ANKARA -Dinleme olaylarını "casusluk" olarak nitelendirdiği anımsatılan Erdoğan, bunun müeyyidesine yönelik soru üzerine, şunları söyledi:
"Bunun müeyyidesi çok ağır. Siz de ifade ettiniz casusluk, ajanlık. Bunların hepsine giriyor bu. Fakat şu anda yargı henüz adil bir karar vercek, bir kısım yargı adil bir kararı verebilecek durumda değil. Çünkü yargıyı da o şekilde dizayn etmişler. Bir defa bunun belli bir düzene sokulması lazım. Niye biz olaya HSYK`dan başladık? Çünkü alt derece mahkemelerde herhangi bir cezai müyeyyide uygulayamıyorsunuz. Bir defa kapanın elinde kalıyor, istediğini istediği zaman, istediği şekilde dinleyebiliyor. Sadece dinleme değil, ortam, görüntüleme hepsi var. Bunların hepsini yaptılar ve yapıyorlar."
"On binlerce, yüz binlerce insan dinlendi" ifadesini kullanan Erdoğan, tam rakamın belli olup olmadığını sorulması üzerine, "Bu ilgili kurumlarda bellidir ama benim açıklamam doğru olmaz ama biliyorum ki on binlerce insan bu ülkede dinlendi" diye konuştu.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Geçenlerde biliyorsunuz, başsavcının yaptığı açıklama, `bu 3 bin değil` dedi, `daha geleceği var` dedi. Niye? Çünkü açıldıkça ve yaptıkları atamalar neticesinde göreve başlayan savcılar bir de bakıyorlar ki karıştırdıkça başka şeyler çıkıyor. Emniyette bakıyorsunuz başka başka dosyalar ortaya çıkmaya başladı, bunlar ortaya çıkıyor. Bir çok şeyler de CD`ler vesaire kaçırılmış durumda. Bir taraftan iz sürülüyor. Şimdi iş burada bitmiyor ki bir de üst mahkeme var. Yargıdaki durum ne olacak? Yargıya geldiğiniz zaman orada da farklı düzenleme var. Dolayısıyla burada adil bir düzenleme yapmadığınız sürece bir defa netice almak mümkün değil. Mesela adam kalkıyor diyor ki hakarete `ağırlaştırılmış eleştiri` diyor veya bu dinlemelerle ilgili adam dinlemedi de diyebilir. Çok zor bir şey değil. Bizim başımızda bilirkişi denilen bir bela var mesela. Nasıl bir bilirkişiye gönderecek? Gönderdiği bilirkişi kalkıp istedikleri istikamette rapor hazırladığı anda herşey bitmiştir. Kendini de kurtarıyor, ajanı da kurtarıyor, casusu da kurtarıyor. Casusluk olayının müeyyidesi tabii çok ama çok ağır. Bu bakımdan bizim şu anda 30 Mart`ı hayırlısıyla atlatıp sonra önümüze bu noktada çok farklı bakmaya mecburuz. Yargıda bir düzenlemenin yapıması şart. Bunun adımlarını atmadığımız sürece çok açık net söylüyorum, ulusal güvenliğimiz tehdit altındadır. Ulusal güvenliğimizi bu tehditten kurtarmak için alacağımız tedbirlerin başı da yargıdaki düzenlemelerdir. İlk adımını bununla attık ama bunun devamı mahiyetinde olan adımlar var ki bunları da atmak zorundayız. O zaman inanıyorum ki vatandaşım rahatlayacaktır."
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının uluslararası görüşmeler yaptığını ve dinlendiğini aktaran Erdoğan, "Biz tahkime gideceğiz ve bu tahkimden ülkemizin menfaati var. 1 milyar dolar bizim ordan almamız gereken para var. Adamlar bunu dinliyor ve onu da ondan sonra kalkıp ona karşı kullanıyor. Niye? Kendisi orada yatırımlara girecekler veya adamlarını sokacaklar. Bunlar hakikaten yenilir yutulur işler değil" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Meydanları nasıl görüyorsunuz. Seçim ortamını nasıl buluyorsunuz? Yasa dışı dinleme ve paralel yapı tartışmaları, oy oranınızı, oy tabanınızı nasıl etkiliyor? Dün Aksaray`da önemli bir kitle BDP`lilere saldırdı. Dün de Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Van Muradiye`de saldırıya uğradı. Seçim öncesi provokasyon riski görüyor musunuz?" şeklindeki soru üzerine şunları söyledi:
"Bugün tabii Elazığ ve Malatya`daydık. Gerek Elazığlı vatandaşlarıma gerekse Malatyalı vatandaşlarıma özellikle çok çok teşekkür ediyorum. Hakikaten Elazığ`da bugün bambaşka heyecan, coşku vardı. Benim Elazığ`a bugüne kadar Başbakan olarak 14. veya 16. gidişimdi. Bütün bu gidişlerimde gördüğüm ilgi ve alakanın çok çok fevkinde ilgi ve alaka vardı ve biliyorsunuz gakkoşların coşkusu, heyecanı farklıdır. Gakkoşlar da bize bugün onu caddelerde, yollarda çok açık genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle gösterdiler. O coşku, heyecan bir şeyi gösteriyordu. Yani bu paralel yapı meselesi, halkı birbirine çok farklı şekilde kenetlemiş. Bayanların coşkusuna bakıyorum, çok ciddi kenetlenmişler. Gençler öyle."
"Malatya tarih yazdı bugün" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yani resmi rakamlara bakılırsa, emniyetin söylediği rakamlar 100 bin kişi. Uçsuz bucaksız, gerçekten tıklım tıklım dolu meydan. Malatya`da da benim çok sık yaptığım mitingler vardı. Bu meydanı yanılmıyorsam ikinci defa kullandık. Bu meydanda da bundan önceki mitinge göre, çok daha farklı bir katılım vardı, çok daha büyük bir coşku vardı. Zaten paralel yapıya girmeden meydan, yani birinci, ikinci, dediğiniz zaman, üç kafadarın üçüncüsünü zikretmeden meydan hemen tepkisini ortaya koyuyor. Orada da coşku heyecan çok çok farklıydı. Vatandaş enteresan sloganlar uydurmuş. Nereden bulmuşsa. Pankartlar çok çok farklı. Yine kendileri bakıyorsunuz, pankartlar hazırlıyorlar, onlarla meydana geliyor. Tabi insan hakikaten bunları görünce, o duygu, o tepki çok çok farklı."
"30 Mart akşamı zaten montajı görecekler"
"Öbür taraftan da bakıyorsunuz, muhalefet ikide bir fotomontaj, photoshop filan diyor. Hepsi ortada işte. hepsi Malatya`da meydanda, Elazığ`da meydanda" ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Demekki bunların montaj tekniği çok çok farklı. Bulamadıkları şeye hemen montaj diye yapıştırma yapıyorlar. Onlar onunla oyalana dursunlar. Biz yolumuza aynı şekilde devam ediyoruz. 30 Mart akşamı zaten montajı görecekler, photoshopu görecekler. Milli irade sandıkta en güzel şekliyle tecelli ederek gerekli cevabı en güzel şeklinde verecek."
Başbakan Erdoğan, seçim öncesi provokasyon riski görüp görmediğinin sorulması üzerine de sözlerini şöyle sürdürdü:
"Doğrusu ben bu tür şeyleri beklemiyorum ama olmaz da diyemeyiz. Niye? Çünkü gittikçe hırçınlaşma var. Örneğin İstanbul`da Trabzonlular gecesinde, düşünün, yani sizi kabullenmiyor, toplum ve siz çıkarken oradan birisi belki laf da atmış olabilir ama kalkıp da siz ona yumruk atarsanız bir siyasetçi olarak bunun nasıl bir hazımsızlığı meydana getirdiğini, ortaya koyduğunu orada görmüş oluyoruz. Bu şunu getirir demek ki yaptırdığınız kamuoyu araştırmalarında vesaire beklediği neticeyi göremeyince artı bir hırçınlaşma başladı. Ertesi gün de Eyüp`de yine konuşma yaparken, bir tane vatandaş alkışlamıyor, alkışlamayınca `teneke gibi orada niye duruyorsun, çek git` diyor. Alkışlar veya alkışlamaz. Sen Trabzonlular gecesine geliyorsun. Ondan sonra da bugünkü gazetelerde açıklamalarına bakıyoruz, diyor ki o zaten AK Partili diyor. Fatih Belediyesindeki AK Partili belediye başkan yardımcısının kardeşi, diyor. Olabilir, adam Trabzonlu. Adam Trabzonlular gecesine geldi, CHP`liler gecesine gelmedi ki. Dolayısıyla Trabzonlular gecesinde orada her siyasi partinin mensupları vardır. Ama sen İstanbul`a eğer belediye başkanı olmaya karar vermişsen, sen tüm İstanbulluların belediye başkanı olacaksın. CHP`lilerin belediye başkanı olmayacaksın. Dolayısıyla mesajını buna göre vermek zorundasın. Ama sen ilk elde bir defa kaybettin işi. Niye? Dedin ki, o AK Partililerin. Sen AK Partililerin belediye başkanı olmayacak mısın? Böyle bir mantık olmaz. Böyle bir ilişki olmaz. Bu tabii bir sertleşmeyi getiriyor. Ama bazı illerden verdiğiniz örnekler ki aynı şey mesela Karedeniz`de olmuş, Rize`de, Trabzon`da olmuş. Tabi nasıl oldu, niye oldu, neden dolayı böyle bir tablo orada meydana geldi, bilemiyorum ama siyasetin içinde zaman zaman bazı yerlerde biz bunları yaşadık. Ben de bundan önceki seçimlerinde Hopa`da benzer bir şeyi yaşamıştım. Temenni ederim ki bu tür şeyleri yaşamayız, gayet güzel demokratik bir şekilde sandıklara gitme fırsatı buluruz ve sandıklardan en güzel şekilde, en güzel neticeyi layıkı neyse sağlam irade olarak alırız."
