DİYARBAKIR - HÜDA PAR Diyarbakır il Başkanlığında basın mensuplarıyla bir araya gelen HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti sözcüsü Sait Şahin, rüşvet ve paralel yapı iddialarından 34 kişinin öldürüldüğü Roboski katliamına, sivil anayasadan 2014 yılı asgari ücret miktarına kadar önemli açıklamalarda bulundu.
 
"Yaşananlar AK Parti ve Gülen grubu arasındaki bir çatışmadan ibarettir"
Bazı bakan çocuklarının da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin tutuklanmasıyla sonuçlanan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Şahin, "Adı yolsuzluğa karışan bakanların istifalarının ardından, çok sayıda Emniyet Müdürünün görev yerlerinin değiştirilmesi, hükümet üyelerine yönelik bu operasyonun emniyet ve polis kaynaklı olduğunun hükümet tarafından da kabul edildiğinin göstermektedir. Hızlı bir şekilde değiştirilen adli kolluk yönetmeliğinin hemen ardından yeni bir operasyon için savcı tarafından girişimde bulunulmuş ise de, yeni atanan emniyet müdürlerinin yakalama ve gözaltı emirlerini yerine getirmemesi üzerine yaşanan ikinci kriz ve HSYK açıklamaları, her ne kadar yürütme ve yargı arasındaki bir çekişme gibi görünse de AK Parti ve Fethullah Gülen grubu arasında yaşanan bir çatışma olduğu herkesin malumudur." şeklinde konuştu.
 
"Roboski katliamının failleri halen korunup kollanmakta"
27 Aralık 2011 tarihinde TSK`ya ait savaş uçakları tarafından gerçekleştirilen katliamda ölenlerin ailelerine başsağlığı dileyen Şahin, "2 yıl önce bir insanlık suçu olarak değerlendirdiğimiz bu katliam, Kürdistan`da, 1937`de Dersimde, 1994`te Şırnak`ta yapılan katliamlardan farksızdır. Roboski katliamının failleri bugün bile korunup kollanmakta emri verenler ve bu katliama imza atanlar yargı önüne çıkarılmamaktadır. Katliamdan dolayı hayatını kaybeden ailelerden özür bile dilenmemiş, tazminat ödenmek suretiyle sorumluluktan kurtulma yoluna gidilmiştir. Bu katliamı yapanlar kadar faillerini koruyup kollayanlarda vahşice işlenmiş bu insanlık suçuna ortaktırlar." ifadelerini kullandı.
 
"1982 Anayasası topluma giydirilmiş deli gömleğidir"
2011 milletvekilliği genel seçimlerinden sonra başta iktidar partisi olmak üzere, tüm partilerin en büyük vaadinin yeni bir sivil anayasa yapmak olduğunu ifade eden Şahin, "Bu amaçla mecliste grubu bulunan parti temsilcilerinin katılımı ile oluşturulan Anayasa uzlaşma komisyonu, heba ettiği 2 yılı aşkın bir sürenin ardından resmen feshedildi. Geçen süre zarfında topluma giydirilmiş deli gömleği olan 1982 anayasasında yer alan hiçbir maddenin değiştirilmesi üzerinde uzlaşamayan komisyon ülke gündemini uzun süre gereksiz yere işgal etmiş, boş yere umut tacirliği yapmıştır. Esasında statükonun adeta bekçiliğine soyunan partilerden halkın ortak menfaatine dair düzenlemeler konusunda ortak tavır sergilemelerini beklemek ham hayalciliktir. Yeni ve sivil bir anayasa yapılamamış olması, mecliste grubu bulunan tüm partilerin ortak ayıbı olacaktır." dedi.
 
2014 yılı asgari ücretiyle ilgili açıklamalarda bulunan Şahin, "Asgari ücretin belirlenmesinde 16 yaş altı ve üstü ayrımının ortadan kaldırılması ve ücretlerin eşitlenmesi olumlu bir gelişmedir. Yine asgari seçim indirimi kapsamının genişletilerek önceden 4 çocuklu ailelerden gelir vergisi alınmaması, 3 çocuklu aileleri de kapsar hale getirildi. Bununla birlikte asgari ücret yönetmeliğindeki, "asgari ücretin işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir" şeklindeki tanımı değiştirilmemiş ve işçinin bakmakla yükümlü olduğu ailesi tanıma dâhil edilmemiştir. Asgari ücretlerinin düşüklüğü normal değildir." şeklinde konuştu.
 
