Beslenmesi`nin sponsorluğunda gerçekleştirilen Kongre’de, Türkiye`deki anne ve bebek beslenmesine dair sorunlara çözüm önerileri getirilerek oluşturulacak sağlık politikasına katkı sunuldu.

Kongre’nin açılış konuşmasında gebelik dönemi ile iki yaşına kadar geçen süreyi kapsayan ‘ilk 1000 gün’deki beslenmenin önemine değinen Kongre Başkanı Doç.Dr.Ferit Saraçoğlu, Türkiye’de tüm sosyoekonomik ve kültürel değişimlere rağmen doğru  ve yeterli beslenmeyle ilgili sorunlar olduğuna dikkat çekti. Doç.Dr.Ferit Saraçoğlu, buna bağlı gelişen problemlerin ekonomiye yansımasının, özellikle sağlık harcamaları ve artan kronik hastalıkların topluma getirdiği yükler dikkate alındığında çok büyük bir kaynak harcaması anlamına geldiğini söyledi. 

“İlk 1000 gündeki yanlış beslenme, hastalıkları artırırken okul başarısını olumsuz etkiliyor”

Doç.Dr.Ferit Saraçoğlu şöyle konuştu:  “İnanması zor da olsa bir çocuğun gelecekteki sağlığı gebelik ve ilk iki yaşta (ilk 1000 gün) belirlenmektedir. Beyin fonksiyonlarının çoğu bu dönemde gelişmektedir. İlk iki yaş çocuğun fiziksel aktiviteye (yürüme, koşma vb), konuşmaya başladığı, sevmeyi, üzülmeyi, korkmayı ve daha pek çok şeyi öğrendiği dönemdir.  Bu dönemdeki doğru beslenmenin, özellikle de iki yaşına kadar anne sütü almanın çok önemli olduğu, pek çok bilimsel çalışmayla desteklenmektedir. İlk 1000 gündeki yetersiz beslenme hem kronik hastalıkların, psikiyatrik bozuklukların artmasına, fiziksel ve zihinsel gelişmenin, metabolik fonksiyonların bozulmasına hem de bağışıklık sisteminin zayıflamasına dolayısıyla zatürre, ishal, menenjit vb. ciddi enfeksiyonların artmasına da yol açmaktadır.”dedi.

“Eksik beslenme Türkiye ekonomisini de büyük kayba uğratıyor”

Bu farklılığın Türkiye ekonomisine yansımalarına da dikkat çeken Doç.Dr. Saraçoğlu, “Özellikle artan kronik hastalıkların topluma getirdiği yükler dikkate alındığında bu durum sağlık harcamalarında çok büyük bir kaynak israfına neden oluyor.  Yeterli ve gerekli besinleri alamama nedeniyle ortaya çıkan eksik beslenme (malnutrisyon) bir yetişkinin gelirinde en az yüzde 20 ile yüzde 46 arasında bir azalmaya, ülke Gayri Safi Milli Hasılası’nda en az yüzde 2 ile yüzde 3‘lük kayıp yaratmaktadır. Bunu ülkemiz için düşünürsek, TÜİK 2012 verilerine göre bu 425 milyar lira gibi çok büyük bir potansiyel kaynak kaybına yol açmaktadır. Gelişmekte olan her ülkenin kısıtlı kaynaklarını boşa harcamaması için bu konuda acil önlemler alması gerekmektedir.” dedi. 

“170 milyon çocuk kötü beslenme yüzünden potansiyelini kullanamıyor”

Dünyada son 10 yılda açlıkla mücadeledeki tüm çabalara rağmen her yıl yaklaşık 2.6 milyon çocuk ve 100 bin annenin beslenme bozukluğuna ve sağlıklı suya ulaşamadıkları için kaybedildiklerini belirten Saraçoğlu, her yıl 5 yaş altında ölen 7.6 milyon çocuğun yüzde 35’inin malnutrisyon (kötü beslenme) nedeniyle kaybedildiğine de dikkat çekti.  Doç.Dr. Saraçoğlu “Yaklaşık 170 milyon çocuk kötü beslenme nedeniyle tam potansiyellerini kullanamamaktadır. Azgelişmiş 80 ülkede çocukların yüzde 20’sinde, bunlardan 40 ülkede çocukların yüzde 40’ında, 14 tanesinde ise bu oranların da üzerinde büyüme bozuklukları görülmektedir. Bu bozuklukların yaklaşık yarısı anne karnındaki kötü beslenmenin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.” dedi. 

“Türkiye’de gidilmesi gereken çok yol var; eylem planı şart”

Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler verilerine göre okur yazarlık oranı sıralamasında dünyada 79’uncu sırada olduğunu, TÜİK 2013 verilerine göre de nüfusun yüzde 53’ünün eğitim seviyesinin ilköğretim ve altında olduğunun altını çizen Doç.Dr. Saraçoğlu, söz konusu verilerin ilk 1000 gündeki beslenmeye yansımasının olumsuz olacağının altını çizerek şöyle konuştu;  “Bu nedenle ülkede karar verici mevkilerdeki kişilerin, özel sektörün, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin, sağlık personeli  ve tüm aydınların eğitim ve beslenme konusunda  daha bilinçli ve aktif bir eylem planı oluşturmak için çaba göstermesi gerekmektedir. Bu çabaların en önemli parçaları anne sütü verilmesi, aileleri ilk 1000 gündeki beslenme konusunda eğitmek, vitamin, mineral ve mikrobesin desteklerinin verilmesi, iyi doğum öncesi bakım ve çocukluk hastalıklarının tedavisi, tarım reformu ve gıda güvenliğinin sağlanması olmalıdır.”dedi. 

Doç.Dr. Saraçoğlu, ilk 1000 günde yeterli ve doğru beslenmenin artırılması ile öneminin topluma artırılması konusunda başta sağlık personeli ve yöneticileri olmak üzere, politikacılara, STK’lara, medyaya ve özel sektöre önemli görevler düştüğünü de belirtti. (İLKHA)