Cahiliyyenin 21. Yüzyıldaki versiyonu olan çağdaş medeniyetin doğurduğu modern insanlar, yaşamayı beceremedikleri gibi yaşayanları da kıskanırlar. Yaşayanların, hayat ışıklarını ve umutlarını söndürmeye çalışırlar. Hatta yaşayan birinin yaşayamaması için canla başla mücadele ederler. Bir de ölülerini, kara elbiseler giyip, kara gözlükler takarak; timsah gözyaşlarıyla ebediyete uğurlamaları yok mu? En çok güldüğüm sahnedir. Sanırsın ki, ruhlarının ve kalplerinin rengi, elbise ve gözlüklerine sirayet etmiş.

Bu çevrelerde, sokaklarda sürten genç insanlar; topluma zarar vermediği sürece; kimse tarafından uyarılmazlar, kimse tarafından kınanmazlar ve bu gençlere kimse tarafından yardım eli uzanmaz. Bu gençler, eğer yönetime ve topluma karşı gelmezse mevkileri yükselir. Yıldızları artar. Böylece, sokaktan; kahvelere, bilardo salonlarına, cafelere vb… ÇEKK (çürüterek etkisiz kılma kurumu)’lere atanırlar. Belki saçmalıyorum ya da abartıyorum ama ben ne kadar saçmalasam da cahili sistemle yönetilen toplumların yaşam biçimi kadar saçma olamam. Ne kadar abartabilirim ki? “kitap okuma, kör olursun”, “çok okuma, deli oluyorsun”, “çok düşünme, kafayı yersin” diyen bir milletin cehaletini anlatmayı… Peki ne yapayım, ne öneriyorsun? dediğinde; verecek cevapları yoktur “gez-dolaş-hayatını yaşa” demekten başka. Dünya yuvarlak, üç tarafı sularla, dört tarafı ölümlerle kaplı ve ben az bir mühlet yaşayıp sorgulanmak üzere ahirete gideceğim. Peki, elimde ne ile gideceğim. “Gez-dolaş-hayatını yaşa” kanunu orda geçmiyor. Bildiğim kadarıyla insan, önce yaptığı kötülükler yüzünden cehennemde yanacak, sonra yapmadığı iyilikler yüzünden. Yine bildiğim kadarıyla insanın, yaptığı iyilikler kuş olacak; yapmadığı kötülükler ise kanatları… Böylece sırat köprüsünden uçarak, cennete varacak.

Haftanın yazısı: Muhammed Sıddık BİLGE
Diyarbakır (Bağlar) – Yaş: 22