İşte Hasan Karakaya`nın makalesi...

Ses kasetleri tutmadı... S. kasetleri verelim!

Hani; “Düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü?”diye bir sözümüz vardır ya, o misal; Cemaat’in “Yeni Ümit”dergisi de, “ortada fol yok, yumurta yok”ken bir“konferans” düzenlemiş... İstanbul Kongre Merkezi’ndeki konferansın adı,“Ailenin Korunması ve Mut’a Fitnesi!”

İlâhiyatçılar ve akademisyenler; “Mut’a nikâhının sosyolojik ve psikolojik tehlikeleri” üzerinde durup, “Türkiye’de gizlice yaygınlaşmaya başlayan Mut’a nikâhı”nın yani “geçici” evliliğin “aile hayatına karşı tehdit”olduğunu; “Bunun flörtten ve zinadan farkı olmadığını” söylemişler.

Çok doğru söylemişler...

Ama, niye şimdi?..

Bu ülkede, “Mut’a nikâhı”nı savunacak “aklı başında bir Müslüman”olacağını düşünemiyorum...

Doğrudur, “flört” edenler vardır, “aklı uçkurunda” olup da “zina” edenler de vardır... Ama, yaptıkları “zina”yı “Mut’a nikâhı” kılıfıyla izah edeceklerini sanmıyorum...

“Mut’a nikâhı”nı, bugün İran bile sorgularken, bir “Cemaat dergisi”nin, hem de bugünlerde böyle bir konferans düzenlemesinin, “Zaman’lama” açısından manidar olduğunu düşünüyorum...

BİR HAZIRLIK MI VAR?

Bana öyle geliyor ki;

Bir “hazırlık” içindeler!.. Bu haberler, bana bir “işaret fişeği” gibi geldi!..

Baktılar ki, “ses kasetleri” işe yaramıyor, baktılar ki, “AK Parti ve Erdoğan’ı yıpratamıyorlar” o halde “başka bir yol” bulmak lâzım!..

Madem “ses kasetleri” işe yaramıyor, o halde “s. kasetleri”yayınlayalım!..

Galiba, “Mut’a nikâhı”nı gündeme getirmelerinin sebebi bu!..

Bugünlerde bir “s. kaseti furyası” başlatabilirler!.. O kasetler; Numan Kurtulmuş ve Rasim Ozan Kütahyalı örneklerinde gördüğümüz gibi,“acemice bir montaj” ürünü de olabilir, “gerçek” de olabilir!..

Çünkü, ellerinde “AK Parti’yi yıpratacak” ciddi bir malzemelerinin kalmadığını düşünüyorum.

Öyle ya;

“Ses kasetleri” tutmadı!..

O halde;

“S. kasetleri” verelim!..

Bu, bir ihtimal değil... Özellikle “Abi”ler; son günlerde sıklaştırdıkları toplantılarda şöyle diyorlarmış: “Bazı bakan ve milletvekillerinin Mut’a nikâhı ile gizli ilişkisi var, elimizde kasetleri var, yakında yayınlayacağız!”

Doğru olabilir mi?..

 

Olabilir!..

Çünkü bunlar;

“Ses”leri kaydetmişler, “kaset”leri çekmişler ve “zamanı gelince yayınlamak” üzere “bir kenara koymuşlar!”

Dolayısıyla, önümüzdeki günlerde, bir “s. kasedi furyası”nın başlaması beklenebilir...

Tabii, bunların ne kadarı “montaj”dır, ne kadarı “gerçek”tir, belli değil!..

Uzun lâfın kısası; ortada fol yok, yumurta yokken İran orijinli “Mut’a Nikâhı”haberlerinin gündeme gelmesi, boşuna değil... Bu haberler, bir “hazırlığın alâmeti” gibi geldi bana!..

Ama, şunu sormak gerek,

Tamam, “Mut’a nikâhının İslâm’da yeri yok”tur da, “evlere kamera yerleştirip zina ilişkisini kasete alma”nın İslâm’da yeri var mıdır?..

Buyursunlar, cevap versinler!..

Hâlâ “İslâm” diyorlarsa!..

PORNO FİLM YAYGARASI!

Bir soru daha:

Cemaat gazeteleri; “Mut’a, zina hükmündedir” derken, “Cemaat’in Paralel gazeteleri”nin yaptığı nedir?..

Paralel gazeteler; “Sinema filmini de yasakladılar!.. Sinema filmini de resmen sansürlediler” diye yaygara koparıyor günlerdir...

Peki, “Nymphomaniac” adlı film, nasıl bir filmdir ki, Kültür Bakanlığı Üst Kurulu bu filmin gösterimini yasaklamış?.. Efendim, adı geçen film; “50’li yaşların başındaki bir kadının çocukluğundan itibaren erkeklerle olan ilişkileri”ni konu alıyormuş!..

Yayınladıkları fotoğraflara baktım da, film; “tam bir porno” gibi geldi bana!..