Başbakan Erdoğan`ın Mustafa Koç ile görüşmesi
Başbakan Erdoğan, başka bir gazetecinin, "Bildiğim kadarıyla sizden randevu isteyen bir takım insanlar kuyrukta bekliyor. Ünlü medya patronuna randevu vermeyeceğinizi, söylediniz. Mustafa Koç`a da şu ana kadar talebe rağmen randevu vermiyordunuz. Mustafa Koç`un Fethullah Gülen ile neler konuştuğu Hürriyet`te verdiği röportaj yayınlandığı gün siz de onu kabul ettiniz, Koç kardeşleri. Bir söylenti duydum, sizden randevu alabilmek için bir dış ülkedeki yüksek kişiden aracılık istemişler. Doğru mu?" şeklindeki soru üzerine de "Doğru ama ismini benden almayın" yanıtını verdi.
Gazetecinin, "Ben söylesem olur mu, Barzani. Yani Mustafa Koç`un sizle görüşmesi için ne tür bir ilişki anlamıyorum" sözleri üzerine, Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kendileri böyle bir ricada bulundular. Şimdi şöyle, tabii Koç Grubu`nun Kuzey Irak`ta da yatırımları var. Dolayısıyla bu yatırımlar sebebiyle herhalde orada bağlantıları oluyor ama bizim tabii aslında randevu olayı Ali Bey`den geldi. Ali Bey`den gelince dedim büyük ihtimalle Ali Bey yani son zamanlarda gerek Fenerbahçe vesaire gibi konularda benle görüşecek, dedim. Tabii Mustafa Bey ile ilgili konuda daha önceden olunca ben özel kalemime o zaman dedim ki `ikisi abi kardeş beraber gelsinler. Geldiler, tabii biz açıkçası Hürriyet`teki o söyleşiye de hiç girmedik. Hiç o konuya da yani böyle böyle dediniz. Hiç ona girmedim. Sadece orada bizim şeyimiz, özellikle yapacakları yatırımlar noktasında konuşmalarımız oldu. Hatta Kuzey Irak ile ilgili konulara da yani girmedik. Ağırlıklı olarak şu anda Kocaeli Yeniköy`de bir büyük yatırımlarından bahsetti ki, o da 400-500 milyon dolar civarında yatırım. Mayıs ayında açılışına, yani ısrarla şahsımı, olmadığı takdirde temsil edeceğiniz bir bakan arkadaşın orada olması veyahutta malum Ford`un başındaki zat, o da gelecek dediler bir randevu verin dediler. Dedim buyursun gelsin randevu veririz dedik. Özeti bu."
Gazetecinin, "Uganda rafinerini alacaklar mıymış gerçekten?" soruna da Erdoğan, "Hayır onlara girmedik" yanıtını verdi.
Başbakan Erdogan, başka bir gazetecinin, "Aydın Doğan için Barzani ararsa herhangi bir imkan olabilir mi?" soru üzerine de şunları kaydetti:
"Aydın Doğan`ın işi zorlaştı. Yok o daha farklı yerleri devreye sokması lazım. Çünkü şu anda yayın politikalarıyla bi defa çok çok ahlaki olmayan yollara giriyorlar. Özellikle köşe yazarlarıyla vesaireleriyle yani hiç böyle bir ahlak, şu bu filan diye bir şey yok. Tamamen zaten paralel yapının adeta bir yayın organı gibi şu anda bir çalışmanın içinde. Köşe yazarları hakeza öyle. Ki bunların içeresinde birini ben geçenlerde deşifre ettim biliyorsunuz. Şu anda Meclis başkan vekillerinden hanımefendiyle aralarında geçen bir yine telefon dinlemesi olayından dolayı açtıkları mahkeme ve bunun neticesinde de buradan aldıkları cesaret ve bunları şey yaptım. Tabii birçok şey Anayasa, yasa ihlalleri oluyor. Anayasa ihlali oluyor. Bunu savunuyor. Bunu savunan gazeteyle nereye gidersiniz. Meclis`te bunlar yapılıyor, kalkıyor bunu savunuyor. Yasa ihlalleri yapılıyor ve bunları savunuyorlar. Şimdi bu insanlara biz kalkıp da buyrun gelsin de konuşalım iyi oluyor filan böyle bir şey diyemem. O bir defa yaradılışıma fıtratıma ters."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu medya bir defa onurlu, şahsiyetli olsa bir Başbakanın, Adalet Bakanıyla konuşmasını ki bu kriptolu telefondur, bakın bu kriptolu telefonu adamlar dinliyor. Kim paralel yapı, nereden dinliyor benim artık aramama gerek yok, TÜBİTAK. Bu devlete saldırıdır" dedi.
"Kırım eğer Rusya`ya bağlanma kararı verirse referandumda o zaman bizim tavrımız ne olacak" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, "Onu tabii bizim merkezi yönetimle ayrıca bunu değerlendirmemiz lazım. Ukrayna`nın merkezi yönetiminin tavrı ne olacak? Çünkü orada Ukraynalı da var. Şimdi Tatarlarla Ukraynalılar 650 bin yapıyor. Bu küçümsenecek bir rakam değil veyahut da şekli ne olacak. Ama biz tabii onu hiç düşünmek istemiyoruz, Ukrayna`ya yazık olur diyoruz" yanıtını verdi.
"Kosava emsal oldu mu" sorusu üzerine de Erdoğan, Kosova`nın çok farklı olduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Kosava`daki Arnavut miktarı yüzde 5 bile değil ve dini noktada da değil. Yüzde 95`i Müslümandır. Arnavutuyla Türküyle yüzde 95 yani beş bile Sırp yok orada. Buna rağmen Kosova`ya maalesef birileri hala yaptırım yapmanın gayreti içerisinde. Amerika bile baştan Kosova`nın bağımsızlığını destekledi ama devamı gelmedi. Bakın hala uluslararası camiada beklenen sayıya ulaşamadıkları gibi sayıda da sıkıntı var. Biz bir taraftan onlar için koşturuyoruz kendileri koşturuyor. Ama şu anda ne de olsa yine de `bağımsız bir devletim` havasında münasebetlerini devam ettiriyorlar. Burası Kosova`ya benzemiyor."
"Ukrayna`da sokak gösterileri sonunda ülkeyi bölünmeye kadar götürdü. Yakıp yıktılar, Avrupa`da alkışladı" denmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, buradaki olayların da bir merkezden yönetildiğini ifade etti.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dikkat ederseniz gerek bizde yani Gezi olaylarındaki karakter, kullanılan figürler aynen Ukrayna`da var. Televizyonda falan bunların hepsini izledik. Benzer şeyleri kısmen bakıyorsunuz Mısır`da falan uyguladılar. Aynı şeyler. Brezilya`da aynı şeyler vardı. Dolayısıyla Ukrayna`daki bu uygulamalar neticesinde de doğrusu Ukrayna bir defa özerk yani Kırım Cumhuriyeti ile ilgili olarak başından itibaren belki çok daha sağlıklı bir yapıyı meydana getirebilirdi, hiçbir zaman orası sağlıklı yapıya kavuşamadı. Ben ne zaman Ukrayna`ya gittiysem hep orayla ilgili şikayetler olmuştur ki bizim Tatar kardeşlerimize orada ciddi desteklerimiz oldu, hala devam ediyor. Onlara okullar, evler yaptırdık, ibadethaneler, yollar yaptırdık, tarihi eserleri restore ettik ki bir özgüvenleri gelsin diye. Tabii sağ olsun gerek Çubarov gerekse Cemiloğlu şu anda onlar işin öndeki liderleri olarak da belli bir gayretin içerisindeler, çektikleri belli bir çile var, bu çile tecrübeye dönüşmüş. Bunun da gençlik üzerinde belli bir tesiri var. Fakat tabii hassasiyetle takip ediyoruz, takibe devam edeceğiz. Oradaki tercih çok hassas bir konu."
