Ahmet Eburtima / Haber-Analiz Doğruhaber / Gazze
Mısır’daki darbeciler, hazırladıkları anayasa taslağının referandumda kabul edilmesi için birkaç aydan beri adeta zamanla yarışıyordu. Çünkü kabul edilmesine kesin gözle baktıkları bu taslak, onlara meşruiyet verip, uluslararasında kabul gören bir konuma çıkaracaktı. Ayrıca darbe karşıtlarını yalnızlaştırıp ellerindeki önemli, seçilmiş cumhurbaşkanı kartını aldıktan sonra onları azınlık olarak lanse edeceklerdi. Darbeciler bunun için basınıyla, ordusuyla, emniyetiyle ve bütün imkânlarını seferber ederek, halkın geçtiğimiz 14 ve 15 Ocak’ta oy kullanmasını istedi.
Darbe karşıtlarının yaptıkları açıklamalarda, referandumu boykot edeceklerini, gerekçe olarak da, referandumun meşru bir hüviyeti olmayan kesimler tarafından gerçekleştirildiğini ve onu düzenleyenlerin gerçeği yansıtmayacağını sadece istedikleri oyları kabul edeceklerini gösterdi. Böylece, anayasa taslağını kabul etmeyenler, referandumu boykot ederek, tarafını belirtti. Bir nevi, “katılım ve boykot” seçeneğiyle referandum gerçekleşti.
REFERANDUMA KATILIM ORANI %15’İ GEÇMEDİ
Referandum, halk iradesinden uzak, baskının ve seslerin kısıldığı, görüşlerinin yok sayıldığı bir ortamda yapıldı. Referandum, yargının yandaşlığı ve darbe medyasının istediği bir ortamda yapıldığından darbeci yönetim istediği katılım oranını göstermede zorlanmadı. Onların durumu meydanda yarışan tek at gibidir. İstedikleri oranı gösteriyorlar. Seçim komisyonu, katılım oranının %38’in üzerinde olduğunu duyurdu. Ancak meşruiyeti destekleyen milli koalisyon, seçme hakkı olanların katılım oranının %15’i geçmediğini açıklayarak darbecileri yalanladı. Aynı şekilde sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan fotoğraflar da darbecileri yalanlıyor. 2012 yılındaki anayasa taslağı için yapılan referandum gibi olmayıp, binlerce oy kullanma merkezinin bomboş olduğu gözlemlendi.
Darbecilerin açıkladığı resmi rakamlara göre, evet oyu kullananların sayısı %98’i geçiyor. Bu sayı bizlere, Arap devrimlerinden önceki dönemi hatırlattı. Şöyle ki, başkanlar üç meşhur rakamla yani %99,9’la kazanıyordu. Ancak bu sefer, Mısır halkından büyük bir kesimin referandumu ciddi görmediğini, darbecilerin uydurduğu saçma bir fıkra gibi olduğunu ve referandumun sadece darbecilere meşruiyet kazandırmak amacıyla yapıldığının farkındadır. Referandum, Mısır’da demokrasinin saygınlığını ve halkın iradesinin aksine zorbalık ve diktatörlük dönemine doğru gittiğini açık bir şekilde gözler önüne serdi.
GENÇLER REFERANDUMU BOYKOT ETTİ
Referandumda çıkan en büyük sürpriz kemiyette değil, en büyük sürpriz gençlerin fiili olarak referanduma katılmamasıdır. Bunu darbeciler de inkâr edemediler. Darbecilere yakınlığıyla bilinen Yapımcı Halit Yusuf, gençlerin referandumda görünmemesinin bir felaket habercisi olduğunu ve bunun sorumlusunun devlet olduğunu belirtti. Yine “Temerrüt” Hareketinin Siyasi Büro Üyesi Miy Vehbe, gençlerin devrik Mübarek rejiminin geri gelmesinden korktuğu için referanduma ilgi göstermediğini vurguladı.
