Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri’nin yolunu takip ettiklerini öne süren grupların, Üstad’ın vasiyetini çiğneyerek Risalelerden binlerce kelime çıkardıkları görülüyor. Konjonktüre göre hareket eden grupların çıkardığı kelimelerin genelde ümmet, şeriat, Kemalist rejim, Kürtler, Batı medeniyeti ve münafıklık meseleleriyle ilgili olması dikkat çekiyor. Risalelerde gelişigüzel ekleme ve çıkarmalar yapan gruplara ait yayınevlerinin baskılarında bile çelişki bulunuyor.
İşte Risale-i Nur’larda yapılan o tahrifatlardan bazı çarpıcı örnekler:
1. tahrifat:
Orijinali: Üçüncü cinayet: İstanbul’da yirmi bine yakın kürdler hammal ve gafil ve safdil olduklarından müstebitlerin onları iğfal ile Kürd kavmini lekedar etmelerinden korktum. Kürdlerin umum yerlerini ve kahvelerini gezdim.
Tahrif edilmişi: Üçüncü cinayet: İstanbul’da yirmi bine yakın hemşehrilerimi, hammal ve gafil ve safdil olduklarından bazı particiler onları iğfal ile vilayat-ı şarkıyeyi lekedar etmelerinden korktum. Hamalların umum yerlerini ve kahvelerini gezdim. (Orijinali yani Tenvir Neşriyat’ta: Tarihçe-i Hayat 74 – Tahrifçi yayınevlerinde: Tarihçe-i Hayat 64)
2. tahrifat:
Said-i Kürdi, nüfusça Türk ve Araplardan azınlıkta olan Kürtler gibi İslam taifelerinin hukuklarının korunması gerektiğine vurgu yapıyor. Tahrifatçı gruplar ise “Kürd gibi” kelimesini silerek kardeş Kürt halkının hukukuna yapılan vurguyu gizliyor. (Tenvir’de: Tarihçe-i Hayat 117 – Tahrifatçılarda: Tarihçe-i Hayat 98)
ÜSTAD KÜRTLERİ İSLAM’A HİZMETE ÇAĞIRDI AMA…
3. tahrifat:
Orijinali: Ebna-yı cinsime de birkaç söz söylemezsem, bence bahis nâtamam kalır. Ey Asuriler ve Kiyaniler’in cihangirlik zamanında pişdar, kahraman askerleri olan arslan Kürdler! Beşyüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette, vahşet ve gaflet sizi garet edecektir.
Tahrif edilmişi: Vatandaşlarıma ve kardeşlerime burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis nâtamam kalır. Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin ahfadı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beşyüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette, yatmakla, gaflet sizi yağma edecektir. (Tenvir’de: İçtimai Reçeteler 93 – Tahrifatçılarda: Divan-ı Harb-i Örfi 50)
BEDİÜZZAMAN’A BATI ÖVGÜSÜ İFTİRASI
4. tahrifat:
Said-i Nursi, Batı medeniyetini eleştiriyor. Ancak tahrifatçı gruplar kelimelerle oynayarak, Üstad’ı Avrupa medeniyetini övmüş gibi göstermişler. Halbuki Üstad, Avrupa medeniyetine karşılık İslam medeniyetini esas almış. (Tenvir’de: Tarihçe-i Hayat 89 – Tahrifatçılarda: Tarihçe-i Hayat 77 – 78)
5. tahrifat:
Said-i Nursi, 1935’te Eskişehir Mahkemesi’nde yaptığı savunmada, basın yayın organlarında kendisi ve talebeleri hakkında yapılan menfi propagandalardan dolayı milletin nazarında itham altına gidiklerini belirtiyor. Fakat tahrifatçılar, Üstad’ın kendisini ve talebelerini ithamdan kurtarmak için yapmış olduğu savunmayı çarpıtarak, sanki millet nazarında hükümet suçlu duruma düşmüş ve Said-i Nursi hükümeti temize çıkarmaya çalışıyor algısı oluşturmuşlar. (Tenvir’de: Tarihçe-i Hayat 260 – Tahrifatçılarda: Tarihçe-i Hayat 237)
6. tahrifat:
Bediüzzzaman, Afyon Hapishanesi’nden talebelerine gönderdiği mektupta İslam deccalı Süfyan’ın mahiyetini gösteriyor. Tahrifatçı yayınevleri ise “Süfyan” kelimesini çıkararak mektubun içeriğine taban tabana zıt bir durum oluşturuyor. (Tenvir’de: Şualar 330 – Tahrifatçılarda: Şualar 338 - 339)
TAHRİFATÇILARA GÖRE İSLAM’LA ÖVÜNMEK YANLIŞ
7. tahrifat:
