DİYARBAKIR – Ergenekon davası sanıklarının tahliye edilmesine tepki gösteren Avukat Abdülgani Orhan, Doğu Perinçek gibi on binlerce insanının kanında parmağı olan bir kişinin tahliye edilmesinin hukuka da insanlığa da aykırı olduğunu söyledi.

“Türkiye bir hukuk devleti midir?”

Yargının bağımlı olduğunu ileri süren Orhan, Türkiye’deki hukukun üstünlerin hukuku olduğunu ve kanunların geçerliliğinin olmadığını söyledi. Orhan, “Anayasada her ne kadar yargı yürütme yasama diye bağımsız 3 tane kurumdan bahis edilse de, Türkiye’nin hukuk devleti olduğundan bahis edilse de, yargının bağımsız değil bağımlı olduğu ve hukukun ise üstünlerin hukuku, imtiyazların hukuku olarak ön plana çıktığını görüyoruz. Kanunlar ise asla ve asla geçerliliğini korumuyor uygulamada.” dedi.

Türkiye’de hukukun olmadığını söyleyen Orhan, “Baklavacıdan bir dilim baklavayı çekene hukuk vardır, 18 yıl ceza evine gitmesine sebeptir. Fakat yüzlerce değil, binlerce insanın kanına giren, insanların ölümüne sebep olan, 10 binlerce genç kızımızın Üniversite kapılarında, ilkokullarda, ortaokullarda mağduriyetlerine sebep olan, onlara sahip çıkan anne ve babalarının cezalandırılıp ceza evine atılmasına sebep olan bir hukuktan söz ediyoruz. Bunun yanında dünya mazlumlarına, mustazaflarına, Gazze’ye, Filistin’e ve Mısır’a sahip çıktığı için yasal haklarını kullanan insanların Malatyalarda, Adanalarda, İstanbullarda yargılandırılıp, cezalandırıldığı ve 150’yılın üzerinde cezaların verildiği bir hukuktan söz ediyoruz.” dedi.

“Helvadan put yapanlara, put asla karşılık vermez”

Mazlumlara ceza verilmesi için hukukun olduğunu; adam öldürenlere ve kan içicilere hukukun geçerli olmadığını söyleyen Orhan, “Mazluma, Mustazafa ceza verilmesi için hukuk vardır. Fakat adam öldüren kan içici insanların ve çeşitli mağduriyetlerine sebep olan insanların ise maalesef hukuk onlar için geçerli değildir. Çünkü hukuku yapanlar onlardır. Yani bir anlamda helvadan putu yapanlara put asla karşılık vermez, acıktığında onların yemekleri olmak zorundadır. Maalesef değişen hiçbir şey yoktur. 1928’deki, 1938’deki,1950’deki, 1980’deki, 1990’daki, 2000’yılındaki ve 2010’yılındaki Türkiye ne ise, bugünde aynı Türkiye’dir ve değişen hiçbir şey yoktur. Polis aynı polistir, asker aynı askerdir ve yönetenler aynıdır. Ama değişen tek bir şey vardır yöneticiler farklıdır.” ifadelerini kullandı.

Orhan, “En yüksek sesten haksızlıklar dile getirilmektedir. Sadece nabza göre şerbet verilerek günü kurtarma adına atılan adımlar yanlış hesaplardan dolayı muhakkak geriye dönecektir ve bunun bilinmesi gerekmektedir. Anayasanın 19’cu maddesine istinaden, tutukluluk ile alakalı düzenlemeler söz konusudur. Özelikle İlker Başbuğun da Anayasanın, 19.’cu maddesinin 8.’ci fıkrasına atfen, serbest bırakılması gerçekten hukuki değildir. Yargılanmış olan birisi ceza yemiştir. Hem de 2 defa ağır müebbet cezası yemiştir.” dedi.

Tahliyelerin skandal olduğunu ve bu skandalların üst üste geldiğini söyleyen Orhan, “Sadece mahkemenin 7 aylık bir süreçte gerekli kararı yazmaması adil yargılanma açısında haksızlıktır denilerek bir kişinin tahliyesine gerekçe yapılamaz. Yapılması gerçekten bir cinayettir. Hukukun Türkiye’de olmadığını ayaklar altına alındığının en büyük göstergesi budur. Hukuk uygulanmış olsa doğrudur bir hak ihlali vardır 7 aydır bu hüküm özlüdür. 7 aydır yargılama neticesindeki gerekçeli karar 3 kişilik heyetten oluşan mahkeme heyeti tarafından yazılmamıştır. Hukuki olarak bunu nasıl çözebiliriz nasıl giderebiliriz adımı atılması gerekirken bunun tahliyeye gerekçe yapılması büyük bir skandaldır. Bu skandallar maalesef üst üste gelmekte.” İfadelerini kullandı.