Suriye`deki iç savaş
Suriye`deki iç savaşın hatırlatılarak "Suriye konusu gündeme geldiği zaman da `zehirli gazla öldürme başka şeyle öldür` diye görüş birliğine varıyorlar" denmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, "Şimdi bu çok aldatıcı bir olay" değerlendirmesini yaptı.
Bu durumu G-20`de dile getirdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, şunları dedi:
"ABD`de de bunu işledim. Birilerinin ağırına da gitti. O zamanlar 120 bindi konvansiyonel silahla ölenlerin sayısı, bin 500 de kimyasal silahtı. Dedim yani `kimyasal silahla ölenler ölü ama konvansiyonel silahlarla ölen, ölü değil.` `Böyle mi bakacağız bu olaya` dedim. Bir defa burada insan ölüyor. Bu bir suçtur, insanlık suçudur. Buna karşı bir defa burada şu 20 ülke, dünyanın hemen hemen dünyanın neredeyse çoğunluğunun ötesinde bütününe yakının teşkil ediyor. Para olarak ekonomi olarak da öyle. Hala silahlandırmayı yine içimizdeki ülkeler yapıyor. Tabii ki burada malum, ben bunu Sayın Putin`e de söyledim, yüzüne söylediğim için burada da söylüyorum, dedim ki: `bakın şu anda Türk toplumunda, Suriye`yi Rusya silahlandırıyor, İran silahlandırıyor` dedim."
"Böyle bir yükü nasıl kaldıracaksınız" dediğini aktaran Başbakan Erdoğan, "Bunu Putin` söylediniz değil mi?" sorusu üzerine şöyle devam etti:
"Tabii tabii Soçi Olimpiyatlarına gittiğimizde o gün bir, bir buçuk saat görüştük. Dışişleri Bakanı beraberce, dedim `150 bin insan öldürüldü ve siz İstanbul`da bana Esed`in avukatı değilim dediniz ama hala onun yanında duruyorsunuz` buna karşı ortaya bir tavır konması lazım. `Bu tavrı koymadınız, koymuyorsunuz yani burada sizin farklı hesaplarınız varsa burada en çok düşünmeniz gereken Türkiye`dir.` Niye? Biz sizinle 100 milyar dolarlık bir hedef belirledik, mali noktada. Komşuysak biz size daha yakınız. Eğer siz Akdeniz hesapları yapıyorsanız, Akdeniz`e zaten en uzun kıyıya sahip ülkelerden bir tanesi biziz. Bunları biz aramızda oturur konuşuruz bunlar ayrı meseleler. Ama gelin bir defa şuradaki kanı, ölümleri durduralım. Suriye böyle gittikçe daha iyiye gitmiyor. Yarın bu Suriye, Esed`de kalsa dahi Suriye`yi kim ayağa kaldıracak. Bu Esed mi kaldıracak? Her taraf yerle yeksan olmuş zaten. Mümkün değil. Siz demokrasiye de anlıyorum ki inanamıyorsunuz, halkın iradesini hiçe sayıyorsunuz. Yani en çok üzüldüğüm noktalardan bir tanesi dünya halen kimyasal silah, konvansiyonel silah ayrımını yapmakla aslında insanlara en büyük zulmü yapıyorlar."
"Kılıçdaroğlu aklına ne gelirse onu söylüyor"
"Eski adalet bakanı Sadullah Ergin`le yaptığınız konuşmayla ilgili açıklamalarınız muhalefette ve bazı basın organlarında çeşitli tartışmalara yol açtı. Sayın Kılıçdaroğlu sizin adaleti arka bahçeniz haline getirdiğinizi iddia etti ve açıklamalarınızı itiraf olarak değerlendirdi. Ne dersiniz bütün bunlara" sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, "Kılıçdaroğlu aklına ne gelirse onu söylüyor" ifadesini kullandı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bugüne kadar, şöyle hukuki altyapısı olan bir insan değil. Yanında hukukçu olarak gezenler de boşuna geziyor. Bakınız şurada gerek HSYK ile ilgili gerekse yine bizim aynı şekilde internet yasası ile alakalı. Bunların Anayasa Mahkemesine gidişteki ne zamanlaması ne de hazırladıkları dilekçe vesaire hiç birisi doğru değil. Birincide ret aldılar. Ondan sonra HSYK ile ilgili tekrar bir müracaatları oldu. Onda da yine `evrakınız eksik dediler` geri gönderdiler. Bir siyasi partiye bu yakışır mı? Ret olayında da ne diyor? Kendilerine dünyanın değişik yerlerinden örnekler almışlar, akıl hocaları da malum kişiler. Bunlar daha önce isimleri geçen kişiler. Onlar da güya bunlara akıl veriyor: `cumhurbaşkanının onamasına gerek yok.` Bırak sen cumhurbaşkanının onamasını daha oraya gitmemiş. Olay Resmi Gazete`de yayımlanmamış, siz kalkıyorsunuz Anayasa Mahkemesine gidiyorsunuz. Bunun bir örneği yok Türkiye`de. Bu insanların yasa tanımı veya yasalarla ilgili herhangi bir düşüncesinin bir itibarı olabilir mi? Türkiye`de bir kısım medya bunlara destek vereceğiz diye yalanları sahiplenmeye, doğru olmayanı sahiplenmeye kendilerini mecbur hissediyorlar. Yapılan iş burda da o."
"Adalet Bakanı ile aramda geçen konuşmada, yine montajlar yapılmış, kırpılmış kırpılmış..." diyen Başbakan Erdoğan, "Tamamını kabul etmiyorsunuz?" sorusu üzerine de "Hayır canım, parça parça. Aynen pazıl gibi" yanıtını verdi.
Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Ama ben bu olayda, bakın dinlenmemiz bir defa yasal mı? Değil, anayasaya, yasalara aykırı. Bu medya bir defa onurlu, şahsiyetli olsa bir başbakanın, adalet bakanıyla konuşmasını ki bu kriptolu telefondur, bakın bu kriptolu telefonu adamlar dinliyor. Kim paralel yapı, nereden dinliyor? Benim artık aramama gerek yok, TÜBİTAK. Bu devlete saldırıdır. Burada ben bakanımla yaptığım konuşmada tabii Sadullah Bey şey yaptı ama o pazıl da olsa ben çok açık net bunu da söylemek zorundayım. Nedir o? Malum Doğan Grubu`nun SPK ile ilgili sıkıntısıdır ve çok ciddi bir davadır o dava. Bu davada yine kusura bakmasınlar burada da o malum ilişkiler kullanılmak suretiyle çok açık net olarak bir dava belli bir yere gelmiş ve orada belli şeyler işletilmiş, ondan sonra olayın genel kurul safhası, ordan acaba `adalet orada tecelli eder mi?` Bana düşen nedir? Çünkü burada bir defa ülkenin yüz milyonlarca kaybı var. Adalet Bakanıma ne diyorum ben, `bunun takipçisi ol` diyorum."
"Bunu adalete müdahale olarak değerlendiriyorlar" denmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, "Onlar öyle değerlendiriyor varsın öyle değerlendirsinler" karşılığını verdi.
Erdoğan, şunları söyledi:
"Bakın ayrı bir dava, yine pazıl. Bizim normal hat o, Denizciler Odası Başkanı diyor ki: `Böyle böyle bizi filanca ihaleden mahrum ettiler.` Metin Kalkavan, MİLGEM... Ondan sonra öyle deyince ben dedim ki: `Metin Bey yapacağın tek şey var, senin bu sektördeki yerini biz biliyoruz dava aç` dedik. Ve dava açtı neticede davayı kazandı, ihale iptal edildi. Burada rekabet koşulları oluşmamış, bu firmanın da şu anda Türkiye`de en büyük kızağa sahip olan firma bu firmadır. Bundan daha büyük kızağa sahip olan ikinci bir firma yok. Şimdi böyle birisini sen dışarıda bırakıyorsun, rekabet koşullarını yok farz ediyorsun, ondan sonra da adrese teslim bu işleri vermek istiyorsun. Ben bunu icra konseyindeki arkadaşlarıma da söyledim. Genelkurmay Başkanıma da, Milli Savunma Bakanıma da diğer konseydeki arkadaşlarda dedim ki: `Burada rekabet koşullarını oluşturmamız lazım, ben inanıyorum ki hatta hatta dedim gerekirse özellikle pazarlığa da oturmalısınız, bu iş daha da aşağıya çekilmeli. Çünkü ben beş gemi yapacağım yerde dört tane niye yapayım. Beş tane gemi yapıyorum kardeşim."
