Ferat Aktaş / Doğruhaber
Üç yıldır devam eden “mavi kapak” kampanyası dün sona erdi. Ancak kamuoyuna sosyal sorumluluk projesi olarak lanse edilen ve insanların yardımseverlik duygularına hitap ederek başlatılan kapak toplama seferberliği esasen geri dönüşüm sanayine kâr sağlamanın araçlarından biri.
Kamuoyunda engellilere tekerlekli sandalye temin etmenin bir yolu olarak bilinen “mavi kapak” kampanyasının sonlandırıldığı bilgisi dün basına yansıyan haberler arasındaydı. Söz konusu haberlerde engellilere tekerlekli sandalye almak amacıyla Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi`nce başlatılan ve 3 yıldır devam eden mavi kapak toplama projesi Dekan Prof. Dr. Celal Artunç’un talimatıyla sona erdirildiği ifade edildi.
“Tane tane kapakları toplayalım adım adım engelleri aşalım” sloganıyla yürütülen sosyal sorumluluk projesinin çerçevesinde bugüne kadar 400 ton plastik kapak toplanarak 1600 tekerlekli sandalye dağıtılmış. Ege Üniversitesinin desteğini çekmesine rağmen bazı sivil toplum kuruluşları tarafından devam ettirileceği söylenen projenin arkasındaki gerçekler ise hiç de göründüğü gibi değil.
“Vatandaşlara plastik kapak toplatarak temin edilmeye çalışılan tekerlekli sandalye devletin görevi”
Teyzesi, dayısı ve eniştesi yürüme engelli olan Cumhur Yalçın’ın konuyla ilgili yazdığı mektup insanların yardımseverlik duygularına hitap eden bu kampanyanın aslında geri dönüşüm sanayine diğer adıyla “çöp ekonomisine” nasılda kâr olarak döndüğünün kanıtı niteliğinde.
Yardımseverlik duygularına hitap ederek başlatılan kapak toplama seferberliğine dikkat çeken Yalçın, toplanan tonlarca kapağa bir tekerlekli sandalye düştüğünün altını çiziyor. Mektubuna “Canım ülkem tek bilek olmuş kendini mavi kapak toplamaya vermiş” sözleriyle başlayan Yalçın, işin aslını birkaç maddeyle özetliyor.
Hayata 1-0 yenik başlamış engellilere sosyal devletin gereği olarak ücretsiz sağlık hizmeti vermenin bir zorunluluk olduğunu dile getiren Yalçın, vatandaşlara plastik kapak toplatarak temin edilmeye çalışılan tekerlekli sandalyelerin ise zaten devlet tarafından verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Ancak tekerlekli sandalyelere uygun kaldırım dahi yapmaktan aciz olan devletin bu sorumluluğunu vatandaşa toplatılan kapaklarla geçiştirdiğini vurgulayan Yalçın, olayın vahametine bir de engelli yurttaşların penceresinden bakılması gerektiğini ifade etti.
“Kapak toplarken değil, devleti sorumluluğunu yerine getirmeye zorlarken birlik olunmalı”
Ailesinde ve çevresinde engelli dostlarının olduğunu anımsatan Yalçın, bu kişilerin bugüne kadar bir tane bile plastik kapağı kenara ayırdığını görmediğini belirtti. Yalçın, bu kişilerin dernek toplantılarında ise “Biz kimseden bizim için kapak toplamasını istemiyoruz. Biz dilenci değiliz, engelliyiz. Devlet bize bu sandalyeleri zaten vermek zorunda ama tutmuş bizim adımıza dilencilik yapıyor” şeklinde konuştuklarını aktarıyor.
Söz konusu engelli vatandaşlar içinde mutlaka ki bu sandalyelere ihtiyacı olan pek çok kişi olabileceğini belirten Yalçın, kamuoyunu kapak toplarken değil, devleti bu sandalyeleri vermeye zorlarken birlik olmaları gerektiği konusunda uyarıyor.
Yapılan “iyilik” çöp ekonomisi için 946 liralık kâr demek
Diğer taraftan, Türkiye’de geri dönüşüm sanayinin büyüyen bir sektör olduğuna dikkat çeken Yalçın, böylelikle olayın bambaşka bir boyutunu daha dile getiriyor.
Plastik atıkların çöp toplama tesislerine gitmeden önce ayrılması gerektiğini belirten Yalçın, geri dönüşüme gitmeden önce hepsinin kapaklarının çıkarılmasının gerekliliğine işaret ediyor. Dolayısıyla geliştirilen bu sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde vatandaşlar engellilere yardımcı olduğuna inanırken aslında geri dönüşüm sanayine önemli bir kaynak aktarmış oluyor.
“Mavi kapak toplama” projesi adı altında yapılan “iyiliğin” geri dönüşüm sektörü için kaç liralık bir kâra tekabül ettiğini hesaplayan Yalçın, mektubunda şu ifadelere yer veriyor:
“Hesabımızı 1 adet tekerlekli sandalye üzerinden yapalım. 1 Adet tekerlekli sandalye = 5 Ton kapak = 5000 Kg = 5.000.000 gr. Yani ortalama 10 gramdan 50,000 kapak.
