Allah’a ibadet etmek güzellik iyilik ve hakikat gibi fıtri bir eğilimdir. Tevhid insanın canını ve ruhunun her zaman aşk içinde yakan ve eriten bir ateş olmuştur. Yine tevhid öyle bir güç olmuştur ki bu güç insanı toprağa alışmaktan zevke doygunluğa refaha ve eğlenceye dayalı iç güdüsel bir hayatın maddi fikri ahlaki ve ruhi ölçüleri içerisinde durulmaktan alı koymuştur.(1) Allahın varlığını bilen bir insan şöyle der: Alem yaratılmıştır ve her yaratılanın bir yaratıcısı vardır. Her yaratılanın bir yaratıcısı olmazsa tercih eden olmadan tercih edilen olur ki buda imkansızdır. Böyle akıl yürütmenin neticesinde alem için bir yaratıcının olması gerekir. Alem hudustur ve her hadisin bir muhdisi vardır ki oda alemleri yaratan Allahtır. Imanın semeresi ibadet etmektir. Taklid ederek bile olsa iman eden kimse çok ibadet ederse Allah onun kalbini nurlandırır. Beden nasıl ki gıda ile besleniyorsa kalp de imanla beslenir. Ama Allah’a muhalefet etmek ve o şekilde yasamak Allaha haşa kafa tutmakla eş değerdir. Allah bir ayette şöyle buyurur:’’Nefsinin arzusunu ilah edinen ve bildiği için Allahın hidayetten mahrum bıraktığı kısının halini bir düşünsene.’’(casıye 24). Gözler ruhun dünyaya açıldığı bir penceredir ve ruhun dünyaya açılan kapısı olan gözler ya ruha can verir yada ruhu candan eder. Bu ise gözlerin baktığı yerlerle alakalıdır. Allahın bak dediği yerden bakan gözler Allah’u Tealanın gösterdiklerini görmekle memurdurlar. Ve o anda Allahın gösterdiğini gören göz ve ruh cuş-u huruşa gelip ruhun dilinden şu sözler dökülür: INNA LILLAH VE INNA ILEYHI RACIUN. (1.Alı Şeriati)
 

Azız şahin / Elazığ (Palu)