DİYARBAKIR - 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir basın açıklaması düzenleyen Memur-Sen İl Temsilcisi Yunus Memiş, “Şiddetten, ayrımcılıktan, ikinci sınıf kabul edilmekten uzak, ümit dolu günler bekliyoruz. İnancımızdan, ırkımızdan, cinsiyetimizden ya da kılık kıyafetimizden dolayı dışlanmak istemiyoruz.” dedi.
“Ötekileştirici ve kadına yönelik şiddet içeren yasak kaldırıldı”
Kamuda başörtüsü özgürlüğü talebiyle başlattıkları eylemin başarıya ulaştığına değinen Memiş, “Yaklaşık 1 yıl önce kamuda başörtüsü özgürlüğü talebiyle başlattığımız “Sivil İtaatsizlik Eylemi” miz, örgütlü mücadelemiz sonucunda başarıya ulaştı. Başı örtülü veya açık tüm kadınlarımızın büyük bir ilgi ve özveriyle destek verdiği bu eylemimiz, onurlu ve kararlı duruşumuz sayesinde 30 yılı aşkın bir süredir devam eden ayrımcı, ötekileştirici ve kadına yönelik şiddet içeren yasağın kaldırılmasıyla sonuçlandı.” ifadelerini kullandı.
“Bizler artık kılık kıyafetimizle değil, üreteceğimiz işlerle değerlendirilmek istiyoruz”
Bu gelişmelere bağlı olarak daha birkaç yıl öncesine kadar hayal bile edemedikleri alanların kendilerine açıldığını söyleyen Memiş, “Başlattığımız eylem ve mücadeleler sonucu bu yıl kadınların özgürleşmesi yolunda tarihî kazanımlar elde ettik. 8 Ekim 2013 tarihi tüm kamu çalışanı kadınlar için, 5 Aralık 2013 tarihi ise kadın milletvekilleri için baskıcı ve utanç verici bir yasaktan kurtulmanın miladı oldu. Türkiye bundan sonra başörtülü genel müdür, müsteşar, milletvekili ve bakanlara hazırlanıyor. Bizler artık kılık kıyafetimizle değil, üreteceğimiz işlerle değerlendirilmek istiyoruz. Var olan kapasitemizi ve potansiyelimizi yasaklarla mücadelede değil, kalkınmış ve müreffeh Türkiye’yi inşa edecek, değerleriyle barışık bir neslin yetiştirilmesinde kullanmak istiyoruz.” ifadelerine de yer verdi.
“Dünyada kadınlar birçok sorunla karşı karşıya gelmektedir”
Dünyada kadınların birçok sorunla karşı karşıya kaldığını söyleyen Memiş, “Kadın erkek ayrımı yapmaksızın insanları en temel haklarından mahrum bırakan şiddet, savaş ve yoksulluk bu sorunların başında gelmektedir. İnsanlık tarihi ile başlayan savaşlarda, kan ve gözyaşı sürekli arttı, hiçbir zaman da hesaplaşmalar, zulümler azalmadı. Aktörleri hep erkek egemen güçler olurken zamanla mağdurlar kimlik değiştirerek kadın ve çocuklar öldü.Patlayan bombalar, parçalanan cesetler, yıkılan evler… Bunların arasında yanlarında çocukları ile kalan biçare, umutsuz, yarınsız kadın fotoğrafları. Bu görüntüler artık çok sıradan ve alışıldık bir hâl aldı hepimiz için. Savaşlara alıştık ya da zorla alıştırıldık!” dedi.
“Savaşın en büyük mağdurları kadınlardır”
Savaşın en büyük mağdurlarının kadınların olduğunu ifade eden Memiş, “Yaklaşık 300 bin sivilin katledildiği, binlerce kadının tecavüze uğradığı, insanlık katliamı daha hafızalardan silinmemişken Suriye’de, Filistin’de, Mısır’da, Myanmar’da, Irak’ta sanki değişmez bir kadermiş gibi yaşanan hep aynı dram, aynı insan manzaraları. Sanki savaşların tek müsebbipleri kadın ve çocuklarmış gibi savaşın ağır sonucunun muhatapları da yine onlar. Kan, gözyaşı işkence. Son üç yılda Suriye`de 11 bin, Filistin`de ise 780 kadın öldürüldü. Yine Suriye, Mısır, Filistin`de binlerce tutuklu kadın var ve işkenceler sürüyor. Mısır’da darbeden sonra 50 kadın öldürüldü.” dedi.
