Erbil ’de hava 11 derece ama yinede içimde bir soğukluk ve bir titreme var. Gözüm takvime takılıyor ve içimdeki tuhaflığı anlamlandıran, her gördüğümde bende garip bir duygu uyandıran o tarihi görüyorum; 17 Ocak… Birden gözümde 14 sene önce yaşadığım ve beynimde yer edinen o gün canlanıyor. 12 yaşımdaydım, soğuk, insanın içini karartan kapalı bir gündü. Evde herkes tv’ ye kilitlenmiş ve kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Haberler canlı olarak bir çatışmayı veriyor ve spiker teröristlerden bahsediyordu. Olay yerine ha bire yüzü maskeli timler geliyor, yeşil bir villanın etrafını kuşatmış ateş ediyorlardı. Spiker basa basa teröristlerden bahsediyordu. Bu durum saatlerce sürmüştü. Peki terörist korkutan değil miydi?! Gerçekten içerdekiler insanları korkutuyorlar mıydı? Ama ben hep yüzü maskeli timlerden, dolmuşları ekstradan çelikle kapatılmış polislerden ve motosikletleriyle insanların yanlarından geçerken insanların çekindiği yunuslardan korkuyordum. Onlar insanları hep korkutmuştu. Sabaha karşı evlerimiz basılıyor, ayaklarda botlarla evin altı üstüne getiriliyordu. Oysa evde beni korkutan kimse yoktu. Komşularımızı ve akrabalarımızı da korkutan kimse yoktu. Bu adamlar kimi arıyorlardı acaba korkutan olarak… Hem camideki hocalarımda hiçbir zaman beni korkutmamışlardı. Hatta cami cemaati seviyordu onları. Çok sevdiğimiz camilerimizi ayaklarındaki botlarla basıp bizim sokaklardaki esrar bataklığına bulaşmamızı engelleyen, bize Kur’an dersi veren ve bize Peygamber Efendimiz’in hayatını öğreten genç hocalarımızı korkutan diye tutukluyorlardı. Allah Allah. Kur’an insanlara doğru yolu gösteren bir kitaptı, Peygamber Efendimiz’de düşmanları tarafından bile takdir edilen bir şahsiyetti. İyi de bu korkutan kimdi? Ama ben büyüdükçe anlamıştım. Korkutan diye cezaevlerini doldurdukları hocalarımızın dosyalarında suç delili olarak gerçekten de misvak, takke ve çocuklara Kur’an dersi vermek vardı. Evlerimizde de gerçekten korkutan kimse yoktu. Haberlerde gördüğüm ve korkutan diye katlettikleri de aslında bu cami hocalarını organize eden en baştaki isimdi. Evet, doğru kişilerden korkmuştum. Aslında korkutan onlardı. Çocuk olmamıza rağmen yanlarından geçerken dilimizi konuşamadığımız, çevremizde bizim İslami bir terbiyeyle büyümemiz için uğraşan bütün iyi insanları içeriye tıkan kimselerdi asıl korkutan. Ama müjde veriyorum, senin vesile olduğun topluluk bugün kitlelere hitap ediyor ve Habil ile başlayan bu özgürlük mücadelesi bütün hızıyla devam ediyor. Ve yine müjde veriyorum, ne 17 Ocak`ta biri katledildi, ne 29 haziran 1925’te biri asıldı ve ne de Bediüzzaman’ın davası durdurulabildi. Çünkü Hak olan kendi kitabında ve kendi dilinden “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler fakat bunu anlayamazsınız” (Bakara 154) diyordu…
Zeydin Memiş / Erbil – Yaş: 25