Said-i Nursi, Osmanlı coğrafyasındaki bütün ırkların barışını sağlayan etkenlere dikkat çekmek amacıyla kendisinin de Kürt olduğunu dile getirerek, “Fahr olmasın, derim ki: Biz ki Kürdüz. Aldanırız fakat aldatmayız. Bir hayat için, yalana tenezzül etmeyiz” diyor. Ancak tahrifatçılar, “Kürdüz” kelimesini, “hakiki Müslümanız” kelimesiyle değiştirmiş. Böylece İslam övünç kaynağı değilmiş gibi bir mana ortaya çıkmış. Üstad, ırkıyla övünmenin hata olabileceğini kaydediyor. Yapılan tahrifatla sanki Üstad’ın Müslüman olmakla övünmenin yanlış olduğunu söylediği şeklinde bir durum ortaya çıkmış. Böylece hem Üstad’a iftira atılmış hem de küfre varabilecek bir yanlışa imza atılmış. (Tenvir’de: Tarihçe-i Hayat 81 - Tarihçe-i Hayat 72)
8. tahrifat:
Said-i Nursi, 1922’de 1. Meclis’te davet üzerine namazın önemine dair bir konuşma yapıyor. Mustafa Kemal bunu ihtilaf olarak değerlendirip Said-i Nursi’ye tepki gösteriyor. M. Kemal’e karşılık veren Said-i Nursi, “Dehşetli bir put kırdım” diyor. Atatürk, mebuslar huzurunda Üstad’dan özür diliyor. Tahrifatçılar ise “put” yerine “pot” yazarak sanki Üstad, Atatürk’e karşı kusur işlediğini söylüyormuş gibi bir anlama sebebiyet veriyor. (Tenvir’de: Emirdağ Lahikası-1 239 - Tahrifatçılarda: Emirdağ Lahikası-1 246)
MÜNAFIKLARLA İLGİLİ AYETLER RAHATSIZ ETTİ
9. tahrifat:
Tahrifatçılar, Bediüzzaman’ın yazdığı “yüzbin Kürdün canlarını kurtaracaktın” cümlesini, “yüzbin adamın hayatlarını kurtarmaya sebeb olurdun” şeklinde çevirmiş. (Tenvir’de: Emirdağ Lahikası-1 10 – Tahrifatçılarda: Emirdağ Lahikası-1 11)
10. tahrifat:
Üstad Mekbubat adlı eserinde, Vahabiler ve Haremeyn-i Şerifeyn ile ilgili görüşlerini beyan ediyor. Bugünkü Şii-Vahabi münakaşasına son verecek bir eser ortaya koyuyor. Tahrifatçı gruplar, eserden 4 sayfa çıkartmak suretiyle Üsdad’ın bu görüşlerini sansürlüyor. (Tenvir’de: Mektubat 343 – Tahrifatçılarda: Mektubat 367)
11. tahrifat:
Bediüzzaman, Bakara Suresi’nin başındaki münafıklar hakkındaki 12 ayeti tefsir etmiş. Burada münafıkların özelliklerinden bahsetmiş, isim vermemiş. Fakat tahrifatçı gruplar, 70 sayfalık münafıklar meselesini İşaratül İcaz tefsirinden tamamen çıkarmış. (Tenvir Neşriyat’ta: İşarat-ül İ’caz 4 - Tahrifatçılarda: İşarat-ül İ’caz 6)
ABDÜLHAMİD’İ 10 YIL ERKEN ÖLDÜRDÜLER!
12. tahrifat:
Orijinali: Evet Said-i Kürdi İstanbul’a, şurezar şûrezar-ı Kürdistan’ın maarifsizlikle öldürülmek istenilen kainat idrakinde yapamadığı kaşanelere bedel Yıldız siyaset selhhanelerini zelzelelere vermek azmiyle gelmişti.
Tahrif edilişi: “Evet Said Nursî İstanbul’a, şûrezâr vilayat-ı şarkıyenin maarifsizlikle öldürülmek istenilen Yıldız siyasetlerine istikamet vermek azmiyle gelmişti.” Yazının devamındaki “Kürt”, “Said-i Kürdi” kelimelerini de değiştiren tahrifatçılar, Bediüzzaman’ın 1908’de Sultan Abdülhamid’den bahsederken “merhum” dediğini öne sürmüşler. Halbuki 1908’de Sultan Abdülhamid halen hayattaydı. Zaten Bediüzzaman da orijinal yazımda Abdülhamid’e “merhum” demiyor. Gözü dönmüş tahrifatçı güruh, “Kürt” kelimelerini sansürlerken, “merhum” hitabını da kendileri eklemiş. (Tenvir’de: İçtima-i Reçeteler-1 38 - Tahrifatçılarda: Divan-ı Harb-i Örfi 6)
ÜSTAD BU ÇARPITMAYI GÖRSEYDİ KAHROLURDU
13. tahrifat:
Tahrifatçı gruplar, toplum Kemalizmin mahiyetini kavramasın diye şu cümleyi çıkarmış: Haşiye; komünist ve anarşist manasıyla Kemalizm ve inkılab softaları ve dönmeleri görmüş gibi haber veriyor. Tenvir’de: İçtima-i Reçeteler-2 39- Tahrifatçılarda: Münazarat 17)
14. tahrifat:
Orijinali: Bediüzzaman, 1952 yılında “Yalnız yirmi milyon Türk cemiyetinin değil, yüzlerce milyon bütün İslam cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun” diyor.
