Muhammet ŞERİF / Haber-Yorum
Bilindiği üzere, 8 Nisan 2013 Pazartesi günü PKK/BDP’ye bağlı “Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği-DÜÖ DER”den bir grup ile Peygamber sevdasının dalga dalga yayılması, yediden yetmişe herkesin bu sevdadan payını alması ve “Kurtuluş Önderi Tevhid Öğretmenim Hz. Muhammed (sav)” adlı etkinlikten fakültedeki bütün öğrencilerin haberdar olması için afiş asmaya çalışan “Bilge Gençlik Kulübü ”nün mütedeyyin öğrencileri arasında bir gerginlik yaşanmıştı. Bu gerginlik daha sonra taşlı-sopalı kavgaya dönüşmüştü. Kavgada Bilge Gençlik Kulübü’nden bazı öğrenciler aldıkları taş ve sopa darbeleriyle yaralanmış, yine Bilge Gençlik Kulübü’ne mensup bazı öğrenciler hukuksuz bir şekilde ve daha hastanede tedavi gördükleri esnada gözaltına alınmıştı.
Saldırıya uğrayanlar Bilge Gençlik Kulübü üyeleri olmasına rağmen olay yanlı ve taraflı bazı medya ajanslarında olduğundan çok farklı yansıtılmaya çalışılmıştı. Siyasilerin de müdahil olduğu olayda özellikle BDP Diyarbakır milletvekili Aysel Tuğluk’un takındığı kışkırtıcı üslup gözlerden kaçmamıştı. DÜÖ DER’i savunan siyasi cenahın kullandığı tahrikamiz üslup karşısında HÜDA PAR’lı siyasetçiler ise ortamı geren ve tarafları tahrik eden açıklamalar yapmamış; sağduyulu ve aklıselim hareket etmeyi tercih etmişlerdi.
Olaydan sonra Bilge Gençlik Kulübü’nden de, gerginliğin hangi sebepten dolayı başladığını ve bu gerginliğin nasıl kavgaya dönüştüğünü kısa ve net ifadelerle anlatan yazılı bir açıklama yapılmıştı. O açıklamada şu sözlere yer verilmişti: “Dicle Üniversitesi Bilge Gençlik Kulübü olarak 09.04.2013 tarihinde Kutlu Doğum etkinliği yapmak için D.Ü. Rektörlüğü’nden izin aldık. Bu izin gereği etkinliğimizin tanıtım ve reklam faaliyetleri için afiş ve broşür bastırıp 08.04.2013 tarihinde Dicle Üniversitesi’ne bağlı fakültelerde bunları asmamız ve dağıtmamız esnasında Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği’nin yetkilisi olduğunu söyleyen öğrenciler tarafından engellenme girişimine maruz kaldık.
Kulübümüzün başkanı ile kulüpteki yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımız sağduyulu bir şekilde bunun nedenini öğrenmeye çalıştılar. Bunun üzerine söz konusu DÜÖ DER’e bağlı öğrenciler rektörlükten alınan iznin bir anlam ifade etmediğini, burada yapılan tüm etkinliklerin ancak kendilerinin izniyle gerçekleşebileceğini, aksi durumda her ne pahasına olursa olsun buna engel olunacağını söylediler. Konuşmalar sürerken konuşmaya dışarıdan katılan bazı DÜÖ DER üyeleri, konuşan arkadaşlarımıza saldırarak olayı başlattılar. Sayıca çok fazla olan DÜÖ DER üyeleri oradaki arkadaşlarımıza sopa ve sandalye ile saldırdılar. Arkadaşlarımız dışarıya çıkarken, organize olmuş yüzlerce taşlı-sopalı DÜÖ DER üyeleri koşarak üzerimize doğru geldiler ve defalarca saldırdılar.”
Kısaca hatırlatmaya çalıştığımız kavga olayından sonra başlatılan hukuki süreç geride bıraktığımız günlerde sonuçlandı. Saldırıyı gerçekleştirenler değil, saldırıya uğrayan Peygamber Sevdalısı gençler ceza aldı. Evet evet, yanlış okumadınız; saldıran DÜÖ DER’liler değil, saldırıya uğrayan Bilge Gençlik Kulübü’ne bağlı mütedeyyin öğrenciler ceza aldı.
