Söz, Hamd; alemlerin rabbi olan Allah’a, salat ve selam Resulullah’a ve ashabına olsun!
Kelime-i Tayyibe; güzel söz demektir. Samimi kalpten dile fışkıran söz, güzeldir. Bu söz Hz. Ömer’in de (r.a) işaret ettiği üzere kalpten çıktığı için kalbe tesir eder. Söz söylemek bir sanattır. Kuran’a nakşedilmiş ayetler, Allah’ın(c.c) eşsiz sanatıdır. Bu sanat büyük edipleri aciz bırakmıştı 15 asır önce… Yüce Allah’ın ayetleri karşısında sözler sönükleşmiş, söz sahipleri lal kalmıştı. Yüce Allah güzel söz sahibidir ve güzel söz sahiplerini sever. Ancak güzel söz sahiplerinin sözü, özüyle mutabık olmak şartıyla. “Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz(Kelimeten Tayyibeten), güzel bir ağaç gibidir ki(Keşeceretin Tayyibetin), onun kökü sabit, dalı ise göktedir” (İbrahim 24)
Yüce Allah (cc) ayetle kelime-i tayyibeyi(güzel sözü), şecere-i tayyibeye(güzel ağaca) benzetiyor. Yukarıda dedik ki söz özle mutabık olmalıdır ancak o zaman yemiş verir, anlam kazanır. Özle mutabık olmayan söz, kil u kal’dir, boştur. Kalpten çıkmayan söz, Hz. Ömer’in dediği gibi kulak kepçesinden öteye geçmez.
Özle mutabık olan söz, “Rabbinin izniyle her zaman yemiş verir.” (İbrahim 25) Resulullah (a.s) cevamiul kelimedir; çok şeyi az ve öz sözle anlatma yeteneğiyle nitelenmişti. O(a.s), Rabbani üslupla eğitilmişti. Torunu Zeynelabidin Bin Ali de nebevi üslupla üsluplanmıştı… Babası ve dedesi de öyleydi hakeza… Sözleri düşmana kılıç, dosta ise kevserdi. “Kötü söz(kelime-i habisetin) ise, kötü bir ağaç gibidir(keşecerettin habisettin). Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkânı) kalmamıştır.” (İbrahim 26)
Kelime-i habise(kötü söz) sahipleri bozuk üsluplu insan olabileceği gibi, söylediği ile amel etmeyen insan da olabilir. Kötü söz sahiplerinin misali “Şeceri-i habis’e(kötü ağaç)” benzetilmiş. Öyledir. Kötü ağaç, gölgesi olmayan, dalları çürük ve kırık ağaçtır. Ne sıcak bir günde gölgelik ve serinlik verir, ne de yemiş… Dalları çürük ve kırıktır. Kuşların yuva yapmasına dahi müsait değildir, kütüktür. Bu yüzden ateşe müstahaktır. Kötülüğün sonu kül olmaktır. Bir üfürüşle, ya bir ak yeli ya da sam yeliyle kül, havaya savrulur. Ondan eser kalmaz. Kötü söz sahipleri, sözlerinin kötülüğünden dolayı ve o kötülüklerle insanlara verdikleri zarardan dolayı kütüğün akıbetini hak etmişlerdir. Hıristiyanlar –en ala edebiyatçısı dahil olmak üzere- kötü sözlüdür. Çünkü onlar her dem şirki, teslisi, (baba-oğul-kutsal ruh) dile getiriyorlar. Soğan ve sarımsak aşıkları olan Yahudiler de öyledir. Şirk, en kötü sözdür. Allah’a karşı işlenmiş en büyük cinayettir.
Yahudi ve Hıristiyanların peygamberlerine söyledikleri kötü sözler nasıl bir fitneye sahip olduklarını gösterir. Söz, bir yönüyle sahibinin kimliğini ifşa eder. Komünizm ideolojisine sahip olanlar çamur atmayı hareket tarzı kabul ederler. Çünkü onlarda, “Çamur at, tutmazsa izi kalır.” anlayışı hâkimdir. Müslümanlara çok iftira attılar ancak kötü söz sahibinindir. İnşallah iftiraları başlarına geçti.
Söz, Hz. Ali’nin dediği gibi “Ağızdan çıkana kadar sahibinin esiri, ağızdan çıktıktan sonra sahibi onun esiridir.” En kötü esaret uhrevi zindanların esiri olmaktır. Orada esir olmamak için söze gümüş, sükûta altın değeri verilmiştir. Lisan-ı hal, en anlamlı sözdür. Zulmün karşısında hak sözü haykırmak en efdal amellerdendir. Mazluma eza içerikli söz söylemek ama bunun yanında zalim karşısında susmak üstünlük değil alçaklıktır.
Sükut edilmesi gereken yerde söz söylemek, söz söylenmesi gereken yerde sükut etmek, şuurun düşmanıdır. İyiliği emredip, kötülükten nehyetmek hayırlı ümmet olmanın göstergesidir. (Ali İmran 110)
Allah Resulü (as), “Söz taşıyan, cennete giremez.” (Müslim – İman) buyuruyor. Ancak tövbe edenler müstesna. Onlar da ya cezalandırılır veya affedilirler. Bunun yolu olumsuz söz söylenen kişiden helallik dilemekle mümkün olur. İncitici, kırıcı, iğneleyici aşağılayıcı, itici söz söylemek, İslam’ın ahlaki ilkelerine terstir. Üslubu İslam’a ya da O’nun pratiği olan Resulullah’a(as) arz etmekle üslubun sıhhati ortaya çıkar. “Cirahatül lisan lehêl yetama / vela yeltamu ma cerehel lisanu(Mızrak yarası geçer, dil yarası geçmez).” Doğruluk ilkesine haiz olan İslam, yalan sözü nifak alametinden saymıştır.
Savaşların, barışların, dost ve düşmanlıkların sebebi yine sözdür. Şairin dediği gibi;
Sözünü bilen kişinin / yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin / işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı / söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı / bal ile yağ ede bir söz
Kişi bile söz demini / demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini / sekiz uçmağ ede bir söz
Hâsılı kelam; İslam bir söz medeniyetidir. Ancak bu medeniyeti medeniyet yapan sözün yaldızlı oluşu değil, doğruluğudur.
Doğru söylemek medeni olmaktır.
Resul-i Ekrem (as) “İman yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lailahe illallah” sözüdür.” (Buhari – Müslim) buyurmuştur. Lailahe İllallah cennetin anahtarıdır. Aynı zamanda salih insan ve erdemli toplumun, huzurun ve refahın kaynağıdır. Hz. Adem’den (as) Hz.Muhammed’e(as) kadar tek davet Lailahe İllallah’tı. İşte bu yüzden bu söz dilde zikir, akidede fikir olması gerekir. İnsanlığın son şansı bu sözdür. Bu söz en sağlam sözdür. “Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar.” (İbrahim 27)
Özü sözü bir olanlara, sözü güzel ve öz olanlara müjdeler olsun.
HÜSEYİN GÜNDÜZ
KANDIRA 2 NOLU F TİPİ CEZAEVİ