Hüseyin Kaya / Doğruhaber
Haber Yorum
 
Seçim tarihine az bir zaman kala yapılan “yolsuzluk ve rüşvet” operasyonu birçok insanın kafasında soru işaretlerine neden oldu.

Hükümet kanadı ve hükümete yakın gazeteciler Halkbank üzerinden uluslararası bir komplonun devreye sokulduğunu iddia ederken içerde de amacın Ak Parti’nin seçimde oy kaybetmesi olduğunu savunuyorlar.

Muhalefet ise yolsuzluk üzerinden yükleniyor.

Bu arada Gülen medyası yazarları da hükümeti yolsuzluğu örtbas etmekle suçluyor.

Bakın Ekrem Dumanlı son yazısında ne diyor:

“Bizdeki durum malum. 4 bakan ve çocuklarının suçlandığı, somut bilgi ve belgelerin tüyler ürpertici bir manzara arz ettiği soruşturmaya, müdahale üstüne müdahale yapılıyor. Daha ilk gün emniyet yetkilileri alelacele değiştiriliyor, yeni savcılar atanıyor, emniyetteki görev değişiklikleri bütün Türkiye’ye teşmil ediliyor, soruşturmanın üzerine giden herkese (medya dahil) baskı uygulanıyor, suçsuz günahsız insanlara hakaret ediliyor, onlara “çete” suçlaması yapılarak “yolsuzluk”un üzerine kara bir perde çekilmek isteniyor…”

Kimileri de meselenin seçim olduğunu iddia ediyor.

Öyle ya seçimlere üç ay kadar kalmışken…

Hele bir de dosyaların bilerek bekletildiği iddiası var ki meselenin yolsuzluk değil de seçim olduğunu ayan beyan ortaya koyuyor.

İşte bu minvalde yazılan bir yazı:

“… Yolsuzluk iddiaları dünyanın her yerinde gazetecilerin ilgisini çeker. Çünkü vatandaşın ilgisine mazhardır. Ayrıca gazetecilik, kamu yararı gözetilerek yapılan bir çeşit demokratik denetimdir. Ne var ki seçime çok az bir süre önce yolsuzluk kampanyaları açmak çok sayıda soru işaretlerinin oluşmasına da sebeptir. İki kritik konu var zamanlamada: Bir, bahsi geçen (daha doğrusu geçecek olan) dosyalar niçin bu zamana kadar bekletildi? İki, bu kadar kısa bir süre kalmışken yapılan yolsuzluk suçlamasına cevap vermek için yeterince savunma süresi kaldı mı? Açık söyleyeyim, bu saatten sonra yapılacak olan yolsuzluk suçlamaları doğruyu arama ve yoksulluktan arınma talebinden daha çok siyasette belli bir imaj ve hava oluşturmak içindir ve güvenilir olma özelliğini kaybetmiştir. Bu konuda samimi olan, seçim sonuçlarının sabahında elindeki dosyaları kamuoyuna arz eder...”

İnsan ne söylediğine ne yazdığına dikkat etmelidir.

Gün gelir söylediklerin aleyhinde delil olarak kullanılabilir.

Yukarıdaki ikinci yazı kime mi ait?

Ekrem Dumanlı’nın 29 Aralık 2008 tarihinde yazdığı yazı.

İbret verici değil mi?