Hasan Yılmaz / Doğruhaber / Rehberlik
İnsan, düşünen bir canlıdır.’’ Düşüncesiyle diğer varlıklardan farklıdır. Kendisine akıl ve irade verildiği için seçme ve seçilme özgürlüğüne sahiptir. Bu yönüyle diğer varlıklardan farklı bir şekilde hesaba çekilecektir.
Kur’an-ı Kerim’de geçen birçok olay akıl sahipleri için örnektir. Bu kıssalardan ders çıkarılması gerekir. Ders çıkarılması gereken örneklerden biri Hz. İbrahim’in hayatıdır. Hz. İbrahim mantıksal çıkarımlar yaparak Rabbini bulabilmiştir. Herkes bulabilir mi? Tartışılır.
İbret alınması gereken diğer bir husus kişinin kendisine aşırı güvenmesi (narsist) olayıdır. Nemrut’un kendisine aşırı güvenmesi, kendisini büyük görmesi sonucunda Rabbul âlemin küçük bir sinekle ona dersini verdi. Kibirlenip ağırlık gösterenlere Hacı Bayram-ı Veli ‘kibir, bele bağlanmış bir taş gibidir. Onunla ne yüzülür, ne de uçulur demiştir’ demiştir. İnsanın yetenekleri farklıdır.
İnsan var olan potansiyelini gözeterek format gereği kendi meziyetlerini sergileyebilir. Bu meziyetlerin de abartılmaması gerekir. Son zamanlarda psikolojik analizlerde, medyada bu kavramlar formatından uzaklaştırılarak şova dönüştürüldü.
Nasıl?
Ümit-sizsiniz, çare-sizsiniz yetenek-sizsiniz gibi cümleler.
O kadar abartıldı ki “insan kendi kaderini kendi belirler’’ açıklamasını yapan ateist Sartre gibi düşünülmeye başlandı. Bilinçli olarak teolojik düşüncenin yerine benmerkezci (egosantrik )düşünce hâkim kılınmaya çalışılıyor. Bu söylemlerin anti tezi insan kendinden ümit kesebilir. Fakat Allah’tan ümit kesmemesi gerekir. Kendi tezimizi dini terminolojideki tevekkül ile temellendirelim. Derlenmiş bu kavramın toplumdaki tüm insanlara ilaç olacağı kanaatindeyim.
Tevekkül, Allah’a teslim olmak, güvenmek, dayanmak, bağlanmak ve sığınmak demektir. Bir amaca ulaşmak için gerekli olan her türlü önlemi alarak; elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra kalben Allah’a bağlanıp ona güvenmek, sonucu Allah’tan beklemek demektir. Bilinçli bir Müslüman gücü oranında elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra sonucu ve başarıyı Allah’a bırakır. Çünkü Allah’ın destek ve yardımı olmadan hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğini bilir. İnsan evrende geçerli olan yasaları gözeterek, çalışır, çabalar, sebeplere sarılır, ondan sonra Allah’a güvenir. Örnekleyelim:
Bir çiftçi tohum ekmeden ürün elde edemez. Çiftçi tarlasını zamanda sürmeli, ekmeli, gübrelemeli ve sulamalıdır. Sonra da bol ve iyi ürün alabilmek için Allah’tan yardım dilemelidir. Çalışmadan başarıya ulaşamaz. Bu inançla oluşan tevekkül doğru bir tevekküldür. İnsanın çalışmayı bırakıp, tembellik ederek, kendisinin yapması gereken işleri Allah’a havale etmesi, doğru bir tevekkül anlayışı değildir. Örneğin: Bir öğrenci dersine çalışmadan ‘Ben Allah’ın yardımına güveniyorum, Allah bana yardım eder.’ diyerek sınava girmesi yanlış bir düşüncedir. Çalışmadan, hiçbir çaba göstermeden başarılı olmayı beklemek tembelliktir, yanlış tevekküldür.
Sonuç olarak kazanmaya odaklanıp, kazanmadığımız takdirde bunu sorun edip psikolojik sıkıntılar yaşamak yersizdir. Çünkü siz Allah‘a tevekkül ettiniz, hayırlı olanı istediniz. Arzu etmediğiniz sonuç olsa da Allah size hayırlı olanı nasip edecektir.