Dünya nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturan Müslümanların yaşadığı ülkelerde her gün çatışma, gözyaşı, kan ve işgal haberleri geliyor. Neredeyse her on yılda bir Birleşmiş Milletler ve NATO`ya bağlı ülkeler sorun yaşayan İslam ülkelerine müdahale ederek, kendi çıkarları ve istekleri doğrultusunda eylemlerde bulunuyor.
Gazze`de ölenlerin çığlıkları hala kulaklarda
İslam ülkelerinin yer altı zenginlikleri ve petrol için sürekli bölge ülkelerinde iç çatışmalar çıkartan ve sonrasında BM ve NATO ile ülkeleri işgal etmeye kalkan Batılı ülkeler Filistin ve Bosne-Hersek gibi ülkeler gündeme gelince kılını bile kıpırdatmıyor. Özellikle İsrail`in Gazze`ye yapmış olduğu saldırılar ile ölen binlerce Müslüman`ın çığlıkları hala insanlığın kulaklarında iken BM ise sadece uygulanmayacak kararlar almak ile meşgul oluyor. Son olarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde başlayan halk ayaklanmaları sonrası her geçen gün tırmanan gerilim sonunda Libya`da patlak verdi. Libya`da Kaddafi`nin yönetimi kendi isteği dışında devretmeyi reddetmesi sonucu BM`nin almış olduğu karar doğrultusunda Fransa, ABD ve İngiliz savaş uçakları İslam coğrafyasına kan kusmaya başladı. İşgalin, Haçlı Seferleri olarak adlandırılmasını engellemek için Türkiye`nin de kurucu üyesi olduğu NATO`ya devredilmesi ise tamamen Müslüman ülkeleri şaşırtmak için yapılıyor.
Her olay İSLAMBM`sini zorunlu kılıyor
Son olarak Libya`da yaşanan iç çatışmalara yönelik askeri müdahale yine İslam ülkeleri arasında askeri operasyonları da yapabilecek bir İslam Birleşmiş Milletler Örgütü`nün kurulmasını bir kez daha zorunlu kılıyor. Libya`da halkın Kaddafi`ye karşı haklı başkaldırışı, Tunus`da Bin Ali`ye karşı, Mısır`da Mübarek`e karşı, Yemen`de Bahreyn`de yaşanan halk ayaklanmaları da bu gerçeği bir kez daha gözler önüne seriyor. İKÖ ve D-8`in bünyesinde kurulacak askeri bir gücün huzuru sağlamak için görev verilmesi gerektiği belirtiliyor.
İKÖ 2008`de önemli bir karar almıştı!
İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Mart 2008 tarihinde Sengal`in Başkenti Dakar`da yapmış olduğu 11`inci Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinden, 21`inci yüzyılın Batılı ülkelerinin meydan okumalarına cevap verebilecek Birleşmiş Milletler benzeri aktif bir yapının kurulması için İKÖ`nün eski kuruluş şartı yenilenerek kuruluşun, yeni bir yapıya büründürülmesi kararlaştırıldı. 57 ülkenin ortak siyasi iradesini oluşturma ve bunu uygulamaya geçirme konusunda kurulduğu günden bu yana yetersiz kaldığı için eleştirilen İKÖ, yeni kuruluş şartı uyarınca genel sekreterin genişletilen yetkileri, kolaylaştırılacak karar alma süreçleri, etkin kılınacak komiteler, bağımsız komisyonlar ve bağlı kuruluşlar sayesinde, küresel düzeyde inisiyatif alan aktif bir yapıya sahip olmayı hedefliyor. Ancak aradan geçen süre zarfında İKÖ`nun bu anlamda ne tür bir gelişme ortaya koyduğu ise henüz netleşmedi.
"BM`nin adı büyük ancak yetki verenleri az"
Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi Prof. Dr. Oya Akgönenç, BM kararı sonrası Libya`ya yapılan saldırıyı eleştirerek, BM`nin ikinci dünya savaşının galipleri tarafından kurulduğunu hatırlattı. Akgönenç, "BM`de bu gün veto hakkı olanlar savaşın galipleridir. BM`nin devlet sayısı yaklaşık iki yüz devlet var. Ancak oylama sadece beş ülkenin kararına bağlıdır. Güvenlik Konseyi`nin 15 üyesi olmasına rağmen ancak veto yetkisi olan ülke sayısı beştir. Her ne kadar BM`nin adı ve görünüşü büyükse de kontrol son derece küçük ve sınırlı ülkelerin elindedir" diye eleştirdi.