Ayrıca Vasat Partisi merkez yönetim kurulu üyesi Bilal Seyid Bilal, “Gençlerin anayasa taslağı referandumdan uzak durmasının nedeni, yeni anayasanın gençlerin, kendi hayallerini gerçekleştirmeyeceğini bildikleri içindir” dedi. Yine Liberal Siyasi Aktivist Amır Hamzavi şöyle diyor: “Gençler hakkında yapılan eleştirilerden dolayı İhvan’a bağlı olmayanlar da meşruiyete sahip çıkarak darbecilere tepki gösterdi. Ayrıca referanduma katılmayarak tepkisini ortaya koydu.”
Referandumun büyük bir çoğunlukla boykot edilmesi ve 2011 devriminin asıl yakıtı olan genç kesimin oy kullanmaması, darbe yönetiminin güvendiği referandumun değerini kaybettiğini gösteriyor. Yine darbecilere karşı çoğunluğun kendilerini desteklediğini gören ve meydanlarda olan devrimcilerin ayaklarını sabitleyerek, onlara yeni bir ruh veriyor. Böylece devrimciler meydanlarda ve sokaklarda yapacakları fiili, ciddi protestolarla darbecileri düşürebileceklerini görüyorlar. Hatta anayasayı yürürlüğe koyup ardından başkanlık ve milletvekili seçimlerine gidilse bile protestolar sürdüğü müddetçe bunun ciddi olmayacağını biliyorlar. Devrik lider Hüsnü Mübarek’in anayasası ve ordusu vardı. Başkanlık ve milletvekili seçimlerini de yapıyordu. Ancak milyonlarca halk caddelere inip, korku setlerini yıkınca, iç işleri kuvvetleri de yıkıldı. Bir daha da meşruiyetini teşkil edemeden, yaptığı birkaç terörist eylem dışında devrilmek zorunda kaldı.
REFERANDUM PLANININ BAŞARISIZ OLMASI HALKA RUH VERDİ
25 Ocak Devrimi’nin üçüncü yıldönümüne günler kala referandumunun başarısız olması, protestoculara yeni bir ruh kazandırdı. Bu nedenle darbenin yapıldığı 3 Temmuz darbesinden sonra, meşruiyeti destekleyenler en rahat dönemlerini yaşıyor. Darbecilerin Rabia ve Nahda meydanlarında teröristçe yaptığı katliamlardan sonra göstericilerin korku setlerini de yıktığı görünüyor. Şu an Mısır’da protesto yapanlar sadece İhvan-ı Müslimin Hareketi ve gönüllüleri değildir. Onlarla beraber, darbecilerin siyasetinden zarar görmüş, ordu tarafından dayatılan zor yaşam şartlarını kabul etmeyen diğer kesimler de 6 aydan beri protestolarını sürdürüyor. Çökmek üzere olan İçişleri Bakanlığı, cuma günlerinde yapılan protestolarla başa çıkmak için ordudan yardım istemek zorunda kaldı. Aynı şekilde Mısır’da yatırım çevrelerinin yok edilmesiyle, darbe yönetimi Mısır’ın ekonomisini de kendine aktarıyor.
Diğer yandan son haftalarda göstericilerin yeni taktikler denemesi darbecileri zor duruma soktu. Göstericilerin, polis arabaları, kontrol noktaları ve cipleri yakması, yine polis merkezlerini kuşatması gibi taktikler halk direnişinin başlangıcı olarak da görülebilir. Göstericiler defalarca polis merkezlerini kuşatarak, yakalanan gençlerin serbest bırakılmasını sağladı. 25 Ocak’tan sonra göstericiler daha kalabalık ve daha hazırlıklı bir şekilde yeni devrimlerini gerçekleştirip, darbecileri düşürüp, orduyu, iç işlerini, basını ve yargıyı temizleyinceye kadar vazgeçmeyecekler. Protestocular sosyal medya aracılığıyla iç işlerine, orduya ve baltacılara şiddeti terk etmeleri için etkili nasihat ve tavsiyelerde bulunuyor.
