Allah’ın adıyla!
Suriye’de de insan olmak… Soluğun kesilmesi… Durmadan yağmur gibi yağan mermiler, zeval getirilen namuslar, kucaklarda ölen anne babalar ve yine kollar arasında ölen çocuklar... Kahrolası bombaların hedefi olmak, belhum adal bir cani tarafından boğazı kesilerek katledilmek, babanın ya da başka birinin teslim olması için şantaj unsuru olarak kullanılmak, hapishanelere alınarak işkence görmek, tecavüz edilmek gibi bedelleri olan mefhum... Çimen kokulu bahçelerden, nergiz kokulu saksılardan, ter kokulu çocuk oyunlarından... Şavaşın, gözyaşının, kanın ve kaosun ortasında yalnız kalmak. Gül yanaklı çocuklarımızın aksine, yüzüne savaş çamuru bulaşmış çocukları görmek… Cenaze ülkesinde yaşamak. Kanlı gözyaşları dinmek bilmeyen ortadoğu’lu annelerin çığlıklarını duymak… Ve her şeye rağmen Suriye’yi kelimeye dökmeye kalkmak. Zordur zoru anlatmak, dil lal olur, kelimeler yetersiz kalır. İşte böyle bir memleket , farklı bir gezegende değil, aynı dünyayı paylaşıyoruz hatta aynı kıta’yı, aynı coğrafyayı, aynı dini… Aynıları çoğaltmak mümkün, çünkü o kadar çok ortak yönümüz var ki onlarla farklılaştıramayız kendimizi onlardan hiçbir zaman. Aynı kıbleye dönüp aynı vakitte namaz kıyamına duruyoruz onlarla. Zalimlerin sonu cehennemdir buna ilmen ve aynen inanıyoruz. Dün Bosna’da bütün dünyanın gözleri önünde nasıl bir katliam yaşandıysa bugün de aynısı Suriye’de yaşanıyor. BM ve uluslar arası toplum ise Suriye’de yaşanan katliam ve açlık karşısında sessiz/duyarsızlar. Zaten bunlardan yardım beklemek, balığa karada yaşamaya başla demektir. İslam coğrafyası kan revan içerisinde. Suriye’deki kardeşlerimiz Esed’in zulmü altında inliyorlar. Kara kışta aç, açıklar. Donarak ölüyorlar. Bu coğrafyalardan kim bize yardım edecek diye çığlıklar yükseliyor. "Suriye`de zulüm yok, zalim bir iktidar da yok, bizim çıkarlarımızda önemli, bunlar hepsi birer oyundur" lafları, ahmaklıkla ölçülmeyecek kadar büyük bir yalandır; söyleyenin ihanetine delildir. 55 bin fotoğraf medyaya yansıdı ve orijinal oldukları laboratuvarlarda belgelendi. Ortada bir zülüm var bu kesin kim yapıyor önemli mi? Müslümanın görevi zulmün karşısında durmak değil miydi. Zulme saf tutmak İslamın şiarı değildir. Bu olumsuzluklara rağmen İslamın zafer türkülerini hazırlamak. Suriyede İslam kazanacak… Türküler bestelenmeye başlansın. Kıyam meşalesi alevlenecek istemeyenlere rağmen. Allah’ın kunfe emrinin karşında kim durabilir. O istediği zaman kim durdurabilir. BM’ye söyleyin avucunu yalasın ve hesap gününü beklesin. Kuklalarda hesap günü hatırlasın belki kalpleri çok iyi bildikleri İslama ısınır. Ve Allah`ı, zalimlerin yaptığı şeylerden gâfil sanma. Sadece onları, gözlerin dehşetten açılacağı güne tehir eder. (İbrahim 42) Bu ayet zalimlere ebedi bir cehennemi müjdeliyor. Bakın şu ayette onlara cehenemi vadediyor. De ki ; Ey kafirler!
Yenileceksiniz ve toplanıp cehennemin dibine sürüleceksiniz! ( Âli İmran sûresi,12) Bize Kuran-ı Kerimi gönderene sonsuz şükürler olsun…
Enes Çetin / Kocaeli – Yaş: 19