Şu hâle bakın;

Cemaat gazeteleri “Muta zinadır, haramdır” diye haberler yapıyor ama“Cemaat paralelinde” yayınlar yapan gazeteler, “porno filmin yasaklanmasına” ateş püskürüyor!..

Bu ne perhiz,

Bu ne turşu!..

Haa, “porno film yasaklandı” diye bas bas bağıranlar, herhalde internet sitelerinde “zina kasetleri” yayınlarlar ve bundan “orgazm” derecesinde zevk alırlar!..

Sizi gidi sapıklar sizi!..

“Bulamayız” diye üzülmesinler, 

Nasıl olsa, “Abi”leri servis eder!..

TECESSÜS VE CASUSLUK!

Tekrar sorayım;

“Mut’a zinadır, zina da haramdır... Peki zina kasetlerini yayınlamak helâl midir?”

Sorunun cevabını ben vermeyeceğim... Sorunun cevabını Ali Bulaç versin...

Ne ilginçtir ki;

“Mut’a nikâhı”nın, “zina”nın ve “zina kasetleri”nin konuşulduğu şu günlerde, Ali Bulaç, “Tecessüs” başlıklı bir yazı yazmış ki, altına imzamı atarım...

Hem de ne zaman?..

Zaman gazetesinin; “Mut’a aile yapısına tehdittir” haberini verdiği gün, yani“3 Mart” günü...

Ali Bulaç, bu yazıyı yazarken; “s. kasetlerinin servis edilmeye başlanacağını” biliyor muydu acaba?.. Biliyordu da; “Paralelcileri engellemeye”mi çalışıyordu, yoksa “benden bu kadar”deyip, geçiştiriyor muydu?..

Buyrun, Ali Bulaç’ın 3 Mart’ta kaleme aldığı“Tecessüs” başlıklı yazısından birkaç paragraf okuyalım;

“Tecessüs”ün türediği “cesse”; damarı tutmak, kişinin hasta olup olmadığını tespit etmeye çalışmaktır... “Casus”la aynı kökten gelen tecessüs; gizli bir şeyi araştırmak, mahrem olanı deşifre etmek veyaherkesçe bilinmemesi gereken şeyi açığa vurmak demektir.  

Gizlilikleri araştıranlar, özel hayatında veya işinde kusuru olan kişiye şantajyapmak, istemediği bir tutum veya fiile zorlamak; yakın çevresi veya kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmak, gözden düşürüp işini yerine getiremez hâle getirmeyi hedeflerler.

Mahrem dünyaya ait olayların teşhiri hem “ahlak dışı”dır hem “hukuken suç”tur. Bunun Hucurat Sûresi’ndeki 12. ayette yer alan “kötü zan besleme yasağı”yla ilişkisi var. “Kötü zan”dan hareketle kişiler “tecessüslerde”bulunur, mahrem hayatla ilgili kuralları da ihlal ederler. Bu durumu hükümetler ve devletler ölçeğinde düşündüğümüzde, bundan baskıcı yönetimler çıkar.

Bazıları, “psikolojik rahatsızlık”ları dolayısıyla başkalarının gizli hayatlarınıaraştırır, bundan tuhaf bir biçimde tatmin olurlar. Bu, “kalp hastalıkları”ndan biridir.”

Buraya kadar olan bölümden benim anladığım şu: “Tecessüs” işini kim yapıyorsa, “ahlâk dışı” bir iş yapıyor ve “suç” işliyor demektir... Bunu“hükümet ve devlet” yapıyorsa, bundan “baskıcı yönetim” çıkar... Birey yapıyorsa da, “manyak”tır, “ruh hastası”dır!..

ALÜFTE MESELESİ

Peki, bu işleri “Fetullah Gülen ve Cemaat mensupları” yapıyorsa ne diyeceğiz?..

Malûm, Fetullah Gülen’in, kendi internet sitesinde şöyle bir konuşması yayınlanmıştı:

“Bana akşamüstü bir telefon geldi. Burada (Pensilvanya’da) akşamdı. Türkiye’de de gece yarısıydı sanıyorum. Dediler ki nefsine uyarak bir yerde bir alüfte (fahişe) ile buluşmaya gidiyor ve aynı zamanda birilerinin de komplosu söz konusu olabilir. Türkiye’de onu tanıyan bir arkadaşa telefon ettim. Kalk dedim, gece yarısı deme evine koş git. Bu bir komplo meselesi ise şayet, günümüzde geldiği konuma gelemezdi... Bu mevzuda belki 10 tane hadise sayabilirim...”

Malûm, bu konuşma çok eleştirildi... Herkes; “Bir Cemaat liderinin bu işlerle ne alâkası olabilir?” diye sordu...

Öyle ya;

Bir Cemaat lideri; Türkiye’de birinin, gecenin bir vaktinde bir “Alüfte” ile buluşmasını nasıl bilebilir ya da “benzer 10  tane hadise”yi nasıl önleyebilir?..

