Muhammed Mehdi Gül / İnzar Dergisi:
 
Azize Bacım!

İhtimal ki, henüz sen yokken girdiğim zindanımdan yazıyorum. Yusuf`un mekânından… ve yani Yusuf`un medresesinden... Belki de bundan olacak Kur`an kıssaları içinde ilgi ve dikkatimi çeken kıssalardan biri Yusuf`un kıssasıdır. En fazla dikkat çekenlerden biri odur. Okumada her ona vardığımda size izahatında zorlanacağım duygular sarıyor ruhumu. Kısmen sizde de o duygulardan bazı esintilerin oluştuğuna kaniyim. Çünkü yakınlarından biri Yusuf`tur biliyorum; ya baban ya ağabeyin ya da yakınlarından biri buralara bir şekilde uğramıştır. Onlardan bazılarıyla birçok cezaevinde beraber bulunmuşumdur. Hala beraber olduklarım da vardır. Ve muhakkak senden, sizden bahsetmiştir. Emin olunuz ki sohbetlerimizin bir konusu da hep siz olmuşsunuzdur. O kadar ki bazılarınızın isimleri öz bacılarım kadar zihnime nakşolunmuş ve dualarımda yerlerini edinmişlerdir.

Siz sohbetlerimizde babalarınızın, ağabeylerinizin sizden bahsederlerken ki hallerini görmelisiniz. Hususen de babalarınızın... Sizden, sözlerinizden, evde ve medresedeki olgun hal, davranış ve başarılarınızdan bahsederken ki gurur, sevinç ve Allah`a şükür hallerini keşke görebilseniz... Büyüdüğünüzü, davayı idrak etmeye başladığınızı, zekâ ve hıfzınızı ve buna bağlı olan başarılarınızı anlattıklarında ne kadar da güzel anlatırlar. Hatta yakında icazet alıp hoca olacağınızı ve hatta medrese açma taleplerinizi bile anlatırlar, sohbet ederiz... Bunları anlatırken yüklerinin hafiflediğini ve kendi adına birilerinin dava mesuliyetini deruhte ettiğini hisseder ve şükrederler. Size ilişkin büyük hayalleri olduklarına şahidim. Bir toplumun ıslahına yönelik sizden olan beklentilerine vakıfım. Size duydukları muhabbet ve özlemlerine gelince, bunu anlatmaya ne benim duygularım ve ne de benim dilim ve kalemim yeterli gelir. Ama biliyorum ki dağları sarsacak şiddete muhabbetleri var. Ve kayaları eritecek derecede özlemleri var. Bunları biliyorum.

Tabi ki yakınları yanımda, zindanlarda olanlar tek başına bu mektubun muhatabı değiller; onlarla beraber hâlihazır medresede bulunan bütün bacılarım birinci derecede bu satırların sahipleri ve muhataplarıdırlar. Yakınları zindana uğramışlara hususi atıf yapmamın asıl sebebi ise, belki de bu satırları bu mekânlarda yazıyor olmamdır. Yoksa her biriniz muhatabiyette aynısınız.

Ama unutmayınız davanız büyük bir davadır. Büyük davalar ise büyük fedakârlıklar ister. Dolayısıyla büyük fedakârlıklara hazırlıklı olmanız gerekir. Henüz başlangıç sayılır sizin için bu ve bu heba edilmemesi gereken bir önemli zamandır. Vazifenin ağır yükü omuzlarınıza binmeden omuzlarınızı iyice tahkim etmeniz gerekir. Bu da gelip size dayanıyor. Kendinizi ne kadar hazırladığınıza dayanıyor. Yani hâsılı, kendinizi merkeze koyup masaya yatırmanız lâzım. Oturup kendi kendinize diyebilmelisiniz ki: "Bu mukaddes ve...
 
MAKALENİN TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!