Başbakan Erdoğan, "yönlendirme" suçlamasını kabul etmediğini de söyledi.
Erdoğan, "Kılıçdaroğlu yolsuzluğun tanımını daha öğrenmedi önce onu öğrenmesi lazım. Bunu öğrenmediği için inanın bunların eline üç tane koyun verin kaybedip gelirler. Bunların biz SSK Genel Müdürlüğünü biliyoruz, o dönemlerini yaşadık. Sen genel müdürsün hastanelerin durumu ortada . Biz hastanelerin eczanelerine inerdik, ben o zaman SSK`lıydım, ilaç alamazdık, ilaç. Şimdi bu ülkeyi biz idare ediyoruz, hastanelerimizin hali de ortada, vatandaşlarımızın memnuniyeti de ortada. İstediği hastaneye de gidiyor en modern şekilde hizmetini alıyor" dedi.
Şimdi artık normalden konuşuyorum
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dinlenme riski olmadan konuşabilecek durumda olmadığını belirterek, "Şu anda mesela güvenlikli hat denilen telefonları artık kullanmıyorum, bıraktım. Şimdi artık normalden konuşuyorum, `dinlerseniz dinleyin` diyorum, `ne dinlerseniz onu dinleyin` diyorum. Bu hale geldi iş. Bu işin rezilliği çıktı" dedi.
"Şu anda Türkiye Cumhuriyeti`nin Başbakanı olarak bakanlarınızla ya da devletin önemli isimleriyle, mesela MİT Müsteşarı`yla dinlenme riski olmadan konuşabilecek durumda mısınız" sorusu üzerine Erdoğan, "Hayır değilim. Şu anda mesela güvenlikli hat denilen telefonları artık kullanmıyorum, bıraktım. Şimdi artık normalden konuşuyorum, `dinlerseniz dinleyin` diyorum, `ne dinlerseniz onu dinleyin` diyorum. Bu hale geldi iş. Bu işin rezilliği çıktı" diye konuştu.
"Bu durumdan nasıl kurtulunacak? Devlet için bir risk" sorusuna karşılık Erdoğan, şunları söyledi:
"Şu anda TÜBİTAK`ta vesaire çok kararlı adımlar attık, atıyoruz. Bunu temizleyeceğiz, bunun hiç lamı cimi yok. Öyle hafiften geçemeyiz ve mutlaka da bunun hesabını en ciddi şekilde, en kararlı şekilde soracağız. Onun için diyorum, `bunların inlerine gireceğiz` derken bunu söylüyorum. Bunu millet adına söylüyorum, şahsım adına değil. Bunun ortaklarının içinde anamuhalefeti de var diğerleri de var. Niye onlar bizimle beraber bu yolda bu mücadeleyi vermiyorlar. Onlar da hesabını verecekler. Bu ülkede hakimi dinleniyor, savcısı dinleniyor. Çıkıyor diyor ki `ben de dinleniyorum,` öbürü diyor ki `ben de dinleniyorum` niye beraber değilsin?"
Deniz Baykal`a ait görüntülerin durdurulması için hemen talimat verdiğini ve yarım saatte görüntülerin durdurulduğunu anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hala bakıyorum CHP`nin o günkü Genel Başkanı diyor ki `kağıtlı belge.` Bunun kağıtlı belgesi olur mu? İşte görüntü ortada. Biz senin bu görüntünü durdurduk mu, durdurmadık mı? Durdurduk, bitti. Şu anda yapılanlar, dinlemeler vesaireler, senin halef selef olduğun adamın Meclis`in salonuna getiriyor, orada montaj dinlemeler gösteriyor. Geçenlerde ben A Haber`de bazı montaj dinlemeleri sizler de yayınladınız. Bahçeli`nin, Kılıçdaroğlu`nun. Hatta yanınızda varsa onları bir vatandaşa dinletebilirsek montaj teknolojisi ne kadar ileri gitmiş, bunları görmesi bakımından halkımın çok isabetli olur. Çünkü halkımız bilmiyor gerçekten montaj olabiliyor mu? Kılıçdaroğlu`nun Sarıgül ile ilgili oradaki ifadeleri... Bunlar hep çok çok manidar. Adamı ipe götürür bu dinlemeler öyle montaj var. İnsanları eşlerinden ayırır, aileyi bozar. Her türlü şey bunun içinde var."
30 Mart`tan sonra atacağımız başka adımlar var
Başbakan Erdoğan, "Yargıda ve emniyette sağlam kadrolar da var. Ancak hepsinde paralel yapının elemanlarınca dinlendikleri ve şantaja her an maruz kalabilecekleri korkusu var. Her türlü yasal düzenlemeyi yaptıktan sonra dahi o korukları yenemezseniz, onların felç durumundan çıkmaları kolay olmayacak. Temiz kadroları rahatlatacak nasıl bir adım atmayı düşünüyorsunuz?" sorusunu yanıtlarken, getirilen internet yasasına bazı çevrelerin hemen karşı çıktığını ifade etti.
Başbakan Erdoğan, "O alanda bile 30 Mart`tan sonra atacağımız başka adımlar var. Bazıları youtube, facebook, şudur budur, bazı şeyler söylüyorlar. O konularda `acaba dünya ne der, şu ne der, bu ne der` inanın benim ve bazı arkadaşlarımın hepsinin demiyorum, bu konuda kararlılığımız var. Yani biz bu milleti youtube`a, facebook`a, şuraya, buraya yediremeyiz. Atılması gereken adım neyse bu adımı en kesin hatlarla atacağız" diye konuştu.
"Kapatılmaları dahil mi" sorusu üzerine Erdoğan, "Dahil, çünkü bu insanlar veya bu kurumlar kazançları için, imkanları için her türlü ahlaksızlığı, her türlü casusluğu, ajanlığı teşvik ediyorlar. Bunun sınırı yok. Sınırsız bir şey. Böyle bir özgürlük anlayışı olamaz" dedi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Mesela az önce ifade ettiğiniz konuda, devletin bütün kurumlarında bunlar var. Fakat bizim şu andaki ilk etapta hedefimiz karar mekanizmalarını temizlemek. Çünkü karar mekanizmalarından bunları temizlediğimiz takdirde yavaş yavaş aşağı doğru bu inecek. Ondan sonra bu işi büyük ölçüde hallederiz. Ondan sonra asıl korku onları alacak. Ondan sonra `nereye bundan sonra gideriz` diyecekler. Çünkü karar mekanizmalarındaki ağabeyler yok olunca o zaman tabii korku bacayı saracak."
Erdoğan, "Üst akıl kim? Siz paylaşıyor musunuz bu ifadeyi" sorusuna karşılık "Benim üst akıl diye birisini değil de ben kainat imamı diye birisini sadece tanıdım. Önüme geldi baktım kainat imamı var, altında kıtaların imamları var. Baktım ki devletin yapısı içerisinde aman Yarabbim yargının imamından, güvenliğin imamından bahsediyor. O zaman zaten dengelerim sarsılmaya başladı. Çünkü iyi niyetimizin kurbanı olmuşuz. Bizim dinimiz iyi niyet dini. Biz de zannediyorduk ki karşımızdaki de iyi niyet gösteriyor. Meğerse öyle değilmiş" değerlendirmesinde bulundu.
Ukrayna`yı zor bir yöne doğru götürür
Ukrayna`daki gelişmeler anımsatılarak, "Kırım konusunda bizim net tutumumuz ne" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şunları aktardı:
"Bu konuyla ilgili bizi bağlayan bazı uluslararası anlaşmalar malum var. Her şeyden önce NATO ülkesiyiz bu bir. İkincisi Karadeniz`e eş, kıyıdaş bir ülkeyiz. Kırım`da soydaşlarımız var 300 bin kadar. 350 bin orada Ukraynalı söz konusu, 1 milyon 200 bin civarında Rus var, öyle bir yapı var. Fakat öğrendiğim kadarıyla bir özerk cumhuriyet olarak, böyle bir referandumla karar verme yetkilerinin olmadığını arkadaşlarım da bana söyledi Ukrayna Anayasası`na göre. Dolayasıyla böyle bir referandum yapma yetkisi ve kararı olmadığına göre, bu tabii Ukrayna`yı çok zor bir yöne doğru götürür.
Sayın Putin`le yaptığım görüşmede de `Ukrayna`nın toprak bütünlüğü üzerinde hassasiyetimiz şarttır` dedim. `Burada Rusya olarak Türkiye olarak Ukraynalılarla beraber elimizden gelen bütün gayreti göstermeye mecburuz` dedim. `Düşüncelerinize aynen katılıyorum` dedi."
