BİNGÖL- Bingöl Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Kalkınma Derneği (BİN-DER) Başkanı Doğan Karasu, gündemdeki konularla ilgili yazılı bir açıklama yaptı.
 
Başkan Karasu açıklamasında, "Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz, `Ben bugüne kadar Bingöllülerden `Çalıştık, sorunları analiz ettik, şöyle bir proje geliştirdik bunu alın uygulayın, Bingöl`e şöyle faydanız olur diye bir şey duymadım` diyor. Sayın Cevdet Yılmaz`ın Bingöllülerin fikir, proje üretemediği iddiası gerçekçi değildir. Hiçbir karşılık beklemeden fikir üretecek, projeler sunacak yüzlerce Bingöllü vardır. Sayın Cevdet Yılmaz Bingöl Platformunun hazırlayıp kendilerine sunduğu Eğitim, Sağlık, Tarım-Hayvancılık, Ulaşım ve benzeri raporları hatırlamıyor. O raporları hazırlayanlar her türlü raporu üretebilecek kapasitededir. Sayın Bakan o raporları tartışmaya açsaydı, `Proje hazırlayıp bize sunun` deseydi hiç endişesi olmasın o projeler de yapılırdı. İnönü Mahallesi, Bingöl Ovası, Barajlar, Duble Yollar, Hayvancılık vb. alanlarda birçok açıklamamız oldu. Sayın Bakan bu konulara ilgi gösterdi mi? Fikir üreten insanlar, kimseden emir beklemez, doğru bildiklerini söyler. İnönü Mahallesi Çarşı Merkezi olarak değerlendirilsin dedik. Defalarca dile getirdik, Bakan Bey`in ilgisi olmadı. Şimdi de yeni prensleri aracılığıyla çarşı merkezi yok, büyük bir sıkıntı var açıklamasını yaptırıyor. Sayın Cevdet Yılmaz, seçimden seçime genel çağrılarda bulunur. Seçimden sonra kendisini kuşatan kesimler dışında hiç kimseyle görüşmez, hiç kimsenin önerilerine değer vermez. Kendisini kuşatan insanların referanslarıyla hareket eder." dedi.
 
"Hırsızlığa da, paralel devlete de karşıyız"
Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Karasu, "Türkiye gündemini belirleyen paralel devlet, fişleme, hırsızlık, rüşvet, siyaset mühendisliği, iç ve dış mihraklar vb. tartışmalar `yeni` denilen `eski Türkiye`nin kadim hastalıklarıdır. Kamplaşmalar, karşılıklı ideolojik mevzilenmeler, yer tutmalar, tehditler, seviyeden mahrum tartışmalar, iftiralar, birbirine düşen ortakların her türlü enstrümanı kullanma ahlakı ve tavrı, işin özünü görmemizi engellemektedir. Ülke büyük bir stadyuma dönüşmüş, fanatik taraftarlar, tribün liderleri ve amigoların yönlendirmesiyle, Türkiye gerçeğini, kişiler ve olaylar üzerinden yeniden üretiyor. Hayata ilkeler üzerinden bakmıyoruz. Türkiye`de irili ufaklı şer grup, ideolojik kesim ülkeyi ele geçirmenin uğraşını veriyor. Devlet kaç yılda bir el değiştiren dükkan gibi el değiştiriyor. Hiçbir şekilde herkesin devleti olamadı, onu ele geçirenin oyuncağı oldu. Devleti ele geçirme hülyası sadece cemaate mal edilecek bir hedef değildir. AK Partiyle koalisyon kurmuş, onun dışında kalan tüm kesimlerin temel hedefidir. Devleti ele geçirmek bir hak olarak görülüyor. Devlet kimin eline geçti, geçecek, geçmeli tartışmalarını yapmak yerine çağdaş, katılımcı, hukuka dayalı, bütün toplumsal kesimleri bir özne olarak gören, şeffaf, hesap veren, güç ilişkisine göre şekillenmemiş vb. bir devleti savunmalıyız. Vatandaşlarını fişleyen, hesap vermeyen, vatandaşlarını iktidar şekline göre tasnif eden bir devlet ciddiye alınamaz" ifadelerini kullandı.
 
``Seçilmiş bir hükümetin yetkisine ortak paralel bir örgütlenme olamaz``
Seçilmiş bir hükümetin yetkisine ortak paralel bir örgütlenme olamayacağını dile getiren Karasu, ``Devlete azınlık ve çoğunluk farkı olmaksızın herkes ortaktır. Hırsızlık algısı ve geleneği ülke tarihi kadar eskidir. Hırsızlık kültürü çok yerleşiktir, dünya sıralamasında hatırı sayılır bir yerdeyiz. Fırsatı olan çok az sayıda insanın hırsızlığa tevessül etmeyeceği gerçeği ortadayken, muktedirlerin ve çocuklarının buna tevessül etmeyeceğini söyleyemeyiz. İç ve dış komplo teorileri ile iddiaları önemsizleştirmek, soruşturmayı baskıcı yöntemlerle gölgelemek, iddiaları değersizleştirmek, hırsızlığı ayetlerle, hadislerle, siyerden örneklerle örtmeye çalışmak yanlıştır. Kendi yolsuzuna yol vermek, masumiyet karinesini bu hukuk düzenine dayanarak gerekçe göstermek, adalete vurgu yapmak, işi adalete havale etmek yanlıştır. Hırsızlığa adı karışanların hemen istifa ettirilmesi gerekiyor. Hırsızlık, rüşvet, hırsızlık yapma amacıyla örgüt kurmak suçlamasına maruz kalanlar sıradan, gariban, kimsesiz vatandaşlar değil ki. Hırsızlığın bu kadar normalleşmesi, haram-helal kavramlarının bu kadar yetim kalması, dindarların sarayı ele geçirmek için her şeyi meşru görmesi, bir kısım dindarların da saray dindarlığına kendilerini kaptırması dindarları çürütüyor." şeklinde konuştu. (Nihat Kanat-İLKHA)