DİYARBAKIR - Dünya Anadil Günü münasebetiyle değerlendirmelerde bulunan Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı Cemil Cahit Ünsal, insanların, farklı dillerde ve renklerde oluşunun Allah’ın bir ayeti olduğunu söyledi. Ünsal, “Bunu inkâr etmenin Allah’ın ayetlerini inkâr ve var olan bir hakikati görmezden gelmek olur.” dedi.
“Üstünlük ancak takvadadır”
Dillerin farklılığının tüm insanlık için büyük bir zenginlik olduğunu söyleyen Ünsal, “Yüce Rabbimizin yaratılış delillerinden saydığı dillerin farklılığı tüm insanlık için büyük bir zenginlik iken zulüm ve gadr ile nam bulmuş insanoğlu için birbirini alt etme aracı olabilmiştir. Üstünlüğün takvada olduğunu, bunun dışında herhangi bir imtiyaz ve seçkinliğin olmadığını ve Efendimiz(sav)’in deyimiyle bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu bize bildiren İslam dini ile tüm halklar kendi kültür ve dillerini binyıllar boyunca serbestçe kullanma ve geliştirme imkanına sahip oldular.” dedi.
“Batılı emperyalistler ümmetin arasına ırkçılığı sokmuştur”
Batılı Emperyalist devletlerin şeytani bir ideoloji olarak ümmetin arasına ırkçılığı soktuğunu söyleyen Ünsal, “Milliyetçilik yahut üst ırk olma gibi isimlerle adlandırılan bu menfi ideoloji çok ağır tahribatlara yol açmıştır. Bunun sonucu olarak kimi halkalar kendilerinden daha zayıf gördüğü halkların dil ve kültürlerini yasaklama, yok etme ve asimile etme yoluna gittiler. Bu yasakçı ve faşist zihniyetin geçmişte en fazla hissedildiği ülkelerden bir tanesi de Türkiye oldu. Mevcut rejimi kuran öncü kadrolar başta niyetlerini saklasalar bile kısa bir süre sonra ırkçı bir kafa yapısına sahip olduklarını ortaya koydular. Bundan sonra Türkiye’de tek bir ırk vardı: O da Türkler idi. Ve tek bir dil vardı: O da Türkçe idi.” ifadelerini kullandı.
“Halkların kendi dillerini ve kültürlerini yaşamaları engellendi”
Halkların kendi dillerini ve kültürlerini yaşamalarının engellendiğini söyleyen Ünsal, “Bundan sonra Bu ülkenin asli unsurları olan Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkezler ve daha sayısız halk yoktu. Dayatılan yeni ırkçı-kafatasçı ideoloji ile dünyaya bedel olmak için ‘Türk’ olmak yetiyordu. Türkçe bilmemeye cezalar verildi. Oysa insan olmanın en temel haklarından biri de şüphesiz anadilinde konuşma hakkıydı. Ve bu hakkı biz insanlara veren insanların lütfu değil, Yüce Yaratıcımızın bizlere bir armağanıydı. Ve asla ve asla yasaklanamazdı.” şeklinde konuştu.
Bir Türk hangi haklara sahipse Kürt, Arap, Laz ve Çerkez’in de aynı haklara sahip olması gerektiğini ifade eden Ünsal, Dil konusunda devletin laik ve ırkçı uygulamalarına karşı çıkan Kürtleri ve Kürdistan’ı en fazla etkilediğini kaydetti.
“Kürtçe ikinci resmi dil olsun”
Gerçek anlamda bir özgürlüğün yaşanması için Kürtçe başta olmak üzere diğer dillerin resmi, ikinci dil olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Ünsal, “Son on yıldır Türkiye’de insan hakları konusunda görülen nisbi iyileşmeler ile her ne kadar bu yöndeki zulümler geçmişe nazaran biraz hafiflese de ancak gerçek anlamda bir iyileşmeden bahsetmekte mümkün değil. Zira gerçek anlamda bir özgürlüğün sağlanması Türkçe dışındaki dillerin ve de özellikle de Kürtçenin ikinci resmi dil olarak kabul edilmesiyle mümkündür. Bu yönde hükümetin ivedilikle atması gerekli adımları ve yasal değişiklikleri yapması elzemdir.” ifadelerini kullandı. (Fikret Özkan – İLKHA)