"Elektrik kesintileri Kürdistan bölgesinde hayatı olumsuz etkiliyor"
Elektrik dağıtım hizmetlerinin hemen ardından özellikle Kürdistan bölgesinde yoğun ve uzun süreli elektrik kesintilerinin hayatı olumsuz yönde etkilemekte olduğunu ifade eden Şahin, "Mevsim şartları itibarıyla elektrik ihtiyacının fazlasıyla karşılanabildiği, dört bir tarafı ülkenin elektrik ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan hidroelektrik santralleri ile çevrili, ülkenin en büyük 2 nehrine sahip bir bölgede elektrik kesintilerinin yaşanması ancak özel bir kasıt varsa mümkün olabilir. Kaçak elektrik bahane edilerek toplam elektrik sarfiyatı Marmara bölgesindeki fabrikalar kadar bile olmayan bir coğrafyanın başta şehirleri olmak üzere, köy ve mezralarının karanlıkta bırakılması buna karşılık yetkililerin bu duruma seyirci kalması tam bir aymazlıktır. İş ve sosyal hayatın vazgeçilmezi haline gelen elektriğin bu denli kesintiye uğramasına son verilmeli, varsa altyapı ve iletim yetersizliği derhal giderilmeli, halkın önemli ihtiyaç kalemi kar amacı güden özel sektörün keyfine ve insafına terk edilmemelidir." dedi.
 
"İhvanın mücadelesi darbeci yönetimin hevesini kursağında bırakacaktır"
Şahin, İhvan hareketinin terör örgütü ilan edilmesi ve malvarlıklarına el konulması gibi kararların, darbe yönetiminin seçimlere kadar lehine olacağına inandığı ortamı sağlamaya yönelik adımlar olduğunu belirtti. Şahin, "İhvan hükümetinin Başbakanı Hişam Kandil`in de adeta azılı bir suç gibi yakalanıp tutuklanması, diğer İhvan hareketi üyelerine görülen muamele emperyalistlerin ve Siyonistlerin güdümünde hareket eden işbirlikçi yönetimin işlediği azgınlıklardır. İhvan hareketi her ne kadar sosyal ve siyasal denklemin dışına çıkarılmak istense de neticede hareketin toplumsal tabanı, yaygınlığı ve meşruiyet zeminindeki mücadelesi, ilk seçimlerde etkisini büyük ölçüde gösterecek ve inşallah darbeci yönetimin hevesini kursağında bırakacak bir tarzda ülke yönetiminin şekillenmesinde başat rol oynayacaktır." ifadelerini kullandı.
 
"Allah tüm Müslümanların beraberliklerini zulmün ve haksızlığın sona erdirilmesine vesile kılsın"
Çin`in batısındaki Uygur Özerk Bölgesi diye adlandırılan Doğu Türkistan`ın Kaşgar vilayetinde, Çin polisi tarafından 8 Müslüman`ın katledildiğini söyleyen Şahin, "On yıllardır Doğu Türkistanlı Müslümanlar Çin zulmü altında yaşamak zorunda bırakılmışlardır. İster doğuda ister batıda olsun dünyanın hemen her yerinde Müslümanlar emperyalist güçlerin baskı ve zulümlerine maruz kalmaktadırlar. İslam âlemi ise hala kendi içinde adaleti ve barışı tesis edememiş, iç karışıklıklar, mezhep savaşları, kimlik inkârları ve işgallerle boğuşmaktadır. Tam da bu sebeple dışarıdan müdahalelere karşı güç ve birlik toplayamamakta, dünyanın değişik ülkelerindeki mazlum halkların koruyucusu olamamaktadırlar. Allah tüm Müslümanlara vahdeti, aralarında adaletle hükmetmeyi, barış ve kardeşlik hukukunu gözetmeyi nasip etsin. Birlik ve beraberliklerini zulmün ve haksızlığın sona erdirilmesine vesile kılsın" dedi. (Ömer Yasin Ergin - İLKHA)