ANKARA - Gündemi değerlendiren Hür Dava Partisi Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz, partilerinin yerel seçim çalışmaları ve başkan adaylarının açıklanması, PKK`li grubun saldırısında uğrayan öğrencilere ceza verilmesi ve son günlerde gündemi meşgul eden yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında hükümet ve Gülen grubu arasındaki gerginlik hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
 
Yavuz, HÜDA PAR Genel Merkezinde yaptığı değerlendirmede, Bakan çocuklarına yönelik rüşvet operasyonları ve emniyet müdürlerinin görevden alınması olayında hükümet ile Gülen grubu arasında iyice ortaya çıkan çekişme ve gerginliğin, siyasî hedeflere varma gayesiyle emniyet ve yargının bir silah olarak kullanıldığını kesin bir şekilde ortaya koyduğunu belirtti.
 
"Yanlış adaylarla kazanmaktansa doğru adaylarla kaybetmeyi tercih ederiz"
Yaptıkları programlarla 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde seçime girecekleri illerde belediye başkan adaylarını halka tanıttıklarını ifade eden Yavuz, "Geçtiğimiz hafta gerek kuruluşumuzun birinci yıldönümü gerekse de belediye başkan adaylarımızın tanıtımları için halkımızın yoğun ilgi ve teveccühü ile gerçekleştirilen Van, Şanlıurfa, Diyarbakır, Batman ve Bingöl programlarının ardından bu hafta son olarak Mardin`de aday adaylarımızı halkımıza tanıtacağız. "Dürüst Siyaset Gerçek Adalet" misyonuyla başladık; "Dürüst Belediyecilik Gerçek Hizmet" parolası ile yolumuza devam ediyoruz. Yerel seçimlerde adaylarımızı belirlerken emaneti ehline verme düsturu ile hareket etmeyi amaç edindik. Yanlış adaylarla seçim kazanmaktansa doğru adaylarla seçim kaybetmeyi tercih eden bir anlayışı kendimize şiar edindik. Seçildiği makamları şahsi menfaatine alet edip halkına ihanet etmeyecek, halkın malını yetim malı gibi sahiplenip koruyacak ve halkına asla yalan söylemeyecek, dürüst, güzel ahlak sahibi, işinin ehli olduğuna inandığımız kadrolarımızla halkımızın hizmetine talibiz. Rabbimiz mübarek kılsın. Hür kadrolara hayırlı ve güzel işler yapabilmeyi nasip etsin." dedi.
 
Dindar insanlar iki zulmün arasında
Kutlu doğum afişleri dağıtırken PKK`li grupların saldırına uğrayan öğrencilere ceza verilmesini ve HÜDA PAR Silopi ilçe teşkilat kurucu üyelerinin evine bomba atılmasını hatırlatan Yavuz, İslami değerleri yüceltme gayretinde olan Müslümanların, geçmişten günümüze bir yandan devletin diğer yandan PKK`nin zulmüne maruz kaldığına dikkat çekti.
 
Yavuz sözlerini şöyle sürdürdü: "Dicle Üniversitesinde "Kutlu Doğum" etkinliği afişleri asmak isterken PKK`li grupların saldırısına uğrayan ve daha sonra haklarında dava açılan Bilge Gençlik Kulübü üyesi 5 öğrenciye örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işledikleri iddiasıyla ceza verildi. Yine Partimizin Şırnak İli Silopi İlçesi teşkilat kurucu üyesi Salih Gök`ün evine kimliği belirsiz kişilerce el bombası atıldı. İslami değerleri yüceltme gayretinde olan Müslümanlar, geçmişten günümüze ve sürekli olarak bir yandan devletin laik, Kemalist, tek tipçi zihniyetinin baskı ve zulümleri ile muhatap olmuşlar, diğer yandan PKK`nin sindirme ve yok etme taktiğinin hedefi haline gelmişlerdir. PKK ve uzantısı çetelerin taşlı, sopalı, molotoflu ve bombalı saldırılarının yanı sıra, devlet eliyle operasyon adı altında yapılan tahkir ve karalamalar, verdikleri kararlarla meşruiyetleri tartışmalı hale gelen mahkemeler ve bu mahkemeler eliyle insani, İslami ve evrensel hukuku katleden gerekçelerle verilen hapis cezaları, İslami şahsiyetlerin ve Müslüman bir cemiyetin oluşmasını engellemeye yönelik beyhude çaba ve teşebbüslerdir. Bu tür saldırı ve cezalar, mücadele azmini güçlendirmekte ve yüklenilen davanın önemini ve ağırlığına denk bir gayretin ortaya konulması gerektiğine işaret etmektedir."
 
Rüşvet ve paralel yapı operasyonları
Emniyet ve yargının başta dindar insanlar ve İslami şahsiyetler olmak üzere birçok sistem muhalifine karşı bir silah gibi kullanılageldiğini belirten Yavuz, Bakan çocuklarına yönelik rüşvet operasyonları ve emniyet müdürlerinin görevden alınması olayında hükümet ile Gülen grubu arasında iyice ortaya çıkan çekişme ve gerginliğin, siyasî hedeflere varma gayesiyle emniyet ve yargının bir silah olarak kullanıldığını kesin bir şekilde ortaya koyduğunu vurguladı.
 