Tahrif edilişi: “Yirmi beş milyon Türk cem’iyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun.” Tahrifatçı gruplar, Bediüzzman’ın ümmet anlayışını, bu kadar da olmaz dedirten bir çarpıtmayla Turancı anlayışa çevirmeye çalışmışlar. 1960’larda bu tahrifatı yaptıkları için de nüfus artışını dikkate alarak, 20 milyon yerine 25 milyon demişler. (Tenvir’de: Tarihçe-i Hayat 653 - Tahrifatçılarda: Tarihçe-i Hayat 630)
İMANI ZEDELEYEBİLECEK OYNAMA YAPILMIŞ
Bediüzzaman’ın vefatından sonra Risalelerin içeriğini değiştiren gruplar, trajikomik çelişkilere imza atmış. Kelimelerle oynamakla ifadelerini çarpıttıkları Bediüzzaman’ı ‘mimsiz’ Batı medeniyetini övmüş gibi göstermişler, Kemalist rejimin dostu şeklinde yansıtmışlar. İmanı zedeleyecek mana değişikliklerine sebebiyet verilmiş. Tahrifatçılar, “Kürt” kelimesini yazmamak için yerine koydukları “Müslüman” kelimesiyle, İslam’la övünmenin yanlış olduğu şeklinde bir anlam ortaya koymuşlar. 1918’de vefat eden Sultan Abdülhamid için 1908’de “merhum” ifadesini yazmışlar.
ÜMMETÇİLİĞİ REDDEDİYORLAR
Özellikle Said-i Kürdi’nin kaleme aldığı Risale-i Nur’larda geçen “Kürt” kelimeleri tamamen ayıklanmış. Yerlerine ise “şarklı”, “hamal”, “vilayat-ı şarkiye”, “adam” gibi ilgisiz ve absürd kelimeler konulmuş. “Türk-İslam” sentezini benimseyip, ümmet anlayışını reddeden bu grupların, Kürt kelimelerini tahrif etmelerinin sebebinin, psikolojik harp taktikleri eşliğinde dillendirilen “Said Nursi Kürt değil” tezini güçlendirmek olup olmadığı merak ediliyor.
DİYANET GÖREVE!
Kemalist zorbaların bile asimile etmeyi başaramadığı Müslüman Kürt halkını rencide eden, Üstad Hazretleri’nin kemiklerini sızlatan tahrifatların önüne geçmek amacıyla Risale-i Nur Külliyatı’nın, aslına sadık kalınarak Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından basılması gerektiği kaydediliyor.
“BEDİÜZZAMAN’A ALENEN İFTİRA ATMIŞLAR”
Said-i Kürdi’nin izinden giden ve yıllardır Risalelerin aslını bozma girişimleriyle mücadele eden Med Zehra Grubu ve Tenvir Neşriyat Başkanı Mehmet Sıddık Şeyhanzade, bunun salt bir tahrifat, sadeleştirme olarak görülmemesi gerektiğini, yapılan ekleme ve çıkarmalarla Üstad’ın topluma farklı şekilde tanıtılıp, Ilımlı İslam’ın bir temsilcisi olarak sunulduğunu söyledi. Şeyhanzade, “Risalelerdeki tahrifatların amacı Said-i Nursi’yi Kürtlükten soyutlandırmak, Kürt kavmini Risale-i Nur’dan uzaklaştırmak ve Said-i Nursi’nin şeriatla olan münasebetini hafife aldırmak, rejime olan muhalefetini dostluğa çevirmek, yapılan zulüm ve katliamları Türkiye toplumuna hoş göstermektir. İslam akidesine ve düşüncesine çarpık düşünceleri Said-i Nursi’ye mal etmeye çalışmışlar. Bu tahrifata sebep olanların tavrı, Said-i Nursi’nin davasına varis olmadıklarının göstergesidir. Alenen Üstad’a iftira atmışlar” dedi.
Yeni Akit