Mehmet Göktaş / İnzar Dergisi:
Şehadet ve cihad konusunu işlemeye çalıştığımız şu günlerde bakıyorum da birileri bunları çok sivri buluyor, İslam adına bugün yapılması gereken şeyin sadece dil ile tebliğ ve ikna yolu olduğunu söylüyor. Günümüz dünyasında, yaşadığımız ülkede ve özellikle bu dönemde cihad konusunun gündem yapılmaması gerektiğini, İslam’ın şiddet dini olmadığını, bu yolla insanların İslam’dan uzaklaştırıldığını dile getiriyorlar.
Acaba gerçekten öyle mi? Gelin Batı dünyasının kendi davalarını, kendi hayat tarzlarını yayarken hangi yollara başvurduğunu biraz yakından görmeye çalışalım. Hani, bunu söyleyen kardeşlerimiz Batı karşısında utandıklarından böyle konuşuyorlar ya…
Batı ve özellikle Amerika bugün dünyada insanları sözle, yazıyla ve görsel yollarla ikna etmenin zirve noktasına ulaşmış değil midir? Tabiri caizse Amerika ve Batı bugün dünyayı ayakta uyutmuyor mu?
Hatta bu konuda durmadan insanımızı uyaran bizler değil miyiz? Aman ha dikkat edelim, bunların romanlarına, dizilerine, Holy Wood’una, en masum zannettiğimiz çizgi filmlerine bile dikkat edelim ve zehirlenmeyelim, çocuklarımızı koruyalım demiyor muyuz?
Amerika’nın medya yoluyla bütün bir dünyayı kendi istediği istikamete yönlendirdiğini, dünyanın gündemini belirlediğini söylemiyor muyuz?
Hele şu günlerde başta bizim yaşadığımız ülke olmak üzere, Ukrayna, Bosna, Venezüella ve benzer ülkelerde yaşanan toplumsal olayların ABD ve Batı’nın medya yoluyla kurguladığını söylemiyor muyuz?
Psikolojik savaş denildiğinde bugün akla ilk gelen ülkelerin söz konusu bu emperyalist ülkeler olduğunu söylemiyor muyuz?
Hele reklam sektörünün başlı başına apayrı bir dünya olduğunu bilmiyor muyuz?
Reklam yoluyla bütün bir insanlığın nasıl kandırıldığını, nasıl da tüketime ikna edildiğini, hiç ihtiyaçları olmadığı halde bu yolla nelerin satıldığını söyleyip durmuyor muyuz?
Yani demek istiyoruz ki, insanları sözle, görselle ve bir takım psikolojik yollarla ikna etme konusunda Amerika ve Batı en önde gelmiyor mu?
Peki, buna rağmen başta nükleer olmak üzere her türlü silaha sahip olan da yine onlar değil mi? Aslında onların şöyle düşünmeleri ve demeleri gerekmez mi?
“Efendim, bizim öyle şiddet kullanmamıza...
Acaba gerçekten öyle mi? Gelin Batı dünyasının kendi davalarını, kendi hayat tarzlarını yayarken hangi yollara başvurduğunu biraz yakından görmeye çalışalım. Hani, bunu söyleyen kardeşlerimiz Batı karşısında utandıklarından böyle konuşuyorlar ya…
Batı ve özellikle Amerika bugün dünyada insanları sözle, yazıyla ve görsel yollarla ikna etmenin zirve noktasına ulaşmış değil midir? Tabiri caizse Amerika ve Batı bugün dünyayı ayakta uyutmuyor mu?
Hatta bu konuda durmadan insanımızı uyaran bizler değil miyiz? Aman ha dikkat edelim, bunların romanlarına, dizilerine, Holy Wood’una, en masum zannettiğimiz çizgi filmlerine bile dikkat edelim ve zehirlenmeyelim, çocuklarımızı koruyalım demiyor muyuz?
Amerika’nın medya yoluyla bütün bir dünyayı kendi istediği istikamete yönlendirdiğini, dünyanın gündemini belirlediğini söylemiyor muyuz?
Hele şu günlerde başta bizim yaşadığımız ülke olmak üzere, Ukrayna, Bosna, Venezüella ve benzer ülkelerde yaşanan toplumsal olayların ABD ve Batı’nın medya yoluyla kurguladığını söylemiyor muyuz?
Psikolojik savaş denildiğinde bugün akla ilk gelen ülkelerin söz konusu bu emperyalist ülkeler olduğunu söylemiyor muyuz?
Hele reklam sektörünün başlı başına apayrı bir dünya olduğunu bilmiyor muyuz?
Reklam yoluyla bütün bir insanlığın nasıl kandırıldığını, nasıl da tüketime ikna edildiğini, hiç ihtiyaçları olmadığı halde bu yolla nelerin satıldığını söyleyip durmuyor muyuz?
Yani demek istiyoruz ki, insanları sözle, görselle ve bir takım psikolojik yollarla ikna etme konusunda Amerika ve Batı en önde gelmiyor mu?
Peki, buna rağmen başta nükleer olmak üzere her türlü silaha sahip olan da yine onlar değil mi? Aslında onların şöyle düşünmeleri ve demeleri gerekmez mi?
“Efendim, bizim öyle şiddet kullanmamıza...