Gündeme gelen iddia ve suçlamaların her iki taraf için de oldukça vahim olduğunu ifade eden Yavuz, ülke gündemini meşgul eden gelişmelerle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: "Gelişen süreçle ilişkili olarak mahkemelerin adeta talimatla tahliye veya tutuklama kararı vermeleri veya en azından böyle bir görüntü sergilemeleri, ülkede adaletin öldüğünün göstergesidir. Hükümet ve Gülen grubu arasındaki bu çekişme ve didişmenin, şer gibi görünse de gerek emniyet ve yargı içerisinde oluşmuş paralel yapılanmanın, gerekse de siyasetin içerisinde yolsuzluğa bulaşmış kimselerin açığa çıkarılıp temizlenmesi gibi hayırlı neticelerinin olacağını ümit ediyoruz. Gerçekleştirilen operasyonlarda varsa dış bağlantılar da deşifre edilmelidir.
 
İddialar vahim ancak hiç kimse peşinen suçlu ilan edilmemeli
Bu ülkede öteden beri İslami ve insani çalışmaları sebebiyle emniyet ve yargı işbirliği ile sistemin gadrine uğramış, peşinen suçlu ilan edilmiş, her türlü zulmün ve haksızlığın reva görüldüğü, bütün bunlara rağmen itidal ve sabrı elden bırakmamış bir camia olarak, hükümet ve Gülen grubu ile ilgili öne sürülen iddiaları vahim bulmakla birlikte, peşinen hiç kimsenin suçlu ilan edilmesini doğru bulmuyoruz. Adaletin yeniden tesisini birinci hedefi olarak ilan eden ve adaletin hiçbir şeye feda edilemeyeceğine inanan Hür dava Partisi olarak; zahiren şer gibi görünen son gelişmelerin hayırlı sonuçlara ulaşmak için bir fırsata dönüştürülebileceğine inanıyoruz.
 
İdeolojik kararlarla mahkum edilenlerin dosyaları yeniden ele alınmalı
Yargının tarafsızlığını teminat altına alacak, hâkimlerin kendi ideolojileri ve siyasî görüşlerinden bağımsız kararlar vermesini sağlayacak düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Yargılanan kişinin etnik, dini veya ideolojik aidiyetine veya sosyal statüsüne göre farklı kararlar veren, tarafsızlığını kaybetmiş olduğu verdiği kararlarla anlaşılan hâkimlerin meslekle ilişkileri kesilmeli, sebep oldukları zararlar da tazmin ettirilmelidir. İdeolojik kararlarla mahkum ve mağdur edilmiş vatandaşların dosyaları yeniden ele alınmalı ve mağduriyetleri giderilmelidir. Hiç kimsenin şahsi veya grup çıkarlarını halkın umumi çıkarlarının önüne geçirmeye hakkı yoktur. Aslolan milletin bir bütün olarak menfaati, selameti, huzuru ve barışıdır.
 
Yargı ve kolluğun muhalifleri sindirme ve siyasi tasfiye aracı haline getirildiği gerçeği, yolsuzlukların üstünü örtme gerekçesi yapılmamalı, milletin malını çalan veya zimmetine geçirenlerden hesap sorulması da ihmal edilmemelidir. Başta siyasi partiler, kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere toplum hırsızlık ve yolsuzluk yapanlardan temizlenmelidir. Hiçbir grup veya parti kendini vazgeçilmez ve dokunulmaz görmemelidir."
 
28 Şubat tahliyeleri darbenin devam ettiğini gösteriyor
28 Şubat davasında aralarında Çevik Bir`in de bulunduğu tutuklu 5 sanığın tahliye edilmesiyle davada tutuklu sanık kalmadığına dikkat çeken Yavuz, "Refah-Yol Hükümeti`ni devirmeyi amaçlayan, bu amaçla emniyet, yargı, siyaset, medya ve iş dünyasının organizeli eylemleriyle dindar insanlara yönelik bir linç kampanyasına dönüştürülen ve binlerce mütedeyyin insanın memuriyetten men edilmesine sebebiyet veren post-modern darbenin yargılandığı mahkemede, gelinen aşamayı ibretle izlemekteyiz. 28 Şubat darbesinin mağdurları hala cezaevinde iken, bu darbeyi ve yaşananları sahiplenen sanıkların tahliyesi, bin yıl sürecek denilen darbenin hala devam ettiğinin de açık bir göstergesidir. Darbenin sadece asker ayağının yargılandığı davanın, yargı, emniyet, medya ve iş dünyasına da sirayet ettirilmesi beklenirken, gelinen aşamada gerçek bir hesaplaşma yapılmayacağı da ortaya çıkmıştır. Oluşan tabloda siyaset kurumu, 28 Şubat mağdurlarının siyasal, hukuki ve sosyal haklarını iade edici gerçekçi adımlar atmakla mükelleftir. Seçkinlerin iktidar savaşında yargı silahı ile hürriyetine kastedilen ve yıllarını hapishane köşelerinde geçirmek zoruna bırakılan mazlumların sesine kulak verilmeli ve bu zulme bir an önce son verecek adımlar atılmalıdır." dedi.
 