Paris`te 4 ülkenin yer aldığı bir toplantı olduğunu, toplantıdan sonra burayla ilgili karar alacaklarını öğrendiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Fakat aslolan Kırım`ın durumu ne olacak? Kırım Özerk Cumhuriyeti nereye gidecek? Kırım Özerk Cumhuriyeti ile ilgiliydi benim Putin`le yaptığım yarım saatlik görüşme, ağırlıklı onun üzerinde durduk. `Orada ben sizinle aynı şeyleri paylaşıyorum, dolayısıyla dışişleri bakanlarımız bir araya gelsinler ve burada ne gibi adımlar atabiliriz bunu konuşsunlar` dendi. Ardından bugünkü parlamento özerk cumhuriyetten böyle bir kararı duyduk. Bu ne menem iştir anlamakta zorlanıyoruz ama bu defa Ukrayna Cumhurbaşkanı sert diyebileceğimiz bir açıklama yaptı. Amerika`nın tavrı ne denli sonuna kadar takip edeceği bir tavırdır bilemiyorum. Onun da Sayın Putin`le 1,5 saatlik görüşmesi var. Aralarında ne gibi bir görüşme geçti bunu bilmekte zorlanıyoruz. Fakat öyle zannediyorum ki bugün Roma`da Lavrov, Sayın Davutoğlu hepsi bir araya geldiler. Bu konuları müzakere edecekler. Döner dönmez Ahmet Bey`den bilgileri alacağız."
"Bir Amerikan zırhlısının Karadeniz`e geçmesi konusunda şu anda bir tutum..." denilmesi üzerine Erdoğan, "Nihai şartlar biliyorsunuz daha önce de Gürcistan olayında böyle bazı şeyler oldu biz müsaade etmedik" dedi.
Ben orada da ikili telefon görüşmelerinin dinlenmediğine inanmıyorum
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığının dinlenmesine ilişkin, "Ben orada da ikili telefon görüşmelerinin dinlenmediğine inanmıyorum, Sayın Cumhurbaşkanımız o konuda ne derse desin. Arşivde duruyor, vakti saati geldiğinde bunlar onu da açıklarlar" dedi.
"Ses kayıtlarında eski Adalet Bakanının bir hakim için `Alevi` şeklinde ifadesinin yer aldığının" hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Büyük ihtimalle o da bir montaj. Çünkü şu anda Hatay`da tabii bir seçim var. Hatay seçiminde malum, o bölgede Nusayriler`in belli bir ağırlığı var, onları tahrike yönelik oraya bir montaj koymuş olabilirler. Bu tabii Sayın Kılıçdaroğlu`nun da çok hoşuna gider" ifadesini kullandı.
Erdoğan, "Fetullah Gülen`in kim gelirse gelsin değişmeyen bir düzen istediği söyleniyor. Türkiye`de seçimler olacak, geçecek ama bir vesayet gücü İran`daki Ayetullah gibi devam edecek. Recep Tayyip Erdoğan olarak `Bunlar bunu kurmak istiyor` diye ne zaman düşünmeye başladınız?" sorusu üzerine, anayasa referandumunda bu kişilerin çok hırslı bir çalışması olduğunu söyledi.
Bu hırslı çalışmaya kendilerinin yine iyi niyetle baktıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dedik, `Şu gayrete bak, nasıl çalışıyorlar` filan. Tabii seçimi atlattık. Seçimden sonra bu atamalar Yargıtay`da, Danıştay`da filan, bunlar başlayınca orada bazı şeyler beni rahatsız etmeye başladı. İlgililere de aynı şeyi söyledim. Ben kişileri tek tek tanıyamam ki, böyle bir şeyim yok. Kim tanıyacak? Diyelim ki Adalet Bakanlığındaki birimlerimiz, personeliydi, müsteşarıydı, şu anda öldü, Allah rahmet etsin. Bunlar tanıyacak. Biz de onları uyarıyoruz tabii. Ama bütün bu işler bittikten sonra onların tabii `Hiç endişe etmeyin, asla böyle bir şey söz konusu değil` vs. gibi ifadeleri bizi gerçekten bu noktada aldatmıştır. Ne zaman biz uyandık? MİT Müsteşarımızla alakalı, çünkü oradaki olayda rol alanları görünce dedik ki `Bu iş belli oldu.` Ondan sonra zaten artık biz yoğurdu üfleyerek yemeye başladık. Sadece orada değil, birçok birimlerde. Bakanlıkların hemen hemen hepsinde."
Bu sırada dinlemelerin devam ettiğini anlatan Erdoğan, "Dinlemeler devam ediyor çünkü dinlemelerle ilgili diyelim ki Bakan arkadaşımıza sorduğun zaman, `Asla böyle bir şey yok endişe etmeyin`, bu söyleniyor. Siz, tabii bir de Bakansınız, Başbakansınız, kriptolu hattan konuşuyorsunuz. Böyle bir şeyin dinlenildiğini falan anlamak mümkün değil ki üstelik de yasak. `Bu adamlar bu yasağı nasıl çiğnerler` diyorsunuz. Bu, bir casusluk suçuna girer. Çünkü adamlar oraya güveniyor tabii. Oralardan belki de, orada da imamları var ya. Biz imamı zaten sadece camide biliyorduk meğerse oralarda da imamı varmış yani" diye konuştu.
Bundan sonra artık dönüş başlayacak
Erdoğan, "Sadece Cumhurbaşkanlığı mı dinlenmemiş" sorusu üzerine de "Ben orada da ikili telefon görüşmelerinin dinlenmediğine inanmıyorum, Sayın Cumhurbaşkanımız o konuda ne derse desin. Arşivde duruyor, vakti saati geldiğinde bunlar onu da açıklarlar. Bu olayların bir defa geçmişe bir bakın, sene 1980, bu işin başlangıcıdır. Şu anda 2014`teyiz. 34 yıl. 34 yıldır bu çark çalışıyor ve şu anda zirve yaptığı noktadır" değerlendirmesinde bulundu.
"Zirve yerine zırva deseniz daha doğru olmaz mı" sorusu üzerine Erdoğan, "Olabilir. Hani şerrin de bir zirvesi olur ya. Ama bundan sonra artık dönüş başlayacak" değerlendirmesinde bulundu.
"Bu zırvalık projesini, başarılı bir şekilde uyguladılar" ifadesini kullanan Erdoğan, bundan sonra vatana, millete sevgilerini, muhabbetlerini el birliği, gönül birliğiyle ortaya koymaları gerektiğini söyledi. Erdoğan, "Çünkü bunlarda bir de şu var, bunlarda takiyye meşrudur, yalan meşrudur, iftira meşrudur, fitne fesat meşrudur. Yani amaca ulaşmak için, gayeye ulaşmak için her yol meşrudur. Bu bir dini örgüt değildir, dini cemaat hiç değildir. Tamamen siyasi bir örgüttür ve bu örgütün içerisinde casusluğa varıncaya kadar her şey vardır" dedi.
"Azerbaycan`da okullarına el konuldu, o konuda bilgi geldi mi" sorusuna karşılık Erdoğan, "Bugün ben konuşmadaydım, konuşmadan çıkınca söylediler, şeyini alamadım, çünkü buraya geldik" ifadesini kullandı.
Aynı şekilde haberlerin Kazakistan`dan da geldiğinin belirtilmesi üzerine Erdoğan, "Aynı şekilde Pakistan`dan da böyle bir şey olabilir. Çünkü Pakistan Pencap Eyaleti Başkanı yarın akşam benimle olacak, sadece bu konuları görüşmek için o da" diye konuştu.
Obama ile bu konuları görüştüm, oradan da umutluyum
ABD`nin sorulması üzerine de Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sayın Obama ile de bu konuları görüştüm. Oradan da umutluyum. Gereken her şeyi söyledim. `Ülkemdeki huzursuzluğun kaynağındaki kişi sizdedir`, `Pensilvanya`da`dır` dedim, bu kadar açık söyledim. `Ben de sizden gereğini bekliyorum` dedim. `Çünkü benim ülkemin iç güvenliğini tehdit edenler sizdeyse, siz de buna karşı gerekli tavrı koymalısınız. Amerika`nın iç güvenliğini tehdit eden kişiler bende olduğu zaman siz nasıl benden bunları istiyorsanız ben de sizden aynı şekilde bunları isteme hakkına sahibim` dedim. Bunları bu kadar açık kendisine söyledim. Olumlu baktı. Yani `Mesaj alınmıştır` dedi."
Erdoğan, "Kırmızı bültenin söz konusu olup olmadığı" sorusunu da "Niye olmasın, işte diyorum ya her şeyin önce altyapısını bir oluşturacaksın, hazırladığın bülteni de sağlam hazırlayacaksın" diye yanıtladı.