Güçlü olan haklı değildir
BM`nin güce dayalı bir anlayışın ürünü olduğunu da kaydeden Akgönenç, "Bizim dünya görüşümüze göre ise haklı olan doğrudur. Haklı olanın yanında yer alınmalıdır. Bu ise belli kurallarla açıklanır. Bizim dünya görüşümüze göre önemli olan haktır, güç değil. Birbirine zıt iki görüş var. Bu şartlar altında Ortadoğu`daki olaylara bakınca dünyanın tepkisi çok garip oluyor. Karışması gereken yere karışmıyor, hiç işi olmayacak yeri gidip bombalıyor. D-8 teşkilatını kurduğumuz zaman bu fikre de söylemiştik. Müslüman ülkelerin bir araya gelerek kurdukları siyasi bir platform olmalı. Adeta bir Birleşmiş Milletler olmalı" dedi.
Akgönenç, Arap Birliği ve İKÖ`nün de bu konuda yetersiz kaldığını kaydederek, "Bazı girişimler olmakla beraber çok cılız ve etkisiz kaldı. Sonuç olarak BM gibi hedefi, prensipleri belli büyük yeni bir kuruluşun olması gerekir. Bu sadece bölgesel olmamalı, tam aksine geniş kapsamlı Endonezya`dan Fas`a kadar Afganistan`dan Yemen`e kadar büyük bir platform olmalı. Onlar karar vermeli. İlle de BM devam edecekse bir karar verilmeden önce her iki yerde de tartışılsın, bu kuruluşlar adeta birbirini dengelesin" dedi.
Keyfi saldırıları yeni bir güç durdurmalı
"Daha karar verilir, verilmez; Fransa hemen Libya`yı vurdu. Halbuki hakları yoktu. BM kararından kendilerine yorum yaptılar" diyen Akgönenç, bu gibi keyfi uygulamaların önünü ancak yeni bir kuruluşun dur diyebileceğini söyledi. Akgönenç, "Bu gibi keyfi hareketleri önlemenin tek yolu; ya BM`nin ana prensiplerinde değişiklik yapılacak, ya da bu olamıyorsa bunun dışında tamamen ondan bağımsız, onun kadar güçlü yeni bir BM kurulacak. Ancak bu şekilde bir denge sağlanacak. Bu gün bu yapılması zaruret haline gelmiştir. Olayların kendi gidişatı bunu ortaya çıkarmıştır" değerlendirmesinde bulundu.
Bulaç: Türkiye öncü rol oynamalı
Gazeteci Yazar Ali Bulaç, Libya`da da Afganistan`daki gibi benzer olayların gerçekleşebileceği uyarısını yaparak, "Kimsenin kuşkusu olmasın, Libya`da da benzer şeyler olacak. Dahası, Suriye ve İran sıraya girecek. Bu, asla gündemden kalkmamış olan BOP projesinin yere ve zamana göre uygulanması ameliyesidir. Projenin taktik yönünde çeşitli değişiklikler olabilir. Ama temel stratejik hedefi, bölgede Batı`ya meydan okuyacak potansiyel imkânları akamete uğratmak, İsrail`den daha etkin ve daha güçlü bir ülke bırakmamak. Bu çerçevede siyasi rejimler ve haritalar değiştiriliyor" dedi.
Türkiye NATO`da geri adım attı
Bulaç, BM`de veto yetkisi olan 5 ülkenin olduğunu kaydederek, "Bu ülkeler BM`yi istedikleri gibi kullanabiliyorlar. Bazen de ABD istediği BM`nin kararlarına aldırış etmeden saldırılar yapabiliyor. Irak işgali bu şekilde oldu. NATO deseniz aynı şey. NATO demek ABD ve İngiltere demek. Libya olayında ortak bir irade batılı ülkeler tarafından ortaya konunca Türkiye maalesef geri adım atmak zorunda kaldı. Bundan sonra İslam ülkelerini sırayla işgal etmeyi düşünüyor. Bu işgallerin sebebi ve hedefi de haritaların değişmesidir. Enerji kaynakları, eneri yollarına el konulmasıdır. İslam dünyasında yeni bir sömürgeci anlayışın başlatılmasıdır" diye eleştirdi.
"Türkiye güya İslam dünyasında yen bir rol üstleniyor. Komşularıyla sıfır politika yapıyor. Oyun kurucu bir ülke konumuna çıkıyor. Türkiye olmadan yaprak kımıldamıyor" diyen Bulaç, bu noktada Türkiye`nin ortaya çıkmasını istedi. Bulaç, "İşte böyle bir yerde Türkiye kendini göstermeli. Bu işin tek çözümü Türkiye`nin İran ve Mısır ile işbirliği yapıp, arkasından da Pakistan Suudi Arabistan ve diğer ülkeleri de arkasına takıp, İKÖ`nün bünyesinde bir `İslam Barış Gücü` oluşturulmalıdır. Ortadoğu`daki olaylar bundan sonra da durmayacak. Her defasında yabancı ülkeler gelip burayı işgal ederse, günün birinde Suriye, İran ve Türkiye`de aynı akibete uğrayacaktır. Batı dünyasına `sen bu işe karışma, bu bizim bir iç meselemizdir` demesi gerekir" dedi.
