Allah’a hamd olsun. Selat ve selam Hz. Muhammed (sav)’e, pak Ehl-i Beytine, ashabına ve Allah’ın kanunu olan Kur’an’a sımsıkı sarılan muvahhidlerin üzerine olsun.

Değerli kardeşlerim hep düşünmüşümdür. Acaba yazıya geçireyim mi, geçirmeyeyim mi? Hep tembellikten ya da şartlar müsait olmadığından yazamadım. Hakkınızı helal edin. Hep düşünüyordum. Acaba Kur’an’a sarılan ne kazanır ve Kur’an’a sarılmayan, nefis ve heva peşinde koşanlar neyi kaybeder? Bunu acaba muhatabıma anlatmak ve ona hazmettirmek için nasıl yapalım diye düşünüyordum. Çünkü bazen bir şeyler diyorsun, anlatıyorsun muhatabın hiç etkilenmiyor ve bazen de aynı şeyleri başka bir şekilde anlatıyorsun, bakıyorsun muhatabın çok etkilenmiş, bunun yanında, bununlar beraber sen de anlattıklarından çok etkilenmişsin.

Bunu anlatmak için tabii ki Üstad’ın bir tırnağına değmeyen ben kardeşiniz, Üstad’ın Risalelerinden istifade edecek ve size anlatmaya çalışacağım.

Evet Kur’an’a, İslam’a Allah-u Tealâ’nın getirdiğine sarılmak, onlara bağlanmak, tam anlamıyla büyük bir kuvvete sahip oluyor, büyük bir berekete sahip oluyor, çok büyük meseleler Allah’ın izniyle yok olup gidiyor, bütün sorunların Allah’ın izniyle hâl oluyor; hangi meseley el atarsan at, o mesele çok suhuletle hâl oluyor, çözülüyor. O meseleden kurtuluyorsun. Peki bu nasıl oluyor? Allah-u Tealâ tüm mevcudata yerine getirmek, uygulamak için birer kanun vermiş. Bu canlı, cansız, insan, hayvan ağaç tüm mevcudatı kapsamaktadır. İtaatin etkisini görmek için bunlardan bahsediyorum. Ziş-şuur sahibi olan insan dışındaki mevcudat itiraz hakkı olmadıkları için, yerine getirmeme gibi bir durumu olmadığı için itaatten başka durumları yoktur.

Tohumlar, çekirdekler Allah-u Tealâ’nın verdiği kanuna uyarak küçük olmalarına rağmen koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Baştan Allah-u Tealâ’nın verdiği kanuna uyarak, matbaha-ı kudretten öyle bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyorlar.

Her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar, Allah-u Teala’nın kendilerine verdiği kanuna uymalarından dolayı, rahmet fevzinden birer süt çeşmesi olur. Her bir nebat ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları, Allah-u Tealâ’nın kendilerine verdiğine itaat ederek, yumuşak olmalarına rağmen sert taş ve toprağı deler geçer. Her şey ona musahhar olur, onun emrine girer.

Evet, havada dalların intişarı ve meyve vermesi gibi, o sert taş ve topraktaki köklerin kolay bir şekilde yayılmsı ve yer altında yemiş vermesi, hem şiddetli hararete karşı aylarca nazik, yeşil yaprakların yaş kalması, hem Allah-u Tealâ’nın emrine sarılmalarından dolayı işlerini çabuk, kolay bir şekilde yapıyorlar.

Evet, bir ağacın yaprakları sigara kağıdı gibi ince ve nazenin yapraklar, ağaca bağlı olduğu sürece o şiddetli hararete karşı aylarca meydan okuyabiliyor. Yani sigara kağıdı gibi ve nazenin olan bir yaprak, böyle …. Ve tabi bu yaprak, güneş gibi bir kuvvete aylarca meydan okuyabiliyor. Enerjisini ağacın suyundan alıyor ve böyle olduğu sürece, bu acizliğine rağmen böyle bir kuvvete nasıl oluyor, sahip oluyor? Ama ne vakit ağaçtan kopsa bir iki dakikada kuruyup gidiyor. Acizliği meydana çıkıyor.
Eğer bizler de o yaprak gibi Kur’an’ın suyundan içersek, ona tabii olursak, emrine sarılırsak büyük bir kuvvete nail oluruz. Hani Üstad diyor ya: “Halbuki imanı elde eden kainata meydan okur.” Çünkü her şey Allah’ı zikreder, O’nun dilemesiyle hareket eder. Dilemesi halinde normal olan adetler bozuluyor.

Yakıcı olan ateş, Allah’ın dilemesiyle, Allah’ın dostu olan İbrahim (as)’a güzel bir bahçe oluyor. Kesici olan bıçak Allah’ın dilemesiyle İsmail (as)’i kesmiyor, ama yanı başında olan kayayı paramparça ediyor. Çakıl taşları Allah’ı zikrediyor, parmaklardan musluk gibi su akıyor, ağaç konuşuyor, aslan Müslümana yol gösteriyor, kurt çobana seyda oluyor, ay ikiye bölünüyor. (Bunların detayı Siyerde geçiyor.) Yani Allah’a dayanan, emrine sarılan, emir ve yasaklarına uyanın hiçbir zaman sırtı yere gelmez. mutlu olanlardan olur. Dünya ve ahirette mutlu olanlardan olur. Aksi takdirde vay halimize.

Allah-u Tealâ bizleri İslam’dan, Kur’an’dan ayırmasın. Bizleri daima Kur’an suyundan içenlerden eylesin. Bütün işlerimizde ihlaslı olmayı nasib etsin. Sözümüzün sonu Allah’a hamd’tir; Allah’a emanet olunuz.

Şeyhmus Coşkun
D.Bakır D Tipi Kapalı Cezaevi