"Beyaz Saray imamları mı var" sorusu üzerine Erdoğan, "Yok, o kadar da abartmayalım diyorum artık. O zaman çok farklı bir güç devşirmiş oluruz onlara" diye konuştu.
"Paralel örgütle cemaat tabanının dikkatle ayrılması konusunda hassasınız" ifadesinin kullanılması üzerine Erdoğan, burada çok samimi insanlar olduğunu belirtti.
Bu insanların okullar, dershaneler yapıp bunlara hibe ettiğini, zekatlarını, kurbanlarını verdiklerini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Mesela geçenlerde bir zat, hepinizin tanıdığı bildiği, Türkiye`nin önemli isimlerinden bir tanesi, kalkıyor bizim Diyanet İşleri Başkanımıza geliyor, onunla bir görüşme yapıyor. Diyor `Bugüne kadar zekatlarımızı kardeşleriyle beraber buraya veriyorduk, acaba bizim zekatlarımız makbul müdür? Böyle deyince, `Senin zekatın makbul de bundan sonra dikkat et` diyor. Geçen ben kendisiyle görüştüğümde dedim böyle böyle, bundan sonra. `Ne olacak bundan sonra Başbakanım` dedi. `Ben bu olayları yaşadıktan sonra daha ne düşünebilirim ki` dedi."
Kime kul olacaksın, burası çok önemli
"Büyük kopuşlar var mı" sorusuna karşılıkErdoğan, kopuşların başladığını bildirdi. Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"İtikat içerisinde özellikle bir kavram var ki çok önemli, ubudiyet meselesi. Yani kime kul olacaksın, burası çok önemli. Eğer siz insana kulluğu Rab`be kulluğun yerine getirmeye kalkarsanız, orada baltayı taşa vurursunuz. Burada o türler var. Bakın ne diyor, işte rüyada Peygamberimizi görüyor, twittler iki kat artırılsın, bunu soruyor oraya. Onu sorduktan sonra da `tamam` diyor, `iki kat artırın.` Şimdi böyle bir şey buralara mı sorulur. Ondan sonra çok enteresan bir şey, senaryo onayını oradan alıyor. Sevgili Peygamberimizin Miraç hadisesinde bakıyorsunuz, indiriliyor, kamyonete bindiriliyor, sürdürülüyor. Böyle bir şey mi olabilir? Bakın, 95 yılı. Savaş Ay`ın yaptığı röportaj. Çok tehlikeli bir şey o. Cebrail Aleyhisselam gelse, `Onun aşkı burnumda kemiklerini sızlatır` falan diyor `Ama o parti kursa ben ona da oy vermem` diyor."
Erdoğan, "Bugün CHP ile ittifakları nasıl açıklıyorsunuz" sorusuna ise "CHP kiminle olursa olsun ittifakı yapar. Adamın ihtiyacı var. Zannediyor ki `Ben bununla ittifak yaparsam seçim kazanacağım veyahut İstanbul`u alacağım veya Ankara`yı alacağım`, derdi bu" yanıtını verdi.
"Yapının taşeron olduğu iddia ediliyor, katılıyor musunuz. Katılıyorsanız kimin taşeronu olabilir?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Burada tabii ki birçok şeyler var. Bunları da zaman içerisinde göreceğiz. Bir defa birçok şeyler peyderpey geliyor, gelmeye başladı. Daha da ortaya çıkacak. Çünkü bizler nasıl uluslararası ilişkilerde diyelim ki belli bilgileri, belli ülkelere, belli çerçeve içerisinde veriyorsak, belli ülkeler de belli bilgileri, belgeleri bize verecekler. Çünkü aramızda yaptığımız birçok anlaşmalar var ki bunlar meclislerden geçen anlaşmalardır. Bu anlaşmaların gereği yerine gelecektir. Burada atılan adım da da biz şimdi bunları görüyoruz. Bunları şu anda tabii 30 Mart seçimleriyle meşgulüz, Meclisi de artık malum, şu anda tatil ettik. Dolayısıyla şu seçimlerin hemen akabinde önceliklerimiz bellidir. Bu öncelikler üzerinden yürüyeceğiz. Zaten kabinede malum gerekli değişikliği filan da yaptık ve yoğun bir şekilde bu işin üzerinde yoğunlaşacağız. Yani bu işi hafife almak diye bir şey asla olamaz."
Ben bu paralel yapıyı intikam timleri olarak görüyorum
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Ben bu paralel yapıyı adeta, biraz ağır ifade olacak ama intikam timleri olarak görüyorum" dedi.
Anayasa Mahkemesinin eski genelkurmay başkanlarından emekli Orgeneral İlker Başbuğ`un kişilik haklarının ihlal edildiğine dair kararı hatırlatılarak bunun başka isimler için de emsal oluşturup oluşturmayacağı, Ergenekon ve Balyoz`da haksızlığa uğradığını düşündüğü kişilerin olup olmadığının sorulması üzerine, Erdoğan, "Balyoz" ve "Ergenekon"un farklı olduğunu belirtti. Erdoğan, şunları söyledi:
"Dikkat ederseniz Balyoz`da çok hızlı gittiler ama Ergenekon`da hala 6-7 ay oldu gerekçe daha hazırlanmadı. Bu manidardır, düşündürücüdür. Bu yine paralel yapının bir tuzağıdır. Mesela İlker Paşa ile alakalı o da enteresan. Onunla ilgili de yine aynı şekilde bakın hala onun da alt mahkemede gerekçesi hazırlanmadığı için ne yapılamıyor? Üst mahkemeye itirazını yapamıyor. Şimdi zaten bugünkü olayın manidar olan tarafı şu, bunu burada paylaşmamız lazım: Mahkumiyet kararının gerekçesinin yasal süre içinde dava dosyasına konulmaması nedeniyle tahliye talebi hakkında karar verilmemesi yönündeki şikayetler hakkında başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir, Anayasa Mahkemesi. Bu kapsamda özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının mahkemesince etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmamasından dolayı Yargıtay önüne götürülememiş olması, az öncesi söylediğim konu, nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında Anayasanın 19. maddesinin 8. fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir. Değerlendirmeye geldiğimizde orada da şunu görüyoruz: "Dosyaların devir işlemleri sonuçlandırılıncaya kadar gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, devredilen dosyalarla ilgili koruma tedbirleri hakkında karar vermeye, bu mahkemelerin bulunduğu yer, hakim ve mahkemeleri yetkilidir" hükmü gereğince bu kararın gereğinin takdiri hükmü veren özel yetkili mahkemece değil, bugün biliyorsunuz Cumhurbaşkanımız özel yetkili mahkemelerle ilgili bizim, yani Meclis`ten geçen kanunu onadı, İstanbul Çağlayan Adliyesi`ndeki genel yetkili nöbetçi ağır ceza mahkemesince yapılacaktır. Şimdi bu olayın şu anda bir hızı var, hassasiyeti var dolayısıyla da oradaki nöbetçi ağır ceza mahkemesince, yani süreç devam edecek her ne kadar dosyaların devri vesairesi sürecekse de ama konuyla ilgili süratle nöbetçi ağır ceza mahkemesi arkadaşlarımla da yaptığımız değerlendirmede konuyla ilgili kararını verecektir."
Başbuğ`un avukatlarının oraya başvurduğunun belirtilmesi üzerine Erdoğan, "Benim de temennim inşallah hayırlı bir şekilde, çünkü başından itibaren biliyorsunuz benim de hep temennim şu olmuştur: Tutuksuz yargılanması istikametinde. Hatta hatta burada, `Şu andaki mevcut mahkemelerde değil, Yüce Divan`da yargılanması gerekir` demiştik. Hatta Cumhurbaşkanımız bile Yüce Divan`da yargılanmasının gereğini o da ifade etmiştir ama maalesef bu böyle olmadı, farklı bir şekilde oldu" diye konuştu
Bu zulümdür, bu adalet değildir
Sadece Silivri`de on bini aşkın tutuklunun bulunduğu, çoğunun hükümlü olmadığı belirtilerek "Sizin tutuksuz yargılamak esastır değişikliği bütün bu problemlerin çözümüne yeterli olacak mı" diye sorulması üzerine Erdoğan, "Biz şimdi bu cezaların infazıyla alakalı bir orada indirime gitme yollarını aradık. Yani bu önce 4`te 3`tü sonra 5`te 3 oldu sonra işte bunu yarı yaptık" yanıtını verdi.
