Hüseyin Sağlam / Doğruhaber / Yorum

Çok şükür, BDP’li belediyelerin muazzam projelerinden bir demet, ilk kez PKK medyasında yer bulmuş oldu.

Yıllardır tekrarlanan “Demokratik Özerklik” projesi bir türlü gerçekleşemezken, PKK medyasının Nusaybin Belediyesinin “dev hizmetleri” olarak duyurduğu projeler, dünyanın marka şehirlerini hayli kıskandıracak nitelikler gösteriyor.

İsterseniz sözü fazla uzatmadan kendi medyalarına yansıyan Nusaybin belediyesinin “Dev Hizmetlerini” kendi ağızlarından verelim:

“Son 5 yılda Nusaybine Ayşe Gökkan, öncülüğünde hizmet veren BDP’li belediye önemli projeleri hayata geçirdi:

-Kadınlara yönelik GÜLŞİLAV kadın evi.

-Kadınların ortak üreterek eşit bölüştüğü, alternatif komünal kadın ekonomisi modeli olan Tandır Evleri projesi.

-Kadın parkları.

-Kadınların işlettiği cafeler.

-Her mahalleye kadın, gençlik ve genel aydınlanma faaliyetlerinin gerçekleştirildiği halk evleri.

-Öğrencilerin alternatif ve ücretsiz eğitim aldıkları ETÜT merkezi, gençliğin, kadının sosyal kültürel faaliyetler gerçekleştirdiği Mitanni Kültür merkezi.

Ne Londra metrosu, ne İstanbul’un tüp geçidi… Asırlardan sarkarak günümüze kadar gelen tandırlarımız, BDP literatüründe “Alternatif komünal kadın ekonomi modeli” olarak yerleşip BDP’li belediyeler için “asrın projeleri” haline gelmiş. Üstelik bu “Dev hizmetler” üzerine “halk belediyeciliği” edebiyatı serpiştirilerek bir sürü de tanık konuşturulmuş. Bu “projeler” ortadayken hiçbir partinin şansının olmadığı da özenle tekrarlanmış.

Ne diyelim, darısı diğer belediyelerin de başına! Çalışsınlar… Böyle dev hizmetler üretsinler… Halk da onları tercih etsin!

A ha şuraya yazıyorum: Bu projelerle değil Nusaybin’de, New York’ta bile BDP kazanır!!! Tandırları gören New Yorklular bırakın tandır ekmeğini, kafayı bile yerler! Zaten onlar açısından kazanmak, kafa yemekten sonraki merhale değil miydi?

Tabi tandırların başında ömür tüketen ninelerimiz patent davası açmazlarsa…

CHP Bu Savaşın

Kazanan

Tarafı

Olmaz,

Olamaz

Kasetler, kayıtlar, dinleme listeleri havada uçuşuyor. Seçim tarihi yaklaştıkça da malzemelerin piyasaya sevkiyatlarında ciddi bir yoğunluğun yaşanacağı ortaya çıkıyor.

Eskiden Paralel Yapının tetikçi unsurları tarafından önce ima edilir, sonra gerekli malzemeler piyasaya sürülürdü. Şimdi ise durum biraz değişmiş durumdadır. Önce Kılıçtaroğlu farklı şekillerde imalarda bulunuyor, ardından dinleme-izleme malzemeleri piyasaya sürülüyor.

İş yoğun bir taarruza büründüğüne göre piyasaya sürülen her yeni malzemeyi de iyice incelemek gerekiyor. Materyaller manipülasyon amacı taşıdığı için dikkatli yaklaşmak icap ediyor. Ama doğru ile yanlışı ayırt etmenin de kolay bir iş olmadığı ortada.

Her tarafı kuşatan bir paralel yapının olduğunu artık bilmeyen yok. Henüz paralel haldeyken insanlara hayatı zehir eden bu yapı, şayet paralellikten düzlüğe çıkarsa modern bir Moğol istilası yaşatacağından kuşku yok. Paralel yapı, düzlüğe çıkmak için virajdaki son engel olarak hükümeti görürken, hükümet de tasfiye için var gücüyle çalışıyor.

Paralel yapı daha ziyade uluslar arası bağlantılardan beslenirken, hükümetin bu bağlantıları kopararak tasfiyeyi kolaylaştırma yolları denediği/deneyeceği biliniyor. Ancak yine de 31 Mart tarihinin karşılaşmanın yaşanacağı cephe hattı olarak taraflarca da kabul edilmiş olduğu anlaşılıyor.

Paralel yapının, piyasaya sürdüğü yıpratma malzemelerinin dozajını seçim tarihi yaklaştıkça artıracağı bekleniliyor. Burada hükümetin seçimlerde kaybedebileceği oy oranı, aynı yapı tarafından hayati olarak değerlendiriliyor. Mesele seçimler ve hükümete kan kaybettirme olunca başta CHP olmak üzere diğer siyasi partiler de topun ağzına girmede adeta birbirleriyle yarışıyor.

Kılıçtaroğlu’nun konuşmalarına bakınca bir çok malzeme piyasaya sürülmeden günler önce CHP merkezine ulaştırıldığı anlaşılabiliyor. Bu malzemelerden cesaret alan Kılıçtaroğlu’nun, peşinen iktidar rüyaları görmeye başladığı hissediliyor.

Açıkçası hükümet, kimi bölgesel politikalarında verebileceği tavizlerle Paralel yapının ipini daha rahat çekme olanaklarına sahiptir. Çok sıkışırsa bu yönteme başvuracağı da rahatlıkla söylenebilir. Son zamanlarda Amerikalı yetkililerle yapılan görüşmeler bu yönde işaretler de veriyor.

Paralel yapının hükümete karşı bir koz olarak kullanıldığı biliniyor. Dış politikada Amerika ve israil’le bozulan kimi ilişkilerin Paralel yapıyı kıymete bindirdiğini bilmek zor değil. Şayet hükümet belli alanlarda Amerika’nın istediği tavizleri vermeye yanaşırsa bunun paralel yapı için sonun başlangıcı olacağını en iyi Paralel yapının kendisi biliyor.

Bu durumda CHP ve Kılıçtaroğlu’na talih kuşu görünür mü, orası net değil, hatta çok zor. Hükümete karşı sopa olarak kullanılan bir yapının atık malzemeleriyle iktidar rüyaları görmek, ancak Kılıçtaroğlu’nun başvuracağı bir yöntemdir. Hükümeti yıpratmak amacıyla piyasaya sürülen yolsuzluk-hırsızlık materyalleri velev ki hepsi doğru olsa bile buna rağmen hükümetin güvenirliği Kılıçtaroğlu ve CHP’sine olan güvenirliğin kat kat üstünde kalıyor. Kaldı ki Ak Parti tamamen yıpratılıp siyaset sahnesinden sürülse bile iktidar alternatifinin CHP olamayacağını herkes biliyor.

Bu durumda Kılıçtaroğlu istediği kadar hükümeti yıpratmak için Paralel yapının yan unsuruna dönüşsün, bundan kendisi ve partisinin kazançlı çıkmayacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Paralel yapının elindeki malzemeler şimdilik sadece CHP’lilerin çenesini yoruyor. Bir de Paralele karşı bir sürpriz yapılıp egale edilirse, bu durumda Kılıçtaroğlu’nun tutunabileceği yegane dal da kırılmış olacak. Şayet seçimlerde hükümete beklenen oranda kan kaybettirilemezse o zaman kaybedilecek kan sadece CHP kanı olacak.