“Bir pazarlık yapılmıştır…”

Orhan, “Bir kişinin serbest kalması, en yüksek ses ile Genelkurmay Başkanlığını yapan birinin  bu şekilde yargılanması, ceza yemesi ve ceza evinde kalması uygun değildir. Şeklindeki açıklamalar ile tahliyeyi tasvip etmek gerçekten sıkıntıdır. Bu anlamda baktığımız zaman bir pazarlık yapılmıştır. Benim anladığım kadarı ile hükümet bir cephe açmıştır ve bunun adını paralel koymuştur. Bu cephe ile savaşırken açık olan başka cepheleri kapatma gereksinimi duymuş. Herkesin gözünün içine baka baka biz mağduruz, mağduriyeti yaşıyoruz diyerek halktan çok ciddi bir oy alma, bir dönem, hatta iki, üç dönem daha ayakta kalabilme adı altına maalesef birçok temel ilkeyi ve prensibi ayaklar altına alıp çiğnemişlerdir.”şeklinde konuştu.

“Artık herkes kendine gelsin!”

Artık herkesin kendisine gelmesi gerektiğini söyleyen Orhan, “Artık herkesin kendisine gelmesi gerekmektedir. İnsanları öldüren, insanların mağduriyetlerine sebep olan ve hukuk sistemi içerisinde yargılanmış ve hukuk çerçevesinde de yargılanmış olan insanlara, mağduriyet var ise bunun hukuki dayanağının yapılması, yeniden yargılanmanın yolunun açılması ve bu şekillerde mağduriyetlerin giderilmesi lazımdır. Ben yaptım oldu bitti tahliye ettim artık gerisi önemli değil, şeklindeki hareket daha farklı sıkıntılara yol açacaktır ve bunun görülmesi lazımdır.” dedi.

“Ergenekoncuları tahliye etmeyin!”

Binlerce insanın yargılanıp ceza evlerinde yatmakta olduğunu ve bunların bu insanlar tarafından yargılandığını dile getiren Orhan, “Doğu Perinçek gibi binlerce, on binlerce insanın kanında parmağı olan bir insanın bu şekilde çıkarılması gerçekten hukuka da, insanlığa da haykırıdır. Bunun net bir şekilde bilinmesi gerekmektedir. Bunu bir kenara bırakalım, hadi bıraktınız o zaman hukuka uyalım ve aynı konumda olan herkesi bırakmak zorundasınız. Bu gün adil yargılanmamış paralelin hâkimleri tarafından yargılanmış ve haksız yere cezaevine atılmışlar diyorsanız o zaman aynı şekilde yargılanan diğer insanların hepsini görmek zorundasınız.” diye kaydetti.

“Birini serbest bırakıp binleri içerde tutmanın hiçbir mantığı yoktur”

Orhan son olarak şunları dile getirdi:“Birisini serbest bırakıp binleri içerde tutmanın hiçbir mantığı yoktur. Bu gün aynı kalemlerden aynı ellerden çıkan ve binlerce insanın yargılanıp ceza evlerinde yatmakta olduğu bilinmelidir. Gerek Hizbutahrir dosyasında, gerek Hizbullah dosyasından, gerek El Kaide dosyasından, gerekse de normal adli suçlardan dahi, bu insanlar tarafından yargılanmış. Çeşitli menfaat ve çıkarları örtüşmediği için çeşitli komplolara maruz kalmış özel yetkili ve TMK 10 çerçevesinde oluşturulan mahkemeler ile yargılanmış ve bunun neticesinde ceza evini doldurmuş onlarca, yüzlerce, binlerce insan söz konusudur. Bu insanlarla da alakalı bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Sadece sayılan Ergenekon ve ardından gelecek olan ve saire dosyalarını bırakmakla adil olunmuyor.” (Ali Adiyaman / Ali Gültekin - İLKHA)