“Zayıf, naif, kırılgan olarak tanımlanan kadının inandığında neleri yapabileceğinin göstergesidir”
Kadınlar gününde gönüllerinde de olan kardeşleri Esma`yı anan Memiş, “Mısır`da güvenlik güçlerinin müdahalesinde şehit olan İhvan liderlerinden el-Bilteci`nin kızı Esma`yı nasıl unuturuz? Özgürlük ve direnişin simgesi Esma. Onurumuz. Yolumuz Esma yolu. Ne mutlu o yola. Kadınlar gününde gönlümüzde olan kardeşimiz Esma`yı hayırla anıyoruz. Rabia meydanında keskin nişancıların hedefi olan Şehit Esma bugün diktatörlere karşı çıkışın, baskı ve zulme baş kaldırının, mazlumun hakkına sahip çıkıp zalime meydan okuyuşun sembolüdür. Esma ve onun gibi özgürlük mücadelecisi binlerce Esma biliyorlardı ki bedenlerini tankların önüne atmadan, bedel ödemeden direnişler zafere dönüşmez. İşte bugün 8 Mart’larda konuşmamız gereken kadının inanmışlık ve adanmışlıkla toplumun vicdanını harekete geçiren öncü ruha sahip olabilme gücüdür. Zayıf, naif, kırılgan olarak tanımlanan kadının inandığında neleri yapabileceğinin göstergesidir Mısır’da, Suriye’de, Filistin’de yaşananlar.” İfadelerine yer verdi.
“Söz konusu Müslümanlar olduğunda Avrupa ülkeleri ve BM sessiz kalmaktadır”
Söz konusu Müslümanlar olduğunda Avrupa ülkelerinin sessiz kaldığını söyleyen Memiş, “Yanı başımızdaki komşumuz Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de, Myanmar’da ve İslam coğrafyasının çeşitli yerlerinde, savaş mağduru kadınların yaşadıkları dramlar hepimizin yüreğini sızlatıyor. Bu kadınlar gerek ülkelerinde gerekse sığınmacı olarak gittikleri ülkelerde şiddete, istismara, taciz ve tecavüze maruz kalıyor. Bugün de ülkemize sığınan binlerce Suriyeli savaş mağduru kadın gerek illegal yapıların gerekse art niyetli kişilerin ellerine düşerek istismar edilme tehlikesi ile karşı karşıyalar. Bu tür risklere karşı devletimiz, konuyla ilgili kamu kurumları, STK’lar, medya başta olmak üzere toplumun bütün katmanları duyarlı olmalı ve bu konuda gerekli tedbirler mağduriyetler ortaya çıkmadan alınmalıdır.” dedi.
“Kadına yönelik şiddet bir insanlık suçudur”
Kadına yönelik şiddetin bir insanlık suçu olduğunu belirten Memiş, “Dünyanın tüm toplumlarında yaygın olarak rastlanan bir şiddet türüdür. Ülkemizde de kadına yönelik şiddet önemli bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Şiddet sadece kadını ve erkeği değil toplumun bütününü etkileyen sosyal bir problemdir. Şiddetin önlenmesi için toplumun her kademesinde bireysel ya da kurumsal bazda tüm taraflara önemli sorumluluklar düşmektedir. Hükümet, belediyeler, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler başta olmak üzere ilgili ve sorumlular bu konuyu çok boyutlu ve çözüme yönelik olarak gündemlerinde tutmaya devam etmelidirler.” dedi.
“Kapitalist sistem kadın üzerinden aileyi ve toplumu yozlaştırıyor”
Kapitalist sistemin kadın üzerinden aileyi ve toplumu yozlaştırdığını ve itibarsızlaştırdığını söyleyen Memiş, “Kadınlar tüketim kültürünün has elemanları olarak vakitlerinin çoğunu hızlı kentleşmenin modern hapishaneleri olan alışveriş merkezlerinde ya da kafelerde geçirmektedir. "Bir lokma, bir hırka" kanaatkârlığı yerini mutluluğu "satın alma" ya endeksleyen bencil bir anlayışa dönüşmüştür. Kadınlarımızın iş gücüne katılımı ve üretime katkısının erkeklere oranla çok geride olmasında ataerkil toplum baskısı nedeniyle eğitim ve çalışma hayatından uzak tutulmalarının yanında, değişen tüketim anlayışının da etkisi büyüktür.” İfadelerini kullandı.
Son olarak 8 Mart kadınlar gününü kutlayan Memiş, “Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle kadınlarımızın geleceğimizi inşa eden emeğine duyduğumuz saygı ve şükranımızı ifade etmek isteriz. İnanıyoruz ki kadınların inşa eden, birleştiren gücü; tüm dünyada eşitlik, adalet ve özgürlüğün temininde öncü rol alacaktır. Bu düşüncelerle, dünyada ve ülkemizde kadın erkek tüm insanlar için barış, eşitlik, adalet ve özgürlüklerin gelişmesine katkı sağlamasını diliyoruz.” dedi.
(M. Zeki Aygur Ali Gültekin – İLKHA)