BİTLİS - Şırnak`ın idil ilçesi ile Mardin arasında 23.07.1993 tarihinde yollarının kesilmesiyle alıkonulduktan sonra katledilen TIR şoförü Rahmi Omaç`ın ailesi yaşadıkları zulmü anlattı. Cinayetin 21 yıldır faili meçhul olarak kaldığını belirten Omaç`ın ailesi, JİTEM, PKK ve korucuların yaptıkları zulmün Hizbullah’a yıkılmaya çalışıldığını söylediler.
 
TIR şoförlüğü yaparak 7 nüfuslu ailesinin geçimini sağlamaya çalışırken katledilen Rahmi Omanç ile o gün beraber olan abisi Kemal ve kardeşi İsmet Omanç yaşadıkları korkunç olayı ve bugüne kadar yaşadıkları sıkıntı ve mağduriyetlerini ilk kez İlke Haber Ajansına anlattılar.
 
Yol kesenler sivil elbiseli ve ellerinde kaleşnikof silah vardı
Kamyon şoförlüğü yaparak geçimlerini sağladıklarını ifade eden Rahmi Omanç’ın abisi Kemal Omanç olayı şöyle anlattı: “23.07. 1993 tarihinde ben kardeşim İsmet, Rahmi ve Batman`da ikamet eden eniştemizle birlikte kendi aracımızla Cizre’den Mardin’e doğru geliyorduk. İdil ile Midyat arasında bir yerde araçların önü kesildiğini gördük. Güneşin batımına yaklaşık bir saat vardı. Bizleri de diğer insanlar gibi araçtan indirerek ormanlık bir alana götürüp yüzüstü yere yatırdılar. Yüzlerce insan vardı. Kadınlar ve çocuklar da vardı.
 
Yol kesenlerin ellerinde keleşler vardı, isim listeleri vardı, sivil elbiseliydiler. Cizreli Tahar ve Veysi adındaki, şahısların kalkmasını istediler onlar da kalktı. Daha sonra Abdullah ismindeki Cizreli şahsın da kalkmasını istediler. Abdullah adındaki şahıs olmayınca neden kalkmıyor diye hakaretler yapmaya başladılar.
 
Kadın ve çocuklara da sözlü ve fiziki hakaretlerde bulundular
Yere yatırdıkları insanları dövmeye ve ağza alınmayacak hakaretleri yapmaya başladılar. Yere yatırdıkları kadınlara, çocuklara ve bizlere öyle hakaretler yaptılar ki, artık kardeşim Rahmi de dayanmayarak kalktı ve onlara hepimiz namus sahibiyiz niye bu hakaretleri yaparak insanlara zulüm ediyorsunuz. Aradığınız şahıs burada değil. Olsaydı kalkardı diyerek onların yaptığı fiili ve sözlü hakaretlerine direnince onu da o 2 şahısla birlikte alıp götürdüler. Araçlarımızın anahtarlarını aldılar, araçların takometrelerini ve teyplerini söktüler.
 
Araçlar askerler tarafında silahlarla tarandı
Karanlık çökünce gelen üstü açık bir araçla Midyat karakoluna gittik. Orada sabaha kadar asfaltın üstünde insanlarla birlikte bekledik. İfadelerimiz dahi alınmayarak bizimle hiç ilgilenilmedi. Sabah olunca ifadelerimizin alınması için bizleri İdil Karakoluna gönderdiler. Oraya gittik. Oradan da olayın yaşandığı noktaya gittik. Araçlarımız askerler tarafından taranmıştı. Bizler askerlere neden yaptınız bunu deyince? Onlar içerde PKK vardır.” dedi.
 
Savcı adres vererek git kardeşini ara deyip soruşturma açmadı
Savcılığın git o bölgede kardeşini araştır diyerek kendileriyle ilgilenmediklerini ifade eden Omanç, “Olaydan sonra Cizre, Midyat, İdil ve çevre köylerinde 6 ay boyunca kaldım ve kardeşimin izine rastlamak için mücadele ettim. Midyat savcılığına başvuruda bulunda savcı bana adres vererek git oralarda ara gelen cenazeleri kontrol et diyerek olaya kayıtsız kalarak mahkeme açmadı, kayıptır, dedi.
 
