Bu kitlenin yaşamlarını gözlemlediğimiz zaman tabi ki şaşırıyoruz! Çünkü biliyor ve iman ediyoruz ki, İslam böyle bir din ve Kur’an’ın emrettiği yaşam tarzı böyle bir yaşam tarzı değildir! Dolayısıyla Müslüman toplumların başına gelen büyük musibetlerin başlıca nedeni Yahudi, Hıristiyan ve diğer kâfir toplumlarına benzemeye çalışmalarıdır.
Peki, Müslümanlık iddiasında bulunan bu insanların durumu nedir?
Bizlere yol gösteren Kitabımızın bu soruya verdiği cevabı büyük harflerle bulmak hiç zor değil… Bunlar kendilerini semavi bir dine, ya da semavi bir kitaba nisbet etmelerine rağmen, semavi dini tahrif eden ve semavi Kitabın gereğini yapmayan, Kur’an’ı Kerim ifadesiyle birer Ehli Kitap durumuna düştüklerini görebiliyoruz.
Meseleye geleneksel ümmet taassubuyla yaklaşan bazı kimseler, bu sözlerimizden alınacak ve ‘’Siz Müslümanları nasıl Ehli Kitab’a benzetirsiniz’’ diyerek itiraz edeceklerdir…
Tabi ki duygusal bir itirazdır bu! Oysa‘’Biz Müslüman’ız’’ diyen bu kitleyi Ehli kitaba benzeten biz değiliz ki, onlar kendileri, bizzat kendilerini Ehli Kitaba benzetmek için elinden geleni yapmaktadırlar…
Ne diyelim?
Müslüman olduğunu söyleyen bir çokların “yılbaşı kutlaması” adı altında edâ edilen bu çirkin Hıristiyan adetine katılmaları derinden sarsıyor bizi. Yaşayan bir tek Müslüman bırakmamak üzere eskiden haçlı seferleri, günümüzde ise daha kapsamlı silahlarıyla maddi ve manevî savaş ilan etmiş bulunan batılıların geleneğini taklit etmek gerçekten akıl almaz bir davranış değil midir? Özellikle bu geleneğin içinde Allah’a isyan varsa bunun tehlikesi çok daha büyüktür… Üstelik yapılanlar kutlamadan çok ırz, namus, ahlâk, din ve aile kavramlarını yıkmak için özenle tasarlanmış programlardır. ‘’Biz Müslüman’ız’’ diyen bu kitle, yaşamıyla, giyimiyle, içkisi, kumarıyla, eğlencesi ve bayramlarıyla onların, Yahudi ve Hıristiyanların kölesi olmuşsa, onları taklit etme yarışına girmişse, onlara benzetmemiz yerinde bir benzetme olacaktır…
Evet, önümüzdeki günlerde yine ‘’Noel’’çılgınlığı olacaktır, her sene olduğu gibi. Sakın‘’Bize ne?’’demeyelim! Çünkü Kâfir geleneği olan Yılbaşı Ülkemizde de kutlanmakta. Hazreti İsa’nın doğum gecesi olarak kutlanan yılbaşı gecesinin, bir peygamberin doğum günü olması inancı ile eğlence, içki, dans, kumar, zina gibi şeylerle kutlamak Allah’ın (c.c) indirmiş olduğu hangi kitaba uyuyor? Anlamış değilim.
Batı medeniyeti hayata hep tüketim ve eğlence gözlüğüyle baktığı için batının yılbaşı anlayışı bol bol alışveriş ve günahın her türünün işlendiği eğlencelerle, "Hovardaca harcayacağım yeni bir yıl geliyor!" diyerek kutlanırdı… Yıllar önce Avrupada şahit olduğum bu tarz çirkin kutlamalara, şimdi Müslüman ülkemde tanık oluyorum… Oysa dinimiz bize kâfirlere benzemeyi yasaklıyor, Hatta onlara muhalefet etmemizi istiyordu…
"(Ey Muhammed), Allah`a ve Ahiret gününe inanan bir toplumun, `babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa` Allah’a ve Rasulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin." (Mücadele:22)
Sırf kâfirlere benzemek için, giyim-kuşamda onları taklit etmek, özellikle Hıristiyanların, Hazreti Meryem`in Hazreti İsa`yı altında doğurduğuna inandıkları ‘`noel ağacını`’ evlere taşımak, süslemek, hediyeleşmek ve tebrikleşmek bunlar batı anlayışıdır… “Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur." (Hûd, 113)
Şimdi sormak lazım; Bu geceyi kutlamayı düşünen sözde müslüman beyinlere; kendi dinimiz, Peygamberimiz, örf ve âdetlerimizde ne kusur görüyor da onlara bırakıyor, kendi dinimize mensup olmayan bir geceyi en sefil şekilde uygulamaya, kutlamaya çalışıyorsunuz?