Suriye`yi emperyalist güçlerin insafına terk etmek zillettir
Ümmetin ortak meselesi olan Suriye konusunun emperyalist güçlerin insafına terk edilmesinin, Müslüman devletler için zillet olduğunu belirten Yavuz, taraflara ateşkes için baskı yapma ve bu sayede daha fazla acıya engel olabilme imkânını bile göz ardı eden bölge devletlerinin, yaşanan felaket ve yıkıma ortak olduğunu vurguladı.
 
Yavuz, "Suriye`de Esad rejimi tarafından Halep şehrinde düzenlenen hava saldırılarında 20`si çocuk, 10`u kadın toplamda 85 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Ağır kış şartlarının hüküm sürdüğü Suriye`de halk, bir yandan savaşın getirdiği zorluklarla, diğer yandan açlık ve soğukla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Ümmetin ortak bir meselesi olan Suriye konusunu emperyalist güçlerin insafına ve inisiyatifine terk etmişlik görüntüsü, Müslüman devletler için bir zillettir. Siyasal güç savaşında kısa vadede birbirlerine üstünlük sağlayamayacakları belli olan taraflara ateşkes için baskı yapma ve bu sayede daha fazla acıya engel olabilme imkânını bile göz ardı eden bölge devletleri, yaşanan bu felaket ve yıkıma ortaktırlar." diye konuştu.
 
"Darbe yönetimi komplolarla İhvan-ı Müslimini itibarsızlaştırmak istiyor"
Mısır`ın kuzeyinde Emniyet Müdürlüğü binasına yönelik gerçekleştirilen saldırıda 14 polisin ölmesinin ardından darbeci yönetimnin, "İhvan-ı Müslimin" hareketini terörist ilan etmesini değerlendiren Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugüne kadar hiçbir şiddet eylemine girişmeyen, darbeciler tarafından meydanlarda binlerce üyesi katledilen, on binlercesi hapishanelere atılan hareketin, bütün bu yaşananlara rağmen sivil direnişini destansı bir şekilde devam ettirmesi, darbecileri bu tür komplolara başvurmak zorunda bırakmıştır. Bu tür komplo, kumpas ve provokasyonlarla Müslüman Kardeşler`i halk nezdinde terörize ederek itibarsızlaştırma eylemlerinin devam edeceği anlaşılmaktadır. Tarih mazlum halklar için şehadet, zindan, sürgün ve komplolar ile olduğu kadar, zaferlerle de doludur. Allah`ın izniyle Mısır halkının, meşru direnişini er veya geç zaferle taçlandıracağına inanıyoruz. Son olarak Mısır`daki Müslüman Kardeşlerimizin ayaklarını kendi yolunda sabit kılmasını ve bu kadim İslam beldesi üzerinde şeytani emeller besleyen Büyük Şeytan ve avanesine fırsat vermemesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz."
 
Siyonistlerin Gazze saldırısı
Gazze`den açılan ateş sonucu İsrailli bir işçinin ölümünü bahane eden Siyonist rejimin, Gazze`ye hava saldırısı düzenlediğini ifade eden Yavuz, "Filistin kaynaklarının verdiği habere göre işgalci rejim, hava saldırısının yanı sıra tanklarla Han Yunus ve Megazi beldelerini bombaladı ve bombalamaya devam ediyor. İlk belirlemelere göre bir çocuğun hayatını kaybettiği çok sayıda ise yaralının olduğu bildiriliyor.
 
Başta ABD olmak üzere Batılı devletler üzerindeki nüfuzunu kullanıp kendi ajandasındaki malum hedeflerini gerçekleştirme doğrultusunda İslam ülkelerinde fitne, kaos ve karışıklık çıkaran Siyonist rejim, bu karışıklığı ganimet bilerek Filistin`e yönelik saldırılarını arttırmış durumdadır.
 
İç ihtilaflar, etnik ve mezhep temelli ayrılıklarla boğuşan İslam ülkeleri ise neredeyse Filistin`i, Kuds-ü Şeri`i ve Mescidi Aksa`yı unutmuş görünmektedirler. Bu münasebetle başta Türkiyeli Müslümanlar olmak üzere bütün dünya Müslümanlarını Filistin davası ve Siyonizm konusunda daha duyarlı olmaya ve bu meseleyi gündemden düşürmemeye davet ediyoruz.
 
Unutulmamalıdır ki, Filistin ve Kudüs, İslam ümmeti açısından etnik ve mezhep temelli fitneler başta olmak üzere her türlü iç ihtilafın panzehiri ve vahdet noktası mesabesindedir." dedi. (İLKHA)