Bu nasıl bir adalet sistemi Allah aşkına? Peygamber efendimizin kutlu doğumu münasebetiyle düzenlenecek etkinliğin afişini asmaya çalışan öğrencileri engelleyenler ve bilahare taş, sandalye ve sopalarla saldıranların değil de, saldırıya uğrayanların suçlu bulunduğu ve 16 yıla yakın ceza aldığı bir hukuk sistemi olur mu? Böyle bir hukuksuzluk olabilir mi? Hem saldırıya uğrayacaksın, hem yaralanacaksın, hem yaralı olduğun halde ve daha hastanedeyken tedavi gördüğün esnada hukuksuz bir şekilde gözaltına alınacaksın! Bunlar yetmeyecek, hakkında soruşturma açılıp hukuki süreç başlatılacak ve bu süreç sonunda vicdanlı ve imanlı yürekleri inciten cezalar alacaksın!
Bu dile getirilenler ve daha fazlası, Peygamber Sevdalısı Bilge Gençlik Kulübü öğrencilerinin yaşadıkları haksızlıklar ve uğradıkları zulümlerdir maalesef. Devletin idaresini ellerinde bulunduranlara, insani duygularını yitirmemiş hukukçulara, siyasetçilere ve karar verme yetkisine sahip etkili ve yetkili mercilere “15 yıl 9 ay hapis ve 36 bin lira para cezası alan Bilge Gençlik Kulübü üyeleri gerçekten suçlu mudurlar; değillerse neden bu kadar ağır bir cezaya çarptırıldılar” diye sormak gerekmez mi?
Aslında Peygamber Sevdalısı Bilge Gençlik Kulübü’ne üye öğrencilerin büyük bir suçları var ve o büyük suçları sebebiyle ağır cezalar aldılar. AĞIR ceza almalarına sebep olan BÜYÜK suçları, dinlerine sıkı sıkıya bağlı olmaları ve Peygamberleri Hz. Muhammed (sav)’i canlarından çok sevmeleridir.
Sevgili okurlar! Anlayacağınız, sırf dinlerine bağlı ve Peygamberlerine Sevdalı oldukları için ceza aldılar bu masum öğrenciler… Peygamber Sevdasının dalga dalga yayılması adına uğraş verdikleri için ceza aldılar… Diğer öğrencilerin Hz. Muhammed (sav)’in yön veren ve yol gösteren ilahi düsturlarından haberdar olmaları adına çaba sarf ettikleri için ceza aldılar... Hakkı, hakikati hür bir sedayla haykırmaktan çekinmedikleri için ceza aldılar…
Tıpkı Asrı Saadet döneminde zamanın kodaman müşriklerine aldırmadan sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in etrafından ayrılmayan, O’nun sevdasından asla vazgeçmeyen, O’nun ayağına bir dikenin batmasına bile hiçbir şekilde rıza göstermeyen genç sahabelerin maruz kaldıkları baskılar ve uğradıkları işkenceler gibi... Asrı Saadet döneminde de, Peygambere Sevdalı olan nazdar yürekli genç müminler ceza alıyorlardı, işkencelere uğruyorlardı, evlerinden ve yurtlarından çıkarılıyorlardı. Her türlü baskı, zulüm ve işkence reva görülüyordu o Peygamber Sevdalısı aziz sahabelere…
İşte, asırlar sonra bugünde aynı sahneler yaşanmaktadır. Peygambere Sevdalı nazdar yüreklere aynı zulümler yaşatılmakta; aynı acılar çektirilmektedir. Peygamber Sevdalısı Bilge Gençlik Kulübü üyesi gençler saldırıya uğramalarına ve masum olmalarına rağmen yürekleri inciten cezalar almaktadırlar. Ve yine konuşmaları gerekenler, tepki göstermeleri bekleneler susmayı tercih etmektedirler maalesef. Ancak bilinmeli ki, BUGÜN bu cezaya tepki vermeyip susanlar, YARIN halka ve hakka hiçbir cevap veremeyeceklerini unutmamalıdırlar.