“Sizden öncekilerin yoluna tıpatıp uyacaksınız. Onlar, kertenkele deliğine girse siz de peşlerinden gireceksiniz.” Sahabîler: “Ey Allah’ın Rasûlü, yahudi ve hıristiyanları mı kastediyorsun?” diye sorunca Allah Rasulü (sav) “Ya kim olacak?” buyurmuştur. Yani “Elbette ki onları kastediyorum.” demek istemiştir. Öyle ki onların birçoğu hakkında Peygamber (sav)’in bu sözü gerçekleşti.
Oysa İslam dininin temel esaslarından biri de Allah’ın şeriatından sapan herkese muhalefet etmek, onlardan farklı olmaktır. Yani bir müslüman, gücü yettiğince onların geleneklerinde, bayramlarında, hatta giyim kuşamlarında, yeme içme tarzlarında, konuşma üsluplarında, kısaca bütün hal ve hareketlerinde onlara muhalefet etmeli, onlardan farklı olmalıdır. Gariptir ki, Müslüman toplumun çoğu Yahudi ve Hıristiyanları taklit edip onların isyankâr bayramlarına uyduktan sonra da müslümanlıktan söz etmektedirler... Daha acısı; bununla da yetinmeyip ilericilik ve uygarlığın batıya uymaktan geçtiğini belirtmektedirler. Bu onların dinlerinden uzaklaşmalarının ve kâfirlerin uşağı haline gelmelerinin bir başka adıdır. Tüm bunlar, insanların; Peygamber (sav)’in yolunu bırakıp nasıl kafirlerin yoluna uyduklarını yeterince açıklıyordur...
Durum gayet açıktır; İnanıldığı gibi yaşamamanın faturası, yaşanıldığı gibi inanılarak ödenir!
O halde, müslümanlar arasına yayılmış, âdet haline gelmiş olan, kâfirlerin adetlerinin evlatlarımıza empoze edilmemesi için, batı kültürüne mahsus olan, bu gibi çirkin şeylerden korunmamız gerektiğini unutmamalıyız…
Zira insanlığın Resulullah (sav)`in Sünnet`ini terk edip, kâfirlere benzemek suretiyle içine düştükleri sapıklığı görmemek mümkün değil. Batı yılbaşını rezalet ve hayâsızlıkla, içki ve meze masalarında kutlarken, biz diyoruz ki; ‘’Biz müslümanız, Hıristiyan değil!
Bizler namus ve iffetimiz için ölmeyi göze alırız.
Ben bir Müslüman olarak; “Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü hatırlatmak müminlere fayda verir” ayetini dikkate alarak, hatırlatma görevimi yerine getirip kalemimin mürekkebine besmeleyi sürüp başladığım bu yazıda bir kere daha hatırlatmak isterim ki, yılbaşı Hristiyanların kutladığı bir gecedir, bizler ise Müslümanlarız ve böyle bir geceyi kutlayıp onlara benzeyemeyiz, benzememeliyiz! Ortaya atılacak, teşhir edilecek namusumuz ve iffetimiz yoktur! Biz onların kutlamalarına, kıyafetlerine, işret gecelerine, süslemelerine, mezelerine ve eğlence gecelerine özenmeyiz! Nasıl ki, onlar bizim tesettürümüze, nikâhlı aile hayatımıza, helal kazanç uğruna verdiğimiz mücadelemize özenmiyorlarsa, bizde onlara özenmeyiz, özenmemeliyiz!
Hele İslam coğrafyası kana bulanmışken, ümmet kan ağlıyorken!
Açlığın, zülmün, cehaletin, karanlığın, hercin, katliamların çokça yapıldığı bir Dünya’da yılbaşı kutlamasının hesabını Allah (c.c) sormaz mı, o ‘’müslümanım`` diyene?
Vallahi İslam ümmetinin bu acı halini görmezden gelip, hovardaca eğlenen, zalimin zulmünü görmezden gelip, üstüne birde onlara meyledene Allah (c.c) hüküm gününde hesap soracaktır.!
Selam ve dua ile...
Meryem KOCA