Tutukluluk sürelerinin çok uzun olduğunun ifade edilmesi üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Burayla ilgili olarak da onlara yönelik de bir adım atalım istedik. Dolayısıyla böyle kolay kolay insanların tutuklanmasına fırsat vermeyecek şekilde bazı iyileştirmeler getirelim istedik. Mesela bunlar, diyelim ki delil karartma, kaçma vesaire gibi durumları olmayan insanlar noktasında bu işin önünü açalım. Mesela Silahlı Kuvvetlerin mensubu, bu insan, kaçma şansı bunun nedir? Adeta yok denilecek seviyededir. Nitekim bu insanların şu anda içeride olanlarının tamamı da davet edildiler ve kendileri gelip teslim olup ifadelerini verdiler ve ondan sonra da tabii bunların büyük bir kısmı, kahir ekseriyeti tutuklandı. İçerideki kalma süreleri de tabii hatırı sayılır bir noktaya geldi. Şimdi bunların içerisinde eğer mahkumiyet giymesi varsa ver mahkumiyetini, ona göre o da mahkumiyetini yaşasın. Daha sonra bu tutukluluk süresi ona sayılıyor, sayılmıyor ayrı mesele ama akıbeti meçhul. Bu insan beraat ettiği zaman ne olacak? Bunun alacağı var mı? Nasıl bunu alacak, nasıl tahsil edecek? Bu zulümdür, bu adalet değildir. Bunun üzerinde ben, arkadaşlarıma, cezacı akademisyenlere vesairelere çalışmalarımızı yaptırıyoruz. İnşallah şu sürecin içerisinde. Çünkü ben biraz da bu paralel yapıyı adeta, biraz ağır ifade olacak ama intikam timleri olarak görüyorum. Çok ağır şeyler oldu."
"Silahlı Kuvvetlere mi?" denilmesi üzerine Erdoğan, "Herkese" yanıtını verdi. Başbakan Erdoğan, gizli tanıklığa ilişkin ise "Mesela şu gizli tanık olayı. Son olaylar, 17 Aralık, 25 Aralık olayında toplananlar, getirilenler hepsi bakıyorsunuz gizli tanık şeyiyle getiriliyor" ifadesini kullandı.
Bu konuyla ilgili bir değişiklik düşünüp düşünülmediğinin sorulması üzerine Erdoğan, "Var tabii, bu çalışmaların hepsi var. Sonra şu imzasız şikayetler de çok kötü, ihbar mektupları. Bunlar çok çirkin. Yani eğer bu işte ciddiyse atar imzasını adam gelir. İmzasız ihbarda bulun adamı götür, olur mu böyle şey" diye yanıt verdi.
Meclis`ten geçen demokratikleşme paketinin de bölgeye getirdiği bir hava var
Paralel yapıyla ilgili yaşananların çözüm sürecini nasıl etkileyeceği ile BDP`nin 17 Aralık sonrasındaki tavrının sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, "Şu anda biz çözüm süreciyle ilgili olarak hala aldığımız neticeleri olumlu değerlendiriyoruz ve güzel gelişmeler var" diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Güneydoğu ve doğu herhalde son yıllardaki veya geçirdiğimiz yerel olsun genel olsun son seçimlerdekinden çok daha sağlıklı bir süreci yaşıyoruz. Temenni ederim ki şu 24 gün içerisinde de bu süreç böyle devam eder. Bazı ufak tefek şeyler olmuyor değil ama çok daha sağlıklı bir şekilde gidiyor. Şimdi demokratikleşme paketini de Meclis`ten geçirdik. Meclis`ten geçen bu demokratikleşme paketinin de tabii bölgeye getirdiği bir hava var. Ben inanıyorum ki bu seçim eğer bu havada inşallah biterse bundan sonraki süreç bölge halkının umutlarını daha da artıracak. Çünkü bölgeye yatırımlar gelmeye başlayacak. Bölge teşvik bölgesi. Ciddi manada arsa tahsislerinden tutun, vergi, enerji muafiyetlerine varıncaya kadar çok ciddi destekler veriyoruz. Oraya yatırım girdiği anda bir defa işsizlikte de çok ciddi bir eksilme meydana gelecek, Bütün bunlar havayı olumlu bir şekilde etkileyecek diye düşünüyorum."
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak kahroluyorum
Diyarbakır`da düzenledikleri mitingin süreç için milat olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Orada Mesut Barzani ile Şivan Perver ile İbrahim Tatlıses ile bir arada oluşumuz, o farklı bir hava oraya getirdi" ifadesini kullandı.
Kendisinin daha sonra ilçeleri dolaştığını hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Orada mesela gençler `Ne olur bizi bu şeyden kurtarın artık, bıktık` diyorlar. Dolaştığım o ilçenin halini görüyorum, ben tabii Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak kahroluyorum. Orada bir BDP belediyesi var ama ilçe rezalet, pislik içinde. Burada insan yaşar mı yaşamaz mı tartışılır. Hakkari, maalesef orası da öyleydi. Ben insanımı ister Kürt olsun ister Türk olsun böyle bir yerde yaşamasını istemiyorum. Buraların modern şehirler olması lazım, modern ilçeler olması lazım, pırıl pırıl olması lazım altyapısıyla üstyapısıyla. Ama maalesef ideoloji hizmetin önüne geçiyor. İdeoloji hizmetin önüne geçince de tabii siz istenileni maalesef yapamıyorsunuz."
İftiralar hala edepsizce, ahlaksızca yapılmaya devam ediyor
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bazı yerlerde bakıyorsunuz, ailemle ilgili, çocuklarımla ilgili bu tür iftiralar hala edepsizce, ahlaksızca yapılmaya devam ediyor. Benim evlatlarımın gırtlağından, boğazından haram lokma geçmemiş" dedi.
Başbakan Erdoğan, yerel seçimlere yönelik bir soruyu yanıtlarken, il genel meclislerinde alınacak oyların, partilerin Türkiye genelindeki oy oranlarını göstereceğini ifade ederek, partisinin, şu anda seçmenlerin genel seçim olsa kime oy vereceği, yerel seçimlerde kime oy vereceği konusunda çalışma yaptığını anlattı.
Erdoğan, anket sonuçlarına değinirken, "Hamdolsun, şu andaki görüntü iyi. Ama tabii, hedefimiz büyükşehirlerin çoğunluğunu almak istikametinde" diye konuştu.
Bu tür muhalefetiniz olursa işiniz çok kolay
"Diyelim ki hedefinize ulaştınız, başarılı oldunuz. O takdirde Abdullah Gül`ün Cumhurbaşkanı mı kalacağı, yoksa Başbakanlığa geçeceği gibi tartışmalar ondan sonra mı başlayacak" sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
"Her yaptığımız toplantıda, bu tür televizyon oturumlarında vs. illa bizi oradan köşeye sıkıştırma gayreti var. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili konuyu... Yani ben şimdi diyorum ki bunu Bahçeli konuşuyor da, bırakalım Bahçeli konuşsun bu konuyu. Bahçeli çünkü yerel seçimi konuşmuyor. `Sen Cumhurbaşkanlığı Köşkü`ne çıkamayacaksın` diyor. `Çankaya`da ayaklarının feri, dermanı kesilecek` diyor. Biz şimdi yerel seçim yapıyoruz. Bırak yerel seçimi konuşalım. Yerel seçim için bu ülkede senin partin ne yapacak, onu anlat. Adam onu anlatmıyor, geliyor bunu anlatıyor. Ben de hamd ediyorum. `Bu tür muhalefetiniz olursa, zaten işiniz çok kolay` diyorum. Rahat rahat yola yürür, devam edersiniz."
Siyasetin matematiğini de öğrenmiş değil
Partisinin bütün teşkilatının yerel seçimlere odaklandığını ifade eden Erdoğan, 30 Mart`ın, millet nezdindeki bir güven oylaması olduğunu söyledi.
Erdoğan, "Bunu bir görmemiz lazım. Milletimiz ne diyor? Bakın şimdi matematik hesapları yapıyor. `51 olursa, bu hükümet gider` diyor. Bu yerel seçim ya, genel seçim değil. Ne gider? Hala bunu anlamış değil. Bundan önceki yerel seçimde 39 aldık, arkasından geldik 50 aldık. Niye gitmedik? Siyasetle matematiği karıştırdığı gibi siyasetin matematiğini de henüz öğrenmiş değil" değerlendirmesinde bulundu.
Meydanların diline çok önem verdiğini ve siyasette meydanların dilinin çok önemli olduğunu belirten Erdoğan, diğer liderlerin meydanlara çıkamadığını, sokak aralarında seçim koordinasyon merkezi açılışı, kahve toplantısı yaptıklarını anlattı. Kendisinin ise bunları çoktan tamamlamış olduğunu vurgulayan Erdoğan, 30`u büyükşehir olmak üzere 55 ilde miting yapmayı planladığını, bu sayının 60`a kadar yükselebileceğini kaydetti.
Erdoğan, yerel seçimler kapsamında gelecek günlerde yapacağı mitinglere ilişkin bilgiler vererek, final mitingini İstanbul`da yapacaklarını bildirdi.
