Hüseyin Kaya / Doğruhaber / Haber Yorum
 
Bundan bir sene kadar önce PKK’nin önde gelen üç kadın yöneticisi Paris’te öldürülmüştü. Kimi Fransız istihbaratını suçladı, kimi MİT’i. Kimi de örgüt içi infaz dedi.

Bir kişi yakalandı; ama pek bir yere varılamadı.

Son günlerde PKK, daha çok “Paralel devlet” yapılanmasını sorumlu tutmaya başladı.

Gülen grubunun yayın organları zaten sürekli PKK’yi ve çözüm sürecini hedef aldıkları için Kandil’den Bese Hozat’ın kendilerini sorumlu tutan açıklamasına fazla önem vermediler.

Gülen grubu ile hükümet arasındaki kriz derinleşince iki tarafın derinleri girdi devreye.

Grubun basındaki tetikçilerinden Mehmet Baransu, “ıslak imzalı” bir belge gördüğünü ve ödünün koptuğunu yazdı.

Belgeler ve dinleme kayıtları servis edildi.

Grubun iddiasına göre eylemi MİT planlamış ve yaptırmıştı.

MİT, iddiayı yalanladı; ama idari soruşturma yapacağını da söylemeyi ihmal etmedi. Sanırım MİT, içerideki sızmayı bulmak, “paralel birimi” deşifre etmek için çalışacak.

Baransu, MİT’i suçlarken arşivlerin başına bela olacağını hiç hesaba katmamıştı anlaşılan.

Bakın suikasttan önce üç ayrı mesajla neler söylemişti Twitter’dan:

“PKK’yı 30 yıldır aynı isimler yönetiyor. Liderler çoğu 20 yıllık bir dağ geçmişine ve uluslararası ilişkiye sahip. İşte bu açıdan liderler.

Şu kadar net söyleyeyim ki örgütün ilk 20 ismi öldürülsün, PKK’nın etkisi yüzde 90’ın üzerinde azalır. Neden mi? Çünkü...

Örgütü iki şey ayakta tutuyor. Liderler ve psikolojik destek. Buna korku da diyebiliriz. Halk desteğinin büyük bölümü işte buna bağlı.”

Bu üç kadın o yirmi kişinin içinde midir, bunu ancak Baransu bilir.

Birileri cinayetlerden sonra “kaldı on yedi” demiş midir acaba?

Paralel yapının israil ve Avrupa bağlantılarını göz önünde bulundurarak olaya bir daha bakın.

Ne bulduğunuzu söylemenize gerek yok