Kardeşimin failleri PKK, JİTEM ve koruculardır
Araştırmalarımızı yaparken devlet bize PKK götürmüş diyordu. Korucular da bize kardeşinizi Hizbullah götürmüş diyordu. Beni Hizbullah’ın bulunduğu köye yönlendirdiler. Gittim orada gençler hep camide namaz kılıyorlardı. Bana çok iyi davrandılar bu zulüm ve çirkeflikleri kendilerinin yapmadıklarını söylediler. Kardeşimle birlikte götürülen Tahar ve Veysi’nin ailesi de olayı korucuların yaptıklarını söylüyorlardı.
 
Midyat bölgesinde koruculardan sorumlu Hawil isimli bir şahıs vardı. Diğer kaçırılan 2 kişinin akraba ve aileleriyle birlikte bu şahsa gittik. Ben Bitlisli olarak yalnızdım. Onların arasında geçen konuşmada Hawil onlara falan zaman bizim adamımızı vurmuştunuz, bize ihanet etmiştiniz gibi konuşmalar geçiyordu.  Neticede kardeşim o bölgede JİTEM, PKK ve korucular tarafında götürüldü.” diye anlattı.
 
Abim yapılan hakaretlere direndiği için götürüldü
Görgü tanıklarından ismet Omanç ise, “Abimin anlattığı gibi idil ile Midyat arasında çift şerit yol trafiğe kapatılarak bizleri de indirip ormanlık alana götürdüler. Yapılan tüm hakaretler bu ormanlık alanda yapıldı. Araçların önünü kesildiği yer 2 karakol arasıydı. Her 2 karakol olay yerinden 5 kilometre mesafede olmasına rağmen olay yerine intikal edilmedi.
 
Karanlık çökünce birden oradan uzaklaşmaya çalıştılar. Biz de arkalarında gitmeye çalışırken tekrar dönüp silahları bize uzatarak yere tekrar yatırdılar. Abimi sırf onların yaptığı sözlü ve fiili hareket ve zulümlerine karşı yapmayın diye direndiği için götürdüler. En azından kardeşimizin bir mezarının olmasını istiyoruz. Devletin bunu yapanları tespit edip, adalet karşısına çıkarmalarını istiyoruz. Bizim ne PKK,  ne JİTEM ne de Hizbullah ile bir bağlantımız yoktu. Bizim siyasi bir kimliğimiz dahi yoktu.” diye ifade etti.
 
"Yetim olarak büyüyerek büyük sıkıntılar çektik"
Rahmi Omanç’ın büyük oğlu Murat Omanç, 7 kardeşi ve annesiyle birlikte çektikleri sıkıntıları dile getirerek faillerin yakalanmasını istedi. Oğul Omanç, şunları söyledi: “Babamın olayı yaşandığında ben evin büyük oğlu olarak 6-7 yaşlarındaydım. Bir erkek ve 5 kız olmak üzere 7 kardeş o günden bu yana yetim olarak büyük sıkıntılarla büyüdük. Lise biri bitirdikten sonra ailemin geçimini sağlamak için okulu bırakarak İstanbul’a gittim. Orada bir müddet çalıştıktan sonra köydeki ailemi de İstanbul’la götürdüm.
 
Babamın bir mezarının olmasını istiyorum
Bu güne kadar yeterli bir araştırmayı yapamadık. Bundan sonra olayın takipçisi olacağız. Gerekirse bunu yargıya tekrardan taşıyacağız. En azında babamın bir mezarının olmasını istiyorum. Babamın bir siyasi kimliğinin olduğuna inanmıyorum.  İnsanlar suçlu da olsa yargı önüne çıkarılarak yargılanır. Bahsettikleri demokrasi bunu gerektiriyor. Suçsuz insanları infaz ederek asit kuyularına atıp aileleri mağdur edenlerin hala ortalıkta dolaşarak keyif çatmaları devlettin zafiyetini ortaya koymaktadır. İstiyoruz ki, devlet bu failleri beli olan cinayet ve kayıopları araştırarak bunları yapanları adaletin karşısına çıkarmasıdır.” şeklinde konuştu.  (Şükrü Tontaş - İLKHA)