Hüseyin Kaya / Doğruhaber / Yorum

Ardı ardına “paralel” operasyonlar devam ederken herkes hükümetin stratejisini merak ediyordu. Polislerin yer değiştirmesi şeklindeki hamleye savcıların yer değiştirmesi eklenince birçok kimse hükümetin bu konuda bir stratejisinin olmadığını düşündü. HSYK düzenlemesi de kanun olarak (yasa değil) hazırlanınca her şey tamam oldu zannedildi.

Adana’da MİT’e ait tırlar durdurulunca meselenin çoook uzun boylu olduğu anlaşıldı.

Paralel yapı güçlerini bir anda değil parça parça sürüyordu alana.

Son hamle jandarmada yapılmıştı. Hükümetin karşı hamlesi Jandarma Genel Komutanlığının “inceleme başlatması” oldu.
Jandarma evet, İçişleri Bakanlığına bağlı; ama TSK’nın kuralları işliyor orada. Subaylar, disiplin soruşturması ve komutan imzasıyla ihraç edilebilirler. Tabii ihraçlar YAŞ’a gelecek ve büyük ihtimalle Başbakan bu kez muhalefet şerhi koymayacak.

Ama o da ne?

Nasıl ki, HSYK yasası ile hükümet kendi ayağına kurşun sıktı ise YAŞ kararlarına yargı yolunu da açarak paralel yapıya büyüyüp gelişme imkânı tanıdı.

Her yerden kendini bağlayan hükümet eğer son kalesi olan MİT’i de paralel yapıya kaptırsaydı nefes alamadan boğulurdu.

Yani MİT, bu hükümete göre tüm kaleler içerden fethedildiği için SON KALE hükmündeydi.

Son kale düşmek üzereyken uyandı hükümet.

Hamle yapmak istedi; ama o kadar göstere göstere yapıyordu ki, paralel yapı tam olarak gardını aldı ve direnişe geçti.
Paralel yapı için “dersane” İLK KALE idi ve daha ilk kalede vuruşarak çekileceğini açık açık gösterdi.

Paralel yapının son kalesine ulaşmak ise nerdeyse imkansız gibi.

Evet, Erdoğan “inlerine kadar gireceğiz” diyordu; ama kimin aracılığıyla gireceğini söylemiyordu.

İstihbarat savaşında bile paralel yapıyla baş edemeyen ve tırları yakalatan MİT ile mi yapacak operasyonu? Daha yeni yeni istihbarat örgütü hüviyeti kazanan MİT’in, CIA irtibatlı olduğu söylenen paralel yapıya karşı kazanması zor. Hükümet de kısmen bunun farkına varmış olmalı ki, mücadelede uluslararası bir alana giriş yaptı. AB’ye ve elçilikler vasıtasıyla başka ülkelere paralel yapının tehlikelerini anlatacak.

İşe yarar mı zaman gösterecek; ama AB’nin vizyon ve misyonu göz önünde bulundurarak paralel yapıyı hükümete tercih edeceğini herkes tahmin eder sanırım.

Yargıtay Hamlesi

Hükümet için nasıl ki, MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrıldığı tarih olan 7 Şubat, bir tür milat ise bazıları için de 3 Temmuz tarihi önemli bir milattır.

Fenerbahçe kulübü ve Aziz Yıldırım’ın başrollerde olduğu, işin bir ucunun Zekeriya Öz’e uzandığı 3 Temmuz şike skandalından söz ediyorum. Hükümet, rakip takımlar, savcılar, cemaat ve mafya gibi kelimelerin bolca kullanıldığı bir süreç…

Süreç devam ederken, savcılar değişti, federasyon başkanları değişti, futbolcular değişti; ama Aziz Yıldırım değişmedi.

Bir kurul şike tespit etti, kurul değiştirildi ve yeni gelen kurul “şike yok” dedi. Yargılamalar devam etti, yerel mahkeme ve UEFA ceza verdi, konu CAS’a taşındı, orası da cezayı onayladı. Aziz Yıldırım, Hükümetten destek göremeyince Silivri’yi ziyeret etti.

Fenerbahçe’nin Atatürkçü olduğu için saldırı altında olduğunu iddia etti.

Gezi olaylarında öncülük yapan ve Dolmabahçe’deki başbakanlık ofisine saldıran Beşiktaş’ın ya da her zaman birkaç Yahudi yöneticisi olan ve halihazırda KOÇ ailesinin damadı İnan Kıraç’ın himayesinde bir başkana sahip olan Galatasaray’ın şeriatçı olduğunu mu ima ediyordu Aziz Yıldırım.

Evet, belki şikede Beşiktaş’ın da ismi geçmişti; ama herhalde o konuda bir yanlışlık yapılmıştı.

Erdoğan, paralel yapının Gezi olaylarında da parmağı olduğunu düşünüyor olmalıydı ki, 17 Aralık için “Gezinin devamı” demişti.

Paralel yapı, Gezide müttefiki olan Beşiktaş’ı neden şike ile suçlayarak zor durumda bırakmıştı?

Aziz Yıldırım buna cevap vermiyor; ama sanırım Beşiktaş’ın zayıf halka olduğunu bu yüzden tam olarak hedefe konmadığını düşünüyordur.

O yüzden “SON KALE Fenerbahçe’dir” açıklamasını yaptı.

Yargıtay kararı son kaleyi düşürmeye yönelikti. Aziz Yıldırım’ın zaviyesinden bakınca durum gerçekten de kritik görünüyor.
İsterseniz olaya gençliğe hitabe penceresinden bir daha bakın!

“İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
 
(Paralel yapının uluslararası gücü.) Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. (Avrupa’ya gidememe, yöneticilere hapis cezası) Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. (Başbakan Fenerbahçeli olduğunu söylemesine rağmen Aziz Yıldırılm’a karşı başka adayı destekledi) Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.”

Yargıtay hamlesi cumhuriyetin “SON KALE”sini düşürmeye yöneliktir.

Aziz Yıldırım böyle inanıyor.