Bugün gelişen teknoloji sayesinde iletişim sektöründe ardarda devrimler yaşanmaktadır. Dijitalize olan bilgi işletim sistemi sayesinde sanal medya; yazınsal ve görsel (tv) medyayı gölgede bırakmış durumdadır. Türkiye dünya sıralamasındaki birincilikleriyle devamlı şaşırtan bir ülke olmuştur. Yaşattığı bu şaşkınlıklardan birisi de kitap okumada son sıralarda, Tv seyretmede ABD’den sonra ikinci, internet kullanımında Avrupa’da birinci, en çok cep telefonu değiştirmede dünyada birinci durumda olmasıdır.
Türkiye’de resmi rakamlara göre (şimdilik) 30 milyon internet kullanıcısı vardır. Bu sayı ulaşabilirliğe göre hızla artmaktadır. Yine Türkiye model aldığı ülkelerin aksine siyasette 24 saatin çok uzun olduğu bir ülkedir. Sıklıkla değişen ve toplumda büyük infialler yaratan güncel olaylar bu sözü doğrulamaktadır.
Ancak burada iki nokta dikkatlerden kaçmaktadır. Birincisi; yaşanan olay ve haber bağlamında ortaya çıkan fırtına ve dalgalanma ne kadar büyük olursa olsun bir süre sonra dindiğinde başta amiral gemisi olmak üzere herkes usulca limana yanaşmaktayken toplum bu dalgaların artçı etkilerini hissetmeye devam etmektedir. İkincisi ise; mevzu olan Müslüman gençliğin halidir. Müslüman davetçinin kıymetli zamanını okyanus diye tabir olunan internette sörf yaparak siteler / dedikodular / gıybetler…arasında harcaması ve bunu İslami bilinçlenme olarak algılaması yoruma muhtaç bir izahtır.
Öncelikle her Müslümanın modern teknik alet edevatı kullanabilmesi büyük bir kazançtır. Bu vasıtalarla davasına daha faydalı olunabileceğinden de şüphe yoktur. Ancak her Müslümanın bir haber ajansının muhabiri oranında medya ile ilgilenmesi ya da her Müslümanın politika ve siyasette bu branşların erbabı gibi ilgilenmesi, veya her müslüman davetçinin sokak ağzı / kahvehane kültürü seviyesinde meramını dile getirmesi de elbette ki doğru değildir.
Yüce Allah azze ve celle “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun işte kurtuluşa erenler bunlardır.” (3/104) diye buyurarak “sizden” sırrıyla taksimü-l amel kaidesine işaret ettiği gibi ahirde de kurtuluşa ermenin mezkur amel ile mümkün olacağını zikreder.
Bu iş bölümü esasına göre hareket edilmelidir. Hiçbir insan bütün işleri bir başına yapamaz. Her branşta uzmanlaşamaz.
“Umuma el atan umumdan olur.” (Üstad)
İnsan her işi ehline bırakıp kendisine emr-i bil ma’ruf, nehy-i ani-l münker çabasında ihtiyaç duyduğu kadar güncel bilgi ile yetinmelidir. Yoksa davetçi, asıl uğraşı olması gereken İslami ilimleri bir köşeye bırakıp görsel ve sanal şov dünyasında
Google – Facebook – Myspacı – Twitter…gibi araçları amaçlar haline getirmemelidir. Malumdur ki her aracın / aletin iki yönlü kullanımı vardır. Bu tür (internet / medya / güncel haberler..) araçları bin bir dikkatle ve sırf Allah yolunda O’nun rızası için kullanmak birçok hayra matuf iken bu ulvi çizgiden az bir sapma ile zihnin ve gönlün çer çöp deryasına dönüştüğü rahatlıkla görülebilir. Vakıanın ilginç yönlerinden biri de Müslüman davetçinin bu çer çöp (lüzumsuz bilgiler haberler – dedikodular…) yığınını gururla kendine yük yapması ve her platformda bu malzemesi ile konuşmasıdır. Halbuki davetçinin farkı, İslami bilgilere olan vukufiyeti ve seçtiği bir alandaki (fıkıh – hadis – tefsir…) donanımı iledir. Kişinin konuşmasını,
yazmasını değerli kılan kullandığı ayet / hadis ve bunların ekseninde yaptığı yorumlardır. Diğer her şey laf-ı güzaftır.
Karşılaşılan haber ve bilgilerin vahiy ölçekli kullanılmaması da ayrı sorunlar meydana getirmektedir. Oysa Kur’an ve sünnetin bu kapsama bakışları nettir.
“Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın” (49/6)
“Ey iman edenler zanın bir çoğundan sakının çünkü zanın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetini araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın herhangi biriniz kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı (49 / 12)
“Kişinin duyduğu her şeyi söylemesi ona günah olarak yeter” (hadis)
Başta Twitter gibi internet paylaşım siteleri olmak üzere neredeyse bütün sosyal medya (ve paralelindeki yazılı görsel basın) mahalle dedikodusu, merak, gizem sır açılıp ortaya saçılması esası üzerinden hizmet vermektedir (!)
Aile düzenini bozan, yuva yıkan, gençliğe anarşist bir ruh yapısı taşıyan, fuhuş ve benzeri ahlaki yıkımları gerçekleştiren hedonist haz ve hız tutkunu yeni bir nesil inşa eden bu muzır / zararlı oyuncak insanlığın eline verilen en tehlikeli oyuncak olmuştur.
“Herşeyin azı karar çoğu zarar” genel kaidesini teorik ve kültürel söylem süsü olarak zihninde taşıyan insanlar hergün internet ve zararlı / faydasız basın yayın organlarının başında harcadıkları zamanını sadece beşte birini ayet hadis ve islami okumalara harcasalar kısa sürede kayda değer İslami birikim sahibi olurlardı.
“Kimi zaman bazı görüşçülerin:
“Ooo! Bir bilseniz sosyal medyada neler yazıyor neler öyle garip söylemler söylentiler var ki.!!
Şeklindeki taaccüb karışımı hayranlık kokan acımtırak serzenişlerini işittiğimizde tam bir gönül rahatlığıyla:
Yok yok biz almayalım. Çok şükür ki burada internete sosyal medyaya ulaşamıyoruz. Ana haber bültenlerine yansıyan sosyal medya içerikli haberler, dedikodular, kendi kavgası gibi mırıltılar bizi boğmaya yetiyor. İslami dava derdi olmayan yazar çizer moderatör akademisyen ve yorumcuların tüm yaptığı dedikodu taşıma, pişmiş aşa su katma, tuz biber olma… gibi tekrarlardan ibaret diyerek neredeyse bu hengameden uzak durabildiğimiz için zindanı bir lütuf olarak takdim edeceğiz.
Hülasa: Yozlaşan İslami düşünceyi asıl hüviyetine kavuşturmakla mükellef, İslami değer yargılarından gün be gün uzaklaşan toplumu ıslah etmekten sorumlu olan Müslüman gençliğin, İslam davetçilerinin sosyal medyada sörf yapmak için uygun dalgalar arasında gidip gelirken günlerin, ayların gençliğin ve nihayet ömrün hitama doğru evrildiğini amel defterlerinin faydasız ve boş işlerle dolup taştığını fark ederek bu şuurla sorumluluklarına yönelmeleri gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki İslam davası ağır bir yük ve ciddi bir sorumluluktur.
FARUK KUZU
2 NO’LU F TİPİ KANDIRA