Başlığı Kürt sorunu ve resmi ideoloji olarak koyacaktım ama Türkiye’de sorun yaratan resmi ideoloji olduğu için Kürtleri sorun olarak görmek vicdansızlık olur diye değiştirdim.
Hakikat nazarıyla bakılırsa egemen resmi ideolojinin sadece Kürtlere değil, Araplara, Zazalara, Lazlara aynı şekilde Şafiilere, Alevilere ve toplumun birçok faklı etnik unsuruna ve farklı dini unsuruna sorun yarattığı onları asimile etmek için kurnaz ve vahşice davrandığı görülecektir.
Yani sorun olan farklılık değil, asıl sorun olan “tek”leştirici olan “tek” tipçi olandır.
Sorun “tek dil” “tek kavim” “tek mezhep” “tek adam” “tek lider” “tek ırk” ve sonuna kadar “tek” diye tutturan “tek”çi zihniyette.
Kültür, folklor ve medeniyetten, kardeşlik ve bir arada yaşama kültüründen, çoğulculuktan, çok kültürlülükten, farklılıktan, çok renklilikten zerre kadar nasibini almamış olan resmi ideoloji tarafından Anadolu topraklarındaki etnik farklılık, mezhebi farklılık ve düşünsel farklılık adına ne varsa, her şeyi zor ve zorbalık ile ortadan kaldırılmaya ve yok edilmeye çalışılmış. Bütün bu asli unsurlar “Türklük” potası altında, “Türk Milleti” diye asimile edilmeye çalışılmış, binlerce yıllık köklü bir tarihe sahip olan Mezopotamya ve Anadolu topraklarının kadim insanlarına vicdansızca davranılmıştır, dillerinden tutun da kültürlerine kadar yok sayılmaya çalışılmış.
Kürt sorunu siyasî veya ideolojik bir tartışma bağlamında harcanmaması için, sadece hak ve özgürlükler kaygısıyla, yalnızca adalet ve eşitlik ekseninde yorumlamak sorunun çözümü için atılması gereken en büyük adımdır.
Evet, sorunların çözümünün hak ve özgürlükler dâhilinde yapılması gerektiğini söylesek de Türkiye şartlarında bu biraz zor gözüküyor. Çünkü Türkiye’de sorunların çözümü esnasında taraftar psikolojisi hortluyor. Evet, evet şaşırmayın tam da böyle. Sorunlar parti tutulur edasıyla ve mantığıyla çözülmeye çalışılınca, uzlaşmacı, çözümcü zihniyetle değil de holiganca davranılıyor.
İbrahim Sediyani’nin dediği gibi; “Bir tarafa devletin kapris ve dayatmalarını koyun, bir tarafa da Kürt halkının talep ve isteklerini koyun, ve bu ikisini alıp İslam Şeriâtı’na götürün, Hristiyan Şeriâtı’na götürün, Yahudî Şeriâtı’na götürün, Budist Şeriâtı’na götürün, Sosyalizm’e götürün, Komünizm’e götürün, Liberalizm’e götürün, Çağdaş Demokrasi’ye götürün, Avrupa Birliği Kriterleri’ne götürün, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne götürün, Evrensel Hukuk’a götürün, nereye götürürseniz götürün, dünya üzerinde ne kadar dîn, mezhep, tarikat, mefkure, düşünce, yapı, ideoloji, dünya görüşü, siyaset, felsefe, mantık, hukuk, beyanname, sözleşme varsa, hepsine götürün; Kürtler haklıdırlar.”
Ama bunun yanında Kürtlerin insani taleplerinin makul sayılmayacağı ve hak nazarının uzağında değerlendirileceği tek ideoloji Şovenist-Türk ırkçılığı postuna bürünmüş devletin resmi ideolojisidir. İşte bu ideoloji sorun(ları)u çözüm yerine yokuşa sürüyor.
Bu ülkede, özelde Kürt’lere genelde ise diğer milletlere –bu milletler arasında da özellikle Lazlara- yaşatılan utanç, daha önce tarihte, insanlık tarihi boyunca hiçbir millete, hiçbir topluluğa reva görülmüş değildir.
Bunun çözüme dair öncelikli adımı; Resmi ideolojinin kendi vatandaşlarıyla barışması ve zorla aldığı hakları tekrar iade etmesidir. Özlük haklarına riayet etmeli ve ideolojisini dikte etmekten vazgeçmeli.
Resmi ideolojinin/rejimin Anadolu coğrafyasında tutunamadığını bilmeli,
Resmi ideolojinin Kürdistan’a biçtiği kıyafetin olmadığını/olmayacağını da büyük bir mutlulukla belirtmek isterim.
Ves-Selam…
Cihad Çetinkaya / Adıyaman – Yaş: 21