Bir toplumun gençleri ne kadar çok verimliyse, o toplum geleceğe sağlam adımlarla ilerler. Günümüzde gençlerin toplumdaki yeri büyük oranda anlaşılmıştır.
Toplumlar geleceğe yaptıkları yatırımları sayesinde canlarının, akıllarının, mallarının, nesillerinin vs. emniyetini sağlarlar. Bu da hiç tereddütsüz terbiyeli bir gençlikle olacak işlerdir. Gençleri terbiyeli olan toplumlar huzurun, adaletin, emniyetin ve selametin teminatçısı olurlar Allah’ın izniyle.
Terbiyeden kasıt hiç kuşkusuz Rabbani terbiyedir. Halık’ın mahlukunu terbiye etmesi kadar doğal bir şey olamaz. Malumdur ki Halık olan Allah, Mahluk olan insanoğlunu gereği şekilde terbiye edecek bir reçete sundu. Kur’an ve Sünnet reçetesi…
İşte toplumlara düşen de bu reçeteleri kendilerine deva edebilmektir. Ne zaman ki hasta olan insanlığa bu reçeteler tatbik edilirse o zaman insanlık her iki cihan saadetine ulaşacaktır. Yok eğer reçete başka şeylerde aranırsa o zaman tam bir gaflet ortamı oluşur ve öze dönüş olmayıncaya kadar bu çaresiz arayış son bulmaz.
Günümüzde maalesef boş arayışlarla gençler uğraştırılıp zihinleri bunaltılıyor. Özellikle günahlara daldırılmaları noktasında şer güçleri tarafından amansız bir mücadele verilmekte. Uyuyan toplumlar da maalesef uyanmaya hevesli dahi değil. Suçlu olan birileri elbet vardır ama unutmamak gerekir ki ilk suçlu bizleriz. Toplumun her bir bireyinin hakkaniyeti anlatma noktasında gayretsizliği maalesef toplumları içinden çıkılmaz buhranlara sürükleyen bir cellat halini aldı.
Gençlere şu fesadı yapmanız nahoştur denildiği halde, sanki sırf bir genci o nahoş şeylere bulaştırmaya yönelik bir hayat bir programı çizilmiştir birilerince… Genç de doğal olarak nefsi ve vicdanı arasında bir ikilem arasında kalıyor.
Aslında bu ikilem doğaldır, fakat İslami açıdan bakıldığında günümüz hayat şartlarının birer günah deryası olması esef vericidir. Örneğin bir baba çocuğunu, rahat bir yaşam yaşaması ve elit bir kesimden olması için üniversiteye gönderir. Fakat gözden kaçırdığı bir nokta vardır ki çocuk üniversiteye giderken çevresinde cereyan edecek olayların büyük bir çoğunluğu İslam’a zıt düşer. “Bak evladım seni ateşin yanına bırakacağım senin iyiliğin için ama sakın ha yanma, dikkatli ol.” Gibi gülünecek bir hale düşmüştür aileler. Sormazlar mı peki: “Hey mübarek adam! Çocuğunun yanmasını istemiyorsun ama onu ateşin içine atıyorsun. Sen deli misin?”
Burda ailenin hatası olarak tezahür eden olayda aslında toplumun bir hatası vardır. Bu hata hep geçiştirildiği için büyümüş ve içinden çıkılmaz eylemsizliklere dönüşmüştür. Bu hata başta değindiğimiz gibi reçetenin yanlış yerlerde aranmasıdır.
Reçetemiz bellidir. Kur’an ve Sünnet… Hasta toplumlara, bu reçeteyi sunan mümin kalp doktorlarına selam olsun… Vesselamu aleyna…
Mus’ab Tamkan / Isparta - Yaş: 19