HÜDA PAR`ın Yükselişinden Niçin Rahatsızlar?
Küresel İslam düşmanlarının yerli işbirlikçileri çeteler, son zamanlarda İslami referans alan oluşumlara, Kuranî bir nesil yetiştiren Kuran Kurslarına, geleceğimizin teminatı çocuk ve gençlerimize İslami bir şuur kazandırtma uğraşında olan STK’lara, Allah’ın emri gereği yaşamını idame ettiren mütedeyyin kişi ve ailelere yönelik yaptıkları saldırılarının dozajını artırmış durumdadırlar. Özellikle 2012’nin Aralık ayında kurulan Hür Dava Partisi HÜDA PAR’ın faaliyetlere başlamasından sonra, partiye yönelik PKK/BDP’li çeteler tarafından birçok saldırı yapıldı ve saldırılar hala devam etmektedir.
İşin manidar tarafı, hemen hemen her tarafta mobese kameraların olmasına ve bazı saldırganların molotof ve bomba attıkları esnada yüzlerinin çok açık bir şekilde görünmesine rağmen HÜDA PAR’a yönelik yapılan yüzden fazla saldırılarda faillerin hiçbiri yakalanmadı. Halkın güvenliğinden mesul olan emniyet bu konuda hiçbir girişimde bulunmadığı gibi hiçbir açıklama da yapmadı. Dindar halkın destekleriyle iktidarını idame ettiren mevcut AK Parti hükümeti de, HÜDA PAR’a karşı “Derin PKK” ile işbirlik içerisinde faaliyet yürüten ve devletin içinde yıllardır imparatorluk kuran “Fırat’ın ötesindeki paralel derin yapı”nın varlığını birgüne birgün sorgulamadı, yaptıkları kirli işleri araştırmadı.
HÜDA PAR’a yönelik yapılan saldırılardan sonra siyasi cenah BDP’nin tavrı da çok manidardır, üzerinde durulması gereken önemli bir noktadır. BDP’liler, saldırılardan sonra ya sessiz kaldılar ya da tarafları kışkırtan açıklamalar yaptılar. Özellikle Batman İpragaz mahallesindeki derin provokasyondan sonra BDP eş başkanı Gültan Kışanak’ın tarafları tahrik eden kışkırtıcı açıklamaları hala akıllarımızda. Lice olayı sonrasında da BDP cenahı aynı saldırgan, kışkırtıcı ve suçlayıcı dili kullanmaya devam etti. Eş başkan Selehattin Demirtaş, Hakkâri’de yaptığı açıklamayla bu tespitimizi bir kez daha tescil ettirdi.
BDP’li siyasetçilerden yerel seçimler öncesi bu şekil kışkırtıcı, tarafları tahrik edici açıklamalar yapılması düşündürücüdür. Özellikle Kürt halkının zulüm ve baskıdan kurtulması ve haklarının alınması için mücadele ettiğini söyleyen BDP ve yöneticilerinin yaptığı açıklamalar Kürt halkının huzur ve barışına hiçbir şekilde hizmet etmemekte, katkı sunmamaktadır. Aksine, BDP’lilerin yaptığı tahrikamiz açıklamalar kendi gibi düşünmeyen Kürtlere yapılan en büyük baskı ve zulümdür. BDP, eğer ki söylediklerinde hakikaten samimiyse ve gerçekten Kürt halkının selametini biraz da olsa düşünüyor ve istiyor ise, kışkırtıcı, suçlayıcı ve tarafları tahrik edici dili kullanmaktan bir an evvel vazgeçmelidir.
Barış ve Demokrasi Partisi BDP, Kürdistan bölgesinde faaliyet yürüten ve kendi gibi düşünmeyen diğer oluşumlara/siyasi partilere hayat hakkı tanımadığı ve tabanları içerisinde bulunan marjinal kişi ve güçlere ve de “çapulcu çeteler” diye tabir edilen kesimin son zamanlarda İslami kurumlara ve referansını yüce İslam dininden alan HÜDA PAR’a yönelik gerçekleştirdikleri menfur saldırılara çok sert bir tepki vermediği müddetçe, isminin başında bulunan “BARIŞ” ve “DEMOKRASİ” kelimelerinin özellikle aziz Kürt halkı nezdinde hiçbir anlam ve önem ifade etmeyeceğini unutmamalıdır.
Mazlumların hamisi Hür Dava Partisi’ne halkın gösterdiği yoğun teveccühten, son zamanlardaki yükselen trendinden ve oy pusulası kura çekiminde birinci sırada çıkmasından rahatsız olan çapulcu çetelere ve bu çapulcu çetelerin artan menfur saldırılarına sessiz ve tepkisiz kalan siyasi cenaha verilecek en güzel cevap, aziz Kürt halkının 30 Mart Yerel Seçimlerinde vereceği cevap olacaktır. Kürt halkına, kandan, gözyaşından, şiddetten başka verebilecek bir sermayesi ve misyonu olmayanlar “AZİZ KÜRT HALKI”nın dostu ve temsilcisi olabilirler mi? Kürt halkı, dostunun ve gerçek temsilcilerinin kimler olduğunu bilmeli ve 30 Mart seçimlerinde ona göre karar vermelidir.
Unutulmamalıdır ki, halka asla ihanet etmeyecek, yalan söylemeyecek, halkın ve belediyelerin malına “yetim malı” gibi sahip çıkacak, İNANÇ, KİMLİK ve HİZMET düsturunu şiar edinecek ve halkın dünya selameti için uğraş verdiği gibi ahiret mutluluğu için de uğraş verecek ehl-i iman siyasetçilerin idare makamında olabilmesi, aziz Kürt halkının elindedir. Dolaysıyla, Kürt halkı 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimleri büyük bir fırsat olarak görmeli ve bu mülahazayla değerlendirmelidir.
İnanıyorum ki, aziz Kürt halkı bu büyük fırsatı kaçırmayacak; “Ne Koltuk Davası Ne Mal Sevdası; HÜDA PAR’da Tek Amaç Allah Rızası” düşüncesini şiar edinen ehli iman HÜR DAVA ERLERİNİ idare makamına getirecektir. Hür dava erleri idare makamına geldiklerinde, bilinmelidir ki Kürt Halkı kazanacaktır, Türk halkı kazanacaktır. Araplar, çerkezler, lazlar, boşnaklar, pomaklar kazanacaktır. Hâsılı bütün halklar kazanacaklardır. Ve aziz halkımız hak ettiği ve yıllardır görmediği hizmeti inşallah-u teâlâ“HÜDA PAR’ın İktidarı”nda görecektir. Bundan hiç kimsenin ama hiç kimsenin zerre şüphesi olmasın.
Muhammet Şerif / Hürsedahaber