DAHA ÖNCE OLDUĞU GİBİ DARBECİLER TEKRAR DEVRİLECEK
25 Ocak Devrimi’nin yıl dönümü için yapılan hazırlıklar ve atılan adımlar meşruiyeti destekleyen mili koalisyonun dışında değişik çevrelerce yapıldığı dikkatlerden kaçmadı. Gençler kendiliğinden harekete geçerek protestolarını sürdürüyorlar. Sosyal iletişim sitelerinde gençler kendi sayfalarında yayınladıkları afişlerle halkı bir araya gelmeye ve harekete geçmeye çağırıyor. 2011’deki devrimde aralarındaki ihtilaflara rağmen İhvan-ı Müslimin ve diğer akımların gençleri aynı hedef doğrultusunda birleşmişlerdi. Şu anda da aynı şekilde tek hedefleri olan darbecileri devirip yerine özgürlüğü, saygınlığı ve sosyal adaleti getirmeyi hedefliyorlar.eşru bir hüviyeti olmayan kesimler tarafından gerçekleştirildiğini ve onu düzenleyenlerin gerçeği yansıtmayacağını sadece istedikleri oyları kabul edeceklerini gösterdi. Böylece, anayasa taslağını kabul etmeyenler, referandumu boykot ederek, tarafını belirtti. Bir nevi, “katılım ve boykot” seçeneğiyle referandum gerçekleşti.
REFERANDUMA KATILIM ORANI %15’İ GEÇMEDİ
Referandum, halk iradesinden uzak, baskının ve seslerin kısıldığı, görüşlerinin yok sayıldığı bir ortamda yapıldı. Referandum, yargının yandaşlığı ve darbe medyasının istediği bir ortamda yapıldığından darbeci yönetim istediği katılım oranını göstermede zorlanmadı. Onların durumu meydanda yarışan tek at gibidir. İstedikleri oranı gösteriyorlar. Seçim komisyonu, katılım oranının %38’in üzerinde olduğunu duyurdu. Ancak meşruiyeti destekleyen milli koalisyon, seçme hakkı olanların katılım oranının %15’i geçmediğini açıklayarak darbecileri yalanladı. Aynı şekilde sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan fotoğraflar da darbecileri yalanlıyor. 2012 yılındaki anayasa taslağı için yapılan referandum gibi olmayıp, binlerce oy kullanma merkezinin bomboş olduğu gözlemlendi.
Darbecilerin açıkladığı resmi rakamlara göre, evet oyu kullananların sayısı %98’i geçiyor. Bu sayı bizlere, Arap devrimlerinden önceki dönemi hatırlattı. Şöyle ki, başkanlar üç meşhur rakamla yani %99,9’la kazanıyordu. Ancak bu sefer, Mısır halkından büyük bir kesimin referandumu ciddi görmediğini, darbecilerin uydurduğu saçma bir fıkra gibi olduğunu ve referandumun sadece darbecilere meşruiyet kazandırmak amacıyla yapıldığının farkındadır. Referandum, Mısır’da demokrasinin saygınlığını ve halkın iradesinin aksine zorbalık ve diktatörlük dönemine doğru gittiğini açık bir şekilde gözler önüne serdi.
GENÇLER REFERANDUMU BOYKOT ETTİ
Referandumda çıkan en büyük sürpriz kemiyette değil, en büyük sürpriz gençlerin fiili olarak referanduma katılmamasıdır. Bunu darbeciler de inkâr edemediler. Darbecilere yakınlığıyla bilinen Yapımcı Halit Yusuf, gençlerin referandumda görünmemesinin bir felaket habercisi olduğunu ve bunun sorumlusunun devlet olduğunu belirtti. Yine “Temerrüt” Hareketinin Siyasi Büro Üyesi Miy Vehbe, gençlerin devrik Mübarek rejiminin geri gelmesinden korktuğu için referanduma ilgi göstermediğini vurguladı.
Ayrıca Vasat Partisi merkez yönetim kurulu üyesi Bilal Seyid Bilal, “Gençlerin anayasa taslağı referandumdan uzak durmasının nedeni, yeni anayasanın gençlerin, kendi hayallerini gerçekleştirmeyeceğini bildikleri içindir” dedi. Yine Liberal Siyasi Aktivist Amır Hamzavi şöyle diyor: “Gençler hakkında yapılan eleştirilerden dolayı İhvan’a bağlı olmayanlar da meşruiyete sahip çıkarak darbecilere tepki gösterdi. Ayrıca referanduma katılmayarak tepkisini ortaya koydu.”