Demek oluyor ki; Fetullah Gülen bu işlerle ilgileniyor... Dolayısıyla, “şantaj”amaçlı bütün “dinleme”lerden ve “yayınlanacağı” iddia edilen “s. kasetleri”nden de Fetullah Gülen’in haberi vardır!..

Ali Bulaç’a; “bu da bir tecessüs değil mi?” diye sorsak, acaba ne cevap verir?..

HZ. ÖMER’DEN 2 ÖRNEK

“Tecessüs” başlıklı yazıdan aktarmaya devam edelim...  

“Allah’ın Elçisi (sas): “Ey diliyle inanıp, iman kalbine girmeyen kimseler. Müslümanların gıybetini yapmayın; gizli kusurlarını araştırmayın. Kim onların gizli kusurlarının peşine düşerse, Allah da onun gizli kusurlarını araştırır. Allah kimin gizli kusurlarını araştırırsa, evinde dahi onu rezil eder.” (Tirmizi, Birr, 85.)

Abdurrahman bin Avf’tan naklen: 

“Bir gece Hz. Ömer’le dolaşıyorduk. Kapısı bir parça aralık bir evden kandil ışığı geliyordu. İçeride sesleri birbirine karışan kimseler vardı. Ömer ‘Bu Rabia b. Umeyye b. Halef’in evidir, şu anda içki içiyordur. Ne yapalım?’ diye sordu. Ben de; ‘Benim görüşüm, biz şu anda Allah’ın yasakladığı bir şeyi yapıyoruz’ dedim ve Hucurat 12. ayete atıfta bulundum. Ömer beni haklı buldu, geri döndük.” 

Hz. Ömer’le ilgili başka bir örnek de vardır: “Hz. Ömer, bir gece Medine’de dolaşıyordu. Evlerden birinden şarkı sesleri duydu. Duvara tırmanıp içeri girdiğinde hoşlanmadığı bir manzara ile karşılaştı, içerideki adama çıkıştı. Adam: ‘Ey Mü’minlerin Emiri, dur, (hüküm vermede) acele etme. Eğer ben, Allah’a karşı bir hata işlediysem, sen üç hata işledin: 

1) Allah Teâlâ, ‘Birbirinizin gizli hâllerini araştırmayın.’ (49/12)buyurduğu hâlde, sen ayıp araştırdın. 

2) Allah, ‘Evlere kapılardan girin!’ (2/Bakara, 189) buyurduğu hâlde, sen duvara tırmandın

3) Allah, ‘Ey iman edenler! Kendi evleriniz dışındaki evlere, sahiplerinden izin isteyip onlara selâm vermeden girmeyiniz. Böyle yapmanız sizin için daha münasiptir. Olur ki düşünür, hikmetini anlarsınız.’ (24/Nûr, 27) buyurduğu hâlde sen evime izinsiz girdin, üstelik selam da vermedin’ diye karşılık verdi. 

Hz. Ömer, ‘Eğer ben seni affedersem, sen de beni affeder misin?’ dedi. Adam kabul edince, Hz. Ömer ‘Affettim’ diyerek evden çıkıp gitti.” (Kenzu’l-Ummâl, III, 808, Hds. No: 8827)

Sonuç: Mahrem alan korunmuştur. İnsanların gizli işleri, kusur ve ayıplarıaraştırılmaz. Biri bizdeki ayıbı araştırmaya kalkışsa bile bizim mukabil bir hareketle onun ayıplarını araştırmaya kalkışmamız doğru değildir (Ebu Davud, Libas, 14). Hz. Peygamber, şöyle buyurmuştur: “İnsanların ayıplarının, gizli hallerinin peşine düşme. Böyle yaparsan onların ahlakını bozarsın veya buna yakın bir şey yapmış olursun.” 

MESAJIN ADRESİ KİM?

Evet, Ali Bulaç bunları yazmış... Dedim ya, altına imzamı atarım...

Ama, Ali Bulaç, “Tecessüs” başlıklı bu yazıyı“niçin” yazdı, “kimin için” yazdı ve tam da,“niye bugünlerde” yazdı?..

MİT veya Emniyet’e; “Fetullah Gülen’le yapılan konuşmaları dinlemeyin” mi demek istedi, yoksa, “s. kasedi furyası”nın başlayacağını bilerek, “bundan vazgeçin” mi demek istedi?..

Elbette bilemiyorum...

Bildiğim tek şey; en az “zina” kadar, bunu seyretmekten “tuhaf biçimde tatmin olan” insanların da, “manyak ve ruh hastası” olduklarıdır!..

Merak ediyorum;

Cemaat, “ses kasetleri”nden sonra “s. kasetleri”ni de yayınlayınca, Ali Bulaç aynı yazıyı yazabilecek midir?..

Herhalde, “Cemaat’in ne ilgisi var?” diye sormaz.

Öyle ya;

“Alüfte”den haberi olan bir Fetullah Gülen’in, herhalde “aşüfte”lerden haberinin olmayacağı düşünülemez!..

Şimdilik bu kadar!..

Hasan Karakaya / Yeni Akit