M.Müfit Yaray / Doğruhaber/haber-yorum

Gündem başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarına kilitlendi. Oysa daha bir gün önce Türkiye İstanbul’da ortaya çıkan ve her kesimden 7 binden fazla insanın skandal bir şekilde dinlendiği bu olaya kilitlenmişti.

Acaba Türkiye gibi gündemin bu kadar hızlı değiştiği başka bir ülke var mı? Hâlbuki dinleme skandalı değil haftalarca belki aylarca hatta yıllarca gündemi işgal edebilecek bir öneme sahipti. Ancak bu gün itibariyle bu konu gazetelerde, tv ve sosyal medyada neredeyse hiç yer almıyor.

Evet dinleme skandalı gerçekten çok önemli ve bu skandalla ilgili suçlananları oldukça zora sokacak bir gelişmeydi. Sadece gündemde kaldığı bir günde bile bu dinlemelerden mağdur olanlar yavaş yavaş seslerini yükseltmeye ve suç duyuruları yapmaya başlamıştı. Öyle zan ediyorum ki bunu gören dinleme skandalının planlayıcıları gündemi değiştirmek için çok büyük yankı oluşturacak ve ses getirecek, hatta gündemi alt üst edecek bir malzemeye ihtiyaç duyuyorlardı.

Başbakan ile oğlu Bilal’ın ses kayıtları tam istedikleri bir malzemeydi ve ellerindeydi. 17 Aralık operasyonunun ardından Başbakan Erdoğan`ın oğlu Bilal Erdoğan`ı arayarak, `evdeki paraları elden çıkarması` yönünde talimat verdiğine ilişkin ses kayıtları, önceki akşam sosyal medyada tamamıyla bu amaçla yayımlandı ve geldiğimiz aşamada öncelikli hedefine de ulaştı. Çünkü Türkiye gündemini tam da planlayıcıların istedikleri gibi değiştirdi. Dikkat ederseniz artık gündemimizde tele kulak çetesi ve dinleme skandalı yok. Bu gün itibariyle Türkiye gündeminde bu ses kayıtları montaj mı değil mi tartışması var.

Aslında sadece bu bakış açısı bile bizlere bu ses kayıtlarının montaj ve toplumsal mühendisliğe soyunan birileri tarafından üretilmiş bir malzeme olduğu yönünde ciddi ipuçları veriyor.

TRT tarafından yapılan teknik incelemede, ses kaydının Başbakan Erdoğan`ın farklı tarihlerde yaptığı telefon konuşmalarından alıntılar yapılarak kurgulanıp montajlandığı bildirildi. Yine bu inceleme sonucunda, ses kaydında, Başbakan Erdoğan`a ait konuşmanın tamamının kesik kesik tek bir cümle ya da kelimelerden (tamam, nasıl oldu vs.) oluşturulduğu tespit edilmiş.

Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal’ın konuşmalarını “mal bulmuş mağribi” gibi büyük bir iştahla, adeta sevinçten uçarcasına sahiplenen Kılıçdaroğlu ile Bahçeliye ise kötü haber daha gün bitmeden sosyal medyada yayınlanan montajlanmış ses kayıtlarıyla geldi. Bu montajlanmış ses kayıtlarında Kılıçdaroğlu büyük bir samimiyetle başbakanın ses kaydının montaj olduğunu itiraf ederken Bahçeli PKK’ye olan sevgisini dile getirip devlete hakaretler savurmaktadır. Her iki liderin montajlanmış ses kayıtlarını kendim bizzat dinledim. Açıkça söylemek gerekirse kalite açısından başbakanın ses kaydından çok daha temiz ve kaliteli bir kayıt oluşturulmuş. Eğer yapanlar bu ses kayıtlarının montajlanmış olduğunu söylemeden yayınlasalar Türkiye gündemine bomba gibi düşer ve uzun süre gündemden düşmezdi. Bereket ki bu montaj ses kayıtlarını hazırlayanlar bununla sadece Erdoğan’ın ses kaydının montaj olabileceğini ve dolayısıyla günümüzün ilerleyen teknolojisi ve montajla neler yapılabileceğini göstermek istediklerinden dolayı bu kayıtların montaj olduğunukendileri söyleyerek bizi aylarca bu ses kayıtları montaj mı değil mi , gibi gereksiz tartışmalardan kurtarmışlar.
Şaka maka bir yana gerçekten günümüzde ilerleyen teknoloji yardımıyla gerek görüntülü gerekse de sesli montajla bir şahsa istenilen her şey yaptırılabilir, söyletilebilir. Hatta Bahçeli Pkk’li yapılır ve dağdakilere övgüler yağdırır. Ya da çok alim, takvalı ve günahtan kaçan saygın bir hoca çok çirkin sahneler içinde gösterilebilir.

İşte bu nedenle hukuksal alanda her türlü görüntü ve ses kayıtlarının delil olarak kabul edilmesine acilen son verilmelidir. Çünkü bu delillerin hepsiyle oynanmış olabilme ihtimali sürekli vardır. Buna itiraz edenler, bu çetelerin yarın hangimizin montajlanmış ses kayıtlarını internete servis edeceklerini asla kestiremezler. Dolayısıyla yarın bu işin bir benzerinin bizimde başımıza gelebileceğini çok iyi düşünmeleri lazım.

Bu sebeple bence ne Başbakan ne de ses veya görüntü kayıtları servis edilen hiç kimse bu kayıtlarda söylediklerinden veya yaptıklarından dolayı toplum ve hukuk nezdinde sorumlu tutulmamalıdır.

Unutulmamalıdır ki bu işi yapanları bu çirkin emele sevk eden husus hukukun ve toplumun bu kayıtlara verdiği değerdir. Eğer toplum ve hukuk bu kayıtlara hiç itibar etmez ve yok hükmünde sayarsa bu işle uğraşanlar neden birçok zahmetlere katlanarak ve ciddi paralar harcayarak bu kayıtları oluşturmaya çalışsınlar ki.
Selam ve dua ile Allah’a emanet olun.