İSTANBUL - Evliliğin temel şartı olan nikâhın kıyılması, iki işlem ve iki merciye yapılan başvuru sonrasında gerçekleşiyor. Bu da halka büyük zorluklar yaşatıyor. İlahiyatçılara sorduk: İlahiyatçılar, nikâhın tamamen Diyanet’e devredilmesinde hemfikir.
İslam dininde evlenecek çiftlerin nikâh kıyması farzdır. Evlenmeye niyetlenen çiftler öncelikle belediyeye başvurup nikâh kıydırırken daha sora da imamlara başvurarak dini nikâh kıyıyor. Bu işlemler ise evlenecek çiftler için hem zaman kaybına yol açıyor hem de fazlasıyla uğraştırıyor. Nikâhın tamamen Diyanet’e bırakılmasının daha doğru olacağını söyleyen İlahiyatçı Molla Cemal Çınar Hoca, “657 Nolu Kanuna tabi olan imamların İslami kurallara uyarak kıydığı bir nikâh, neden devletin mercileri tarafından kabul görmeyecek. Ki devletin başka kurumuna bunun devredilmesi imama, Diyanet’e, dini vecibeleri yerine getirmenin hiçe sayılması anlamına geliyor ki, bunun dini açıdan sakıncası var.” dedi.
İnsanları belediyelerde mağdur etmek doğru değildir
Nikâhın ibadi bir boyutu olduğunu vurgulayan Çınar Hoca, “Nikâhı belediyelere bırakmak uygun değildir. Orada bu işi ‘falan hukukun kurallarına göre, şunun bana verdiği yetki ile sizi karı koca ilan ediyorum’ şeklinde söyleniyor. Fakat İslami kaynaklara baktığımızda nikâh akdi gerçekleştirilirken mutlaka geçmiş zaman dili kullanmak suretiyle oluyor. Kabul ettin mi? Verdin mi? İcabet ettin mi?... Ediyor musun? Edecek misin? Denilse bile nikâh sahih olmaz. Dolayısıyla bu kadar hassas bir konuyu belediyelere bırakarak insanlarımızı mağdur etmek yanlıştır. Dini nikâh kıyanlar ve resmi nikâh esnasındaki akid olarak yapılan bu akid dolayısıyla toplumu gerip hangisi sahih, hangisi doğru, gibi bir ayrıştırma, ayrı bir bölücülüğe sebep olmamalıdır.” diye ifade etti.
Bu işin tamamen diyanet’e bırakılması daha uygundur
Müslümanları ilgilendiren bir hususta bu işin diyanete bırakılmasının daha uygun olacağını ifade eden Çınar Hoca, “Diyanet bünyesinde 657 nolu Kanuna tabi olan imamların İslami kurallara uyarak kıydığı bir nikâh, neden devletin mercileri tarafından kabul görmeyecek? Ki devletin başka kurumuna bunun devredilmesi imama, Diyanet’e, dini vecibeleri yerine getirmenin hiçe sayılması anlamına geliyor ki, bunun dini açıdan sakıncası var. Öbür taraftan ben nikâhımı dini kıyıyorum önemli olan nikâhsız olmamak, nikâh kıydıktan sonra ben nikâhımı kimle kıyıyorum, devlet benim bu özgürlüğümü kısıtlamaya kalktığı zaman bu da ayrı bir kişisel ya da toplumsal özgürlüklere vurulan bir prangadır. Burada ciddi bir sakatlık var, her şeyi ben belirlerim, her şeyi ben yönlendiririm, dine de ben şekil veririm manasına geliyor ki, bu 21. asırda kişisel hak ve özgürlüklerin ön planda tutulduğu bir zamanda böyle bir iddiada bulunmak gerçekten ciddi bir sorun ve eksikliktir. Gazetenize böyle bir önemli konuda hassasiyet gösterdiği için ayrıca teşekkür ediyorum.” dedi.
Nikâh işini Mü’minler yapmalıdır
“Nikâhın dini boyutunun olması şarttır” diyen İlahiyatçı Prof. Dr. Faruk Beşer ise, “Dolayısıyla bu dini yönünün olması için ya pek çok Batı ülkesinde olduğu gibi mabette yapılmalı veya Diyanet bunu yapmalı. Din adamı dedikleri imamlar yapmalı; din adamı tabiri hoş değil, ama imamlar yapmalı. Bunun dışında Mü’min olan her hangi biri yapmalı, zaten İslam’da imamlık denen ayrı bir statü de yok. Yani imamlık yapabilecek herhangi bir mümin, bilgili olan bir Mü’min nikâhı sünnet üzerine yapmalı. Örneğin pek çok mezhepte nikâhta bir hutbe irad edilmesi, eşlere bir şeyler sorulması, bazılarında vacip bazılarında sünnettir. Şimdi her ne kadar nikâhta asıl olan tarafların irade beyanı olsa da, yani ‘tamam, aldım, verdim’ demekle nikâhın akdedilmiş olması gerçekleşmiş olsa da Şafii mezhebine göre “veli” vardır. O da orada bulunmuş olmakla resmi nikâh, bir nikâh olmakla beraber “sünnet” olarak, bazı mezheplerde de “vacip” olarak pek çok şey orda kayboluyor. Dolayısıyla o sünnetlerin ve vaciplerin de bazılarına göre vacip olan şeylerin de olabilmesi için bir defa dini nikâhın olması gerekir. Bunu artık Diyanet mi yapar, diyanetle mi yapılır, yoksa imamlarla mı yoksa birtakım dini önderlerle mi… o fark etmez. Artık yani bunu, Mü’minlerin yapması doğrudur.” dedi. (Erkan Yavuz, Enes Durmaz - İLKHA)