Reyhan Çelebi / Nisanur Dergisi
Sır, saklanması, açığa çıkmaması gereken, çıktığında faydadan ziyade zarara sebep olabilecek şeylerdir. Sır saklamak, insanı başarıya götürdüğü gibi halk arasından saygınlık kazanmasına da vesile olur.
İstanbul’un Fatihi; Fatih Sultan Mehmet’in, sır saklama ile ilgili hassasiyetini bilmeyen yoktur sanırım. Bu konudaki “Yapacağım şeyleri sakalımın bir kılı bile bilse, onu koparırım” sözü meşhurdur.
Çoğu zaman büyüklere bile zor gelen “sır saklama alışkanlığını çocuklarımıza nasıl kazandırabiliriz” onun üzerinde biraz yoğunlaşalım istiyoruz. Maalesef, bu konuda ebeveynlerin büyük bir kesimi mustarip… Özellikle daha erken yaşta konuşmaya başlayan çocukların ebeveynleri için iş daha ciddi bir boyut kazanıyor. Daha yeni konuşmaya başlayan bir çocuğa elbette ki sır verilecek değil, fakat aile içinde olup bitenlerin çoğunun, yine bu yaştaki çocuklar (özellikle üç kelimeli cümleler kurduğu dönemler) aracılıyla dışarıya taştığı da bir hakikattir.
Çocukların fiziki gelişimiyle ilgilenildiği kadar, onların karakter gelişimine de önem verilmelidir. Henüz çok küçük diyerek göz yumduğumuz nice yanlışlıkları ileride çok ciddi ahlaki bozukluklara dönüşecektir. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da anne, işin büyük bir bölümünü omuzlamalıdır. Bu babaların çocuk terbiyesinden muaf olduğu anlamına gelmez elbette. Babanın konumundan dolayı (maişet derdi, nafaka mecburiyeti vs. gibi) çocuğuyla sürekli zaman geçirememesi, annenin çocuk terbiyesindeki rolünü büyütmektedir.
İstanbul’un Fatihi; Fatih Sultan Mehmet’in, sır saklama ile ilgili hassasiyetini bilmeyen yoktur sanırım. Bu konudaki “Yapacağım şeyleri sakalımın bir kılı bile bilse, onu koparırım” sözü meşhurdur.
Çoğu zaman büyüklere bile zor gelen “sır saklama alışkanlığını çocuklarımıza nasıl kazandırabiliriz” onun üzerinde biraz yoğunlaşalım istiyoruz. Maalesef, bu konuda ebeveynlerin büyük bir kesimi mustarip… Özellikle daha erken yaşta konuşmaya başlayan çocukların ebeveynleri için iş daha ciddi bir boyut kazanıyor. Daha yeni konuşmaya başlayan bir çocuğa elbette ki sır verilecek değil, fakat aile içinde olup bitenlerin çoğunun, yine bu yaştaki çocuklar (özellikle üç kelimeli cümleler kurduğu dönemler) aracılıyla dışarıya taştığı da bir hakikattir.
Çocukların fiziki gelişimiyle ilgilenildiği kadar, onların karakter gelişimine de önem verilmelidir. Henüz çok küçük diyerek göz yumduğumuz nice yanlışlıkları ileride çok ciddi ahlaki bozukluklara dönüşecektir. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da anne, işin büyük bir bölümünü omuzlamalıdır. Bu babaların çocuk terbiyesinden muaf olduğu anlamına gelmez elbette. Babanın konumundan dolayı (maişet derdi, nafaka mecburiyeti vs. gibi) çocuğuyla sürekli zaman geçirememesi, annenin çocuk terbiyesindeki rolünü büyütmektedir.