Aynur Sülün / Nisanur Dergisi
 
Zamanımızın insanı bir anlamsızlık ve boşluk yaşıyor. Üstelik depresyona sürükleyen, kederli ve yorgun kılan, bütün lezzetlerin tadını kaçıran bir boşluk... Bu duyguları toplumun en zayıfları olan kadınlar ve gençler yaşıyor. Fakat içlerinde bulundukları durumu bir türlü tarif edemediklerinden hiç kimsenin kendilerini anlamadıklarını düşünüyorlar.

Boşluğa düşmenin en büyük nedenlerinden birisi karşılaşılan olumsuzlukları hak etmediğinin düşüncesidir. Adı isyan konulmamış; fakat isyanın ta kendisi olan birçok itirazlardır. Mutluluğu yanlış yerlerde, yanlış fikirlerde aramaktır. İnsan, popüler kültürün allayıp pullayarak sunduğu manevi günahlar hükmünde olan zehirleri ilaç olarak kabul edilince; derman bulduğunu zannettiği yerde yeniden en dipte olduğunu fark ediyor. Yaşanan yine anlamsızlık, tatminsizlik ve eksiklik hissiyatı oluyor.

Popüler kültürün etkisiyle her olumsuzluğa bir suçlu, bir neden bulmaya çalışılıyor. Aslında bunun en büyük nedeni kadere imanın kavranmaması; hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine yeterince iman edilmemesidir. Dünya hayatında her işinin rast gitmesine, insanların hata yapmamasına odaklanan insan, hayatı boyunca hayal kırıklığına uğrayıp; boşluğa düşmekten kurtulamayacaktır.

Belaların, sıkıntıların kimin vesilesi ile olursa olsun Allah’tan geldiğine iman eden bir insan bunu pratik hayatında da doğrulamalı, ameli ile tasdik etmelidir. Hepimiz buna iman ettiğimizi söylüyoruz. Fakat pratik hayatımızda bu imanımızı ne kadar tasdik ediyoruz? Hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine imanı pratik hayatta doğrulamak; sıkıntılara takılmak, kafa yormak, suçlu aramak ve kederlere boğulmak değildir. Hele ki sorgulamak, birilerini suçlamak hiç değildir. Aksine hiç boşluğa düşmeden, imtihan edene daha fazla bağlanmaktır.

Onun için; çocuğun sabaha kadar ağlamasını huysuzluk, inatçılık olarak yorumlayıp; isyan eden bir anne kadere olan imanını tazelemelidir. Allah dilese idi o çocuk sabaha kadar uyurdu. Allah, anneyi de çocuğunu da uyutmayı murad etmedi.

Kocasının ahlaki yapısından rahatsız olan, sıkıntılarına kafa yoran birçok kadın etrafında hep suçlayacak birilerini arayacağına kendisini imtihan eden Rabbinin hayır ve şerrin tek sahibi olduğuna imanını tazelemelidir.

İşte kadere, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine imanın kavranması ve imtihan bilinci hayata anlam katıp; bütün olumsuzlukların teselli kaynağı haline gelir. Eğer bu iman kalpten çıkıp; tüm hayata yön verecek kadar kuvvetlendirilirse hayatta boşluk diye bir şey de kalmaz. İmanın kuvvetlenmesi kalbi, ruhu ve aklı doyuracak ilimlerle meşgul olmak ve o ilmi başkalarına anlatıp, onların manevi hastalıklarına şifa olmaya çalışmakla mümkündür.

Başkalarına ilaç olan insan kendisine de ilaç bulacaktır. Toplumun faydasına olacak hayırlı uğraşılar insanın tüm duyu organlarını tatmin edip; hayata sakinlik ve huzur verir. İnsanın fıtratı boşluk kabul etmez. Her anı farklı bir amelle süslemek ve...
 
MAKALENİN TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!