Türkiye iyi halkla ilişkiler yapıyor!
"Türkiye`nin söylediği ile uyguladığı arasında da büyük bir çelişki olduğunu ifade eden Bulaç, "Türkiye İsrail`i OECD`ye kabul etti. Fransa`nın NATO`nun askeri kanadına geri dönmesine onay verdi. Rasmussen`in NATO Genel Sekreteri olmasına engel olamadı. Füze kalkanı savunma sistemini kabul etti. NATO`nun Libya`ya girmesine karşı çıktı, şimdi ise harekatın merkez üssü İzmir oldu. Sadece sözde bu politikaları takip ediyor. İş icraata geldiğinde NATO ve ABD`nin çizdiği çerçevenin dışına çıkamıyor. Türkiye dış politikasının en başarılı tarafı `halkla ilişkiler` bölümüdür" diye eleştirdi.
Bayraktutar: Çifte standarda yeni bir oluşum son verebilir
Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, "İslam Alemi derhal kendi "adalet ve güvenliği` için İslam Birleşmiş Milletlerini kurmalıdır" diyerek BM`nin Irak için aldığı kararın aynısını Libya için alarak işgale yol çizmesinin İslam alemine ders olması gerektiğini söyledi. Bayraktutar, "Bosna- Hersek`te soykırıma, İsrail`in Lübnan ve Gazze`ye yaptığı saldırılara, göz yuman BM`nin sistematik katliam ve tecavüzlere kapı aralamasına artık yeter demeliyiz. Pakistan, Afganistan ve Somali de Batı`nın kurtarma operasyonuydu ve sonuç yine işgal ile sonuçlanmıştı. İslam Alemi derhal kendi "adalet ve güvenliği` için İslam Birleşmiş Milletlerini kurmalıdır. Tek çare budur" dedi. Bayraktutar, Bosna-Hersek`te 1992-1995 yılları arasında süren soykırıma müdahalede bulunmayan BM`nin, Libya karşısında hızlı karar alması ve hava saldırısı başlatması, aynı şekilde terör devleti İsrail`in Lübnan ve Gazze`ye yaptığı saldırılara göz yummasını çifte standart olarak niteleyerek, "Avrupa`nın tam ortasındaki Bosna-Hersek`te yaşanan savaşta yüz binin üzerinde sivil katledildi, 50 bine yakın kadın ise toplama kamplarında sistematik tecavüze uğradı. Ya İsrail`in yaptığı katliamlar, Sivil ve Çocuk Hedefler, Suikast Politikası, İşkence ve Hukuksuz Hapsedilmeler, Dolaşım Özgürlüğünün Engellenmesi, Utanç Duvarı, yıkımlar ve devam eden ambargo... Batı bunları neden görmüyor? 3 gündür Filistin yine bombalanıyor. Libya`ya saldırı düzenleyen Koalisyon güçleri neden sessiz" diye sordu.
Mahalli: Niye İsrail`e ses çıkarmıyorsun?
Gazeteci Yazar Hüsnü Mahalli ise yaptığı değerlendirmede BM`nin hangi hakla Libya`ya saldırdığını sordu. Mahalli, " BM ne hakla toplanıyor da Libya`ya saldırı kararı alıyor. Kimsin sen. Niye İsrail için almıyorsun? İsrail kurulduğu günden bu yana Lübnan`a, Suriye`ye her tarafa saldırıyor mu, saldırmıyormu? Rusya bu operasyona haçlı seferi diyor ama kendisi Çeçen halkını öldürüyor. Peki niye Çeçen halkını öldüren Putin`e karşı BM bir karar almıyor. Libya`da olanlar Rusya`da olanlarla aynı şey" diye eleştirdi. "İslam ülkeleri maalesef kötü bir sınav veriyor" diyen Mahalli, Arap Birliği BM kararının uygulanması için Batı`nın operasyonuna yeşil ışık yaktığını ve çağrıda bulunduğunu eleştirdi.
Mahalli, "İKÖ`de aynı şeyi yaptı. Sicili kötü ülkelere bir misyon vererek Libya`ya yönelik bir saldırı zemini hazırlaması İslam ülkeleri açısından kötü bir sınavdı. Kim ne dersi desin, Fransa ve İngiltere`nin niyetleri kesinlikle kötüdür. Daha BM kararı çıkmadan bunu yansıtmışlardı" dedi. Dünyadaki bu yapı bir şekilde dengelenmeli diyen Mahalli, bu konuda gerçekçi olunması gerektiğini de ifade etti. Mahalli, "Bu yapılabilir ama işbirlikçi, ihanet içinde iktidarlar varolduğu müddetçe çok zor. Beş ülke toplanıyor vurucağız diyor, vuruyor. Bazı Arap ülkeleri operasyona uçak bile gönderdi" dedi.
milligazete