1 işçi 1 günde kaç tane şişenin kapağını çıkarabilir? Kapatma şeklimizden dolayı içinde zaten bir sürü hava basıncı birikmiş 500 şişeyi açabilir desek. Bu işçinin bir geri dönüşüm tesisinde 100 gün çalışması demektir.
Peki, 100 gün ne demek. Brüt 886 TL asgari ücret demek, 190 TL işveren katkısı demek, günde 3TL maliyetle 90 TL tabldot yemek demek. Şuana kadar 1166 TL yaptı. 1 işçi çalıştırmanın bunun dışında da bir çok gideri var. Peki, devletin vatandaşına vermesi gereken 1 tekerlekli sandalye ne kadar? O da 220 TL.
Tabi ki bu iş sadece 100 günlük bir iş değildir. Ömürlüktür… Çünkü her gün deli gibi plastik tüketiyoruz. Her gün yüz binlerce plastik şişenin kapağı açılıyor bu ülkede.
Yani şimdi biz kapak toplayarak ne yaptık? Yardımseverlik duygularımızla oynayan birilerinin cebine 946 lira koyduk. Bir düşünün bu yolla kaç kişinin işsiz kalmasına neden olduk?”
Dev ve kârlı sektör: Çöp Ekonomisi
Samimi bir dile kaleme aldığı mektupta “mavi kapak” projesinin ardındaki gerçekleri gözler önüne seren Cumhur Yalçın’ın dışında, "geri kazanım" ve "geri dönüşüm" kavramları “Çöp Ekonomisi” kitabının yazarı İsmail Kılınç’ın da gündeminde.
Kitabında, çöpün bugünün dünyasında yeni ve dev bir ekonomik sektöre dönüştüğünü kaydeden Kılınç ise, büyük kârlılıklar yaratan çöpün “atık” ve “geri dönüşüm” kavramlarıyla günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası haline geldiğine işaret ediyor.
Atılan her adımda bir "geri kazanım" ve "geri dönüşüm" reklâmına/afişine rastlamanın mümkün olduğunu belirten Kılınç, bu afişlerin sıradan çöp üreticilerini geri dönüşüme katkı yapmaya çağırdığına dikkat çekiyor. Oysaki sanayi çöpleriyle kıyaslandığında, evsel çöplerin yani sıradan çöp üreticilerinin dünyayı kirletme oranının milyarda bir bile olmadığını vurgulayan Kılınç, bu çağrının temel aktörlerinin ise kâr ve rekabetle beslenen büyük sanayi kuruluşları ya da bunların kurduğu vakıflar olduğunun altını çiziyor.
Sürdürülebilir ekoloji=sürdürülebilir kâr
Kılınç, ucuz hammadde ve yüksek kâr peşinde olan büyümekte olan geri dönüşüm sektöründeki en makbul maddelerin kâğıt, cam, plastik, metaller vb. gibi zahmetsizce yeniden satılabilecek olan ürüne dönüştürülebilen maddeler olduğunu ifade ediyor. Kılınç, bugün dev ve kârlı bir sektöre dönüşmüş olan çöp ekonomisinin temel argümanı olan “Sürdürülebilir ekoloji”nin ise mevcut kâr oranlarının sürdürülmesinden ve korunması anlamına geldiğini vurguluyor.
Milyon liralık sektör sermayenin iştihanı kabartıyor
Yeni bir girişim alanı olması nedeniyle sermayenin iştahını kabartan geri dönüşüm sanayi gelecek dönemde yıldızı parlayacak sektörler arasında gösteriliyor. Geri dönüşüm sektörünün, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sermaye için önemi artırıyor. Sektöre ilgi gösteren lisanslı yatırımcı sayısı şimdiden 450’ye ulaşmış durumda.
2011 verilerine göre geri dönüştürülen atıkların yüzde 43’ünü kâğıt, yüzde 27’sini plastik, yüzde 12’sini cam, yüzde 8’ini tekstil ürünleri, yüzde 4’ünü de metal oluşturuyor. Bununla birlikte bir yılda çöpe atılıp geri dönüştürülemeyen atıkların değeri ise hala yaklaşık 1,5 milyar TL düzeyinde. Bu atıkların sermaye açısından parasal değeri ise, sektör için potansiyel pazarı da ifade ediyor.
Milyon liralarla ifade edilen bu sektörde denetim, düzenleme, mevzuat ve yönetmelikler Çevre ve Orman Bakanlığı’nca yapılıyor. Çevre konusundaki uygulamalar özellikle 2009 yılından bu yana “gönüllülük” esasından çıkmış durumda. Türkiye, AB’ye uyum çerçevesinde 2023 yılına kadar ulusal çevre stratejisini belirlemiş durumda. Bu bağlamda, çevre alanında uyumlaştırılması gereken 300’den fazla mevzuat var. 2007 ila 2023 arasında öngörülen yatırım tutarı ise 60 milyar avro. Bu tutarın yaklaşık 9,5 milyar avrosunu ise atık geri dönüşümü oluşturuyor.