Hedef en fazla büyükşehir belediyesini almak
"Yüzde kaç oy alırsanız kendinizi başarılı addedeceksiniz" sorusu üzerine Erdoğan, "Ben şimdi burada oran vermeyeyim. Şu andaki hedefimiz açık ara birinci parti çıkmaktır seçimden. `Şu oran` demek, yıldızları saymaktır. Hedef o değil, hedef birinci parti olmak. Bunun yanında bir de en fazla büyükşehir belediyesini almak. Bu 16 olur, 17 olur, 20 olur, 20`nin üzerinde olur. Burada hedef bu" dedi.
Erdoğan, 30 büyükşehrin, seçmenlerin yüzde 75`ini temsil ettiğine dikkati çekerek, bunun çok önemli bir oran olduğunu vurguladı.
Başbakan Erdoğan, "partisinin üç dönem şartının seçimden sonra mı gündeme geleceği" sorusu üzerine, bunun, şu anda gündemde olmadığını ifade etti. Erdoğan, "Bunlar Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, partinin kongresi ve üç dönem olayıyla ilgili karar, bir defa partimizin genel kurulunun yetkisinde olan bir şeydir, benim yetkimde olan bir şey değildir. Partimizi kurarken arkadaşlarımızla bu konuyu oturduk, konuştuk, değerlendirdik, dedik ki `halkın bir de böyle beklentisi var. Nedir? Birileri genel başkan olarak koltuğa oturdu mu, bir daha burayı bırakmak istemiyor. Dedik ki bir farklılık getirelim" diye konuştu.
Seçme ve seçilme yaşını 18`e indireceğiz
Erdoğan, seçme ve seçilme yaşının 18 olması gerektiğini dile getirdiğinde, birçok kişinin kendisiyle dalga geçtiğini söyledi. Bu konuda çalışma yaptırdığı arkadaşlarının Almanya`dan Hollanda`ya kadar bütün ülkelerde seçme ve seçilme yaşının 18 olduğunu gördüklerini anlatan Erdoğan, "Genç kuşakların, bir tane, iki tane, parlamentoya girmesi önemli bir olay. Avrupa Parlamentosu`nda bakıyorsun 25 yaşında, geliyor orada bakanlık yapıyor. Bunu görmemezlikten gelmek kendi insanına bir defa hakarettir. MHP`linin bir tanesi, yanına o gençleri aldı, `bunlar mı parlamentoya gelecek` diyor. Benim gencim, MHP`ye gönül veren o genç kardeşlerim, bu adamların peşinden gidiyor. Sana değer vermiyor bunlar, seni adam yerine koymuyor" ifadelerini kullandı.
Partisinin, şu anda 25-30 yaş arasında 2-3 milletvekili olduğunu hatırlatan Erdoğan, bunun daha da artacağını bildirdi. Seçme ve seçilme yaşını da 25`e partisinin indirdiğine işaret eden Erdoğan, "Seçme ve seçilme yaşını 18`e indireceğiz, indirmemiz lazım. Çünkü bu, genç kuşaklara ayrı bir değer vermeyi getirecektir" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, zor olanın seçilmek değil, seçmek olduğunu dile getirerek, "Hatırlayın, bir zamanlar, `4 ayaklı eşeği Taksim Meydanı`na koysam seçilir` diyen siyasiler çıktı bu ülkede. Bu ülke bunları gördü. Biz böyle bir şeyi göstermek istemiyoruz. Bugün 18, 19, 20 yaşında okumuş, yetişmiş, gayet yetenekli, cevval gençlerimiz var. Bunların önünü açmamız lazım" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli`nin montaj görüntüleri izlendi
Programda daha sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli`nin montajlanmış görüntülerinin hazır olduğu belirtilerek, Erdoğan`dan görüntülerin izlenmesini isteyip istemediği soruldu.
Erdoğan, "Montajın nerelere vardığını halkımın görmesi bakımından bunu çok önemsiyorum. Hiç istemediğiniz bir şeyle, sizi montajla vururlar. Bunu bir gösterirseniz, çok isabetli olur. Montajla neler yapılabileceğini göstermesi bakımından önemli" dedikten sonra iki lidere ait görüntüler yayınlandı.
Kılıçdaroğlu`na "Mustafa Sarıgül`ün yargılanması ve cezalandırılması gerekirdi", MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli`ye ise "Öcalan, barış ve özgürlük savaşçısıdır, terörist değildir" sözlerinin yüklendiği montaj görüntüler izlendikten sonra Erdoğan, "Dudak hareketlerine varıncaya kadar, dikkat ederseniz, kelimesi kelimesine... Yani o denli, bu iş artık profesyonelleşmiş. Ama bunu hala anlamak istemeyenler var. Bazı yerlerde bakıyorsunuz, ailemle ilgili, çocuklarımla ilgili bu tür iftiralar hala edepsizce, ahlaksızca yapılmaya devam ediyor. Benim evlatlarımın gırtlağından, boğazından haram lokma geçmemiş. Adam kalkıyor, `şunu yaptı, bunu yaptı` falan filan" ifadesini kullandı.
Son çeteyi çökertinceye kadar mücadeleyi sürdüreceğiz
Başbakan Erdoğan, "Seçimi kazandığınızı var sayalım. Nasıl bir son nokta koyacağız? Nasıl bir çıkış yapacağız" sorusu üzerine, çıkışın ilk etabının, karar mekanizmalarında paralel yapının temizlenmesi olacağını bildirdi. Bu yapıldıktan sonra sürecin aşağı doğru gideceğini kaydeden Erdoğan, bir taraftan da bunların yargıya sevk edileceğini anlattı.
Bu süreçte kendileri için Yargıtay`ın birinci derecede, Danıştay`ın ikinci derecede önemli olduğunu kaydeden Erdoğan, "Biz burada son çeteyi çökertinceye kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Çünkü bir defa bu dini bir cemaat falan değil. Saf, o alttaki takım var ya, onlar cemaat. Yoksa bu örgüt. Bunların demokrasi memokrasi diye de bir şeyleri yok. Kesinlikle vesayet rejimi. Bizim bu vesayet rejimini kabullenmemiz, bunlara prim vermemiz asla mümkün değil" diye konuştu.
Bunlar için çok davalar çıkabilir
Erdoğan, "Bu kararı devlet aldı, değil mi" sorusuna karşılık, konunun istişari bir kurul olan MGK`da da konuşulduğunu, milletin refah ve huzuru için ulusal güvenliğe tehdit olan son gelişmeler hakkında gerekli tedbirleri hükümetin alacağını söyledi.
"Bütün bunlara rağmen, hala Aydın Doğan medyasının paralel örgütle ittifak yapması, paralel örgütle bu kadar kol kola girilebilmesi, acaba Fethullah Gülen`e konuşmasında `ilgilenmenizden memnun olduğum iki husus var` dediği iki husus, Yargıtay`daki iki husus mu? Yargıtay`daki iki dava mı? Oradan mı acaba Aydın Doğan kilitlendi" sorusu üzerine Erdoğan, "Bunlar için çok çok davalar çıkabilir" dedi.
Günde 3 öğün yiyorum
"Günde kaç saat uyuyorsunuz? Sürekli mitingdesiniz, ne yiyorsunuz ki bu enerjiyi üretiyorsunuz" sorusunu Başbakan Erdoğan, "Bu ara 6-7, üstüne çıkamıyoruz. Çünkü mitinglerden geliyorum dosyalar hazır, başlıyoruz imza atmaya. İmzalar var, onları da yapmak zorundayız" diye yanıtladı.
Kendisinin, "yoğun bakıma girdi" haberlerinin yazıldığının hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Yoğun bakıma girdim, malum gazete" dedi.
Yoğun temposunda nasıl beslendiğinin sorulması üzerine de Başbakan Erdoğan, "Bal var tabii, yani onda eksiğimiz olmaz. Bal, kaymak, kahvaltımızda onu eksik etmiyoruz. Günde 3 öğün yiyorum" diye konuştu.
Erdoğan, Malatya`nın havalimanından şehre kadar çok değiştiğine de değindi.
Yiğitlik istiyorum
"İşadamı ve medya patronlarının dinlendiğinin" ifade edilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, "Ben de işte bunlardan yiğitlik istiyorum. Biz, onları kalkıp da teşhir etmeyeceğiz ki. Onlar bize kalkacaklar sadece ne zaman, nasıl oldu, kimler tarafından oldu? Gelsinler bize, bunu anlatsınlar, bilelim. Kim, kimdir diye bunu bilelim, bunu bilelim ki, ona göre de biz üzerine gidelim bu işin. Mesela bize bazıları geliyor diyor ki; `ben, televizyona çıkıp anlatmak istiyorum` diyor. Ben de `isabetli olur` dedim. Çıkacaklar belki de bu arada, doğru anlatacaklar" ifadesini kullandı.
AA