Referandumun büyük bir çoğunlukla boykot edilmesi ve 2011 devriminin asıl yakıtı olan genç kesimin oy kullanmaması, darbe yönetiminin güvendiği referandumun değerini kaybettiğini gösteriyor. Yine darbecilere karşı çoğunluğun kendilerini desteklediğini gören ve meydanlarda olan devrimcilerin ayaklarını sabitleyerek, onlara yeni bir ruh veriyor. Böylece devrimciler meydanlarda ve sokaklarda yapacakları fiili, ciddi protestolarla darbecileri düşürebileceklerini görüyorlar. Hatta anayasayı yürürlüğe koyup ardından başkanlık ve milletvekili seçimlerine gidilse bile protestolar sürdüğü müddetçe bunun ciddi olmayacağını biliyorlar. Devrik lider Hüsnü Mübarek’in anayasası ve ordusu vardı. Başkanlık ve milletvekili seçimlerini de yapıyordu. Ancak milyonlarca halk caddelere inip, korku setlerini yıkınca, iç işleri kuvvetleri de yıkıldı. Bir daha da meşruiyetini teşkil edemeden, yaptığı birkaç terörist eylem dışında devrilmek zorunda kaldı.
REFERANDUM PLANININ BAŞARISIZ OLMASI HALKA RUH VERDİ
25 Ocak Devrimi’nin üçüncü yıldönümüne günler kala referandumunun başarısız olması, protestoculara yeni bir ruh kazandırdı. Bu nedenle darbenin yapıldığı 3 Temmuz darbesinden sonra, meşruiyeti destekleyenler en rahat dönemlerini yaşıyor. Darbecilerin Rabia ve Nahda meydanlarında teröristçe yaptığı katliamlardan sonra göstericilerin korku setlerini de yıktığı görünüyor. Şu an Mısır’da protesto yapanlar sadece İhvan-ı Müslimin Hareketi ve gönüllüleri değildir. Onlarla beraber, darbecilerin siyasetinden zarar görmüş, ordu tarafından dayatılan zor yaşam şartlarını kabul etmeyen diğer kesimler de 6 aydan beri protestolarını sürdürüyor. Çökmek üzere olan İçişleri Bakanlığı, cuma günlerinde yapılan protestolarla başa çıkmak için ordudan yardım istemek zorunda kaldı. Aynı şekilde Mısır’da yatırım çevrelerinin yok edilmesiyle, darbe yönetimi Mısır’ın ekonomisini de kendine aktarıyor.
Diğer yandan son haftalarda göstericilerin yeni taktikler denemesi darbecileri zor duruma soktu. Göstericilerin, polis arabaları, kontrol noktaları ve cipleri yakması, yine polis merkezlerini kuşatması gibi taktikler halk direnişinin başlangıcı olarak da görülebilir. Göstericiler defalarca polis merkezlerini kuşatarak, yakalanan gençlerin serbest bırakılmasını sağladı. 25 Ocak’tan sonra göstericiler daha kalabalık ve daha hazırlıklı bir şekilde yeni devrimlerini gerçekleştirip, darbecileri düşürüp, orduyu, iç işlerini, basını ve yargıyı temizleyinceye kadar vazgeçmeyecekler. Protestocular sosyal medya aracılığıyla iç işlerine, orduya ve baltacılara şiddeti terk etmeleri için etkili nasihat ve tavsiyelerde bulunuyor.
DAHA ÖNCE OLDUĞU GİBİ DARBECİLER TEKRAR DEVRİLECEK
25 Ocak Devrimi’nin yıl dönümü için yapılan hazırlıklar ve atılan adımlar meşruiyeti destekleyen mili koalisyonun dışında değişik çevrelerce yapıldığı dikkatlerden kaçmadı. Gençler kendiliğinden harekete geçerek protestolarını sürdürüyorlar. Sosyal iletişim sitelerinde gençler kendi sayfalarında yayınladıkları afişlerle halkı bir araya gelmeye ve harekete geçmeye çağırıyor. 2011’deki devrimde aralarındaki ihtilaflara rağmen İhvan-ı Müslimin ve diğer akımların gençleri aynı hedef doğrultusunda birleşmişlerdi. Şu anda da aynı şekilde tek hedefleri olan darbecileri devirip yerine özgürlüğü, saygınlığı ve sosyal adaleti getirmeyi hedefliyorlar.