Uzmanlara göre, televizyon dizilerindeki yasak ilişkilerle dolu cinsel içerikli yayınlar, bu tehlikeli artışın nedenleri arasında ilk sırada yer alıyor.
Dizilerde cinsellik odaklı kurgularla ruhlara yönelik sürekli telkin mesaj bombardımanı yapılıyor. Yasak ilişkileri sıradanlaştırılarak ahlaki dejenerasyona yol açılıyor.
Uzmanlara göre, başta çocuklar olmak üzere birçok insan, ticari kazanç kaygısıyla reyting uğruna feda ediliyor. Dizilerden etkilenen insanlar, çocuk istismarı olaylarıyla kamuoyunun karşısına çıkıyor.
Malatya Devlet Hastanesi Psikologu İzzet Güllü; aşk, aldatma içerikli televizyon dizilerinin insan psikolojini olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Televizyon dizilerinin çocuk istismarına zemin hazırladığını belirten Güllü, şöyle dedi:
“Çocuklarda, henüz denetleyen ego ile yapma, ayıp vs. diyen süper ego gelişmemiştir. Başlangıçta sadece ‘id’ dediğimiz beklemeyi, ertelemeyi bilmeyen, salt doyumu esas alan bir yapı mevcuttur. Bir de bu yapı, bahsi edilen yayınlarla desteklenince ortaya suiistimale daha da açık çocuklar çıkmaktadır.
İlkokul 1 ve 2`nci sınıfa giden öğrenciler arasında bile `flört etme, sevgili değiştirme, sevgiliyi kıskandırma veya sevgiliyi bir başkasının elinden alma’ şeklinde senaryo üretilmektedir.
Daha ileri yaşları konu alan; mesela lisede geçen olayları anlatan dizilerde ise lise talebelerinin alkol alması ve kızlı erkekli gruplar halinde aynı evi paylaşması şeklindeki senaryolar, çarpıcı ve özendirici bir şekilde topluma sunulmaktadır. Dolayısıyla televizyon dizileri çocuk istismarına zemin hazırlamaktadır.”
Ailelerin, bu istismardan doğrudan etkilenmedikleri sürece, ‘modernite’ olgusu nedeniyle baskıcı görünmemek adına karşı çıkmadıklarını vurgulayan Güllü, böylece istismarın daha da yaygınlaşmaya başladığını kaydetti.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Özlem Özcan da klinik değerlendirmelerine göre; istismarın fiziksel, cinsel, duygusal ve ihmal şeklinde ortaya çıktığını belirterek, çocuğun hayata bakış açısını sarstığı gibi kimliğinin bütünleşmesini de engellediğini ifade etti.
Özcan, şunları söyledi: “Çocuk istismarı bedensel, zihinsel ve psikolojik bozuklukların yaşam boyu süren fiziksel ve ruhsal sorunlara, işlevsellik yitimine ve topluma yönelik olumsuz davranışlara neden olduğu gibi, ebeveynleri de olumsuz etkiliyor.
Çocukların gelişimi için sosyal ilişki çok temel bir ihtiyaç. Ancak ebeveynler, çocuklarını sosyal ortamlarda başkalarına sevdirmekten bile korkarak, sürekli korkunç senaryolar üretiyor.”
Özcan, cinsel istismarın önlenmesi amacıyla ailenin, çocuğa kendini nasıl koruyacağını ve böyle bir durum karşısında neler yapabileceğini öğretmesinin önemli olduğunu kaydetti.