Kuşkusuz kararsızlık ânı sıkıntı veren bir evredir. Yine cahiliye toplumunun bu kararsızlık (çaresizlik) ânlarından birisiydi. Kendi ideolojileri adına büyük önem arzeden Hacerül Esved’i yerine koyma sırası gelmişti Kâbe tamiratında. Bu taş mukaddes bir taştı. Dolayısıyla bu taşı yerine yerleştiren kâbile en değerli kâbile, yerine koyan kişi, en değerli kişi oluyor demekti. Herkes kendi kâbilesinin bu taşı yerine koymasını arzu ediyordu. Ortalığı kaos ortamı sardı ve kan akma tehlikesi yaşandı. Halbuki hiç kimse şeref ve izzetin kanlı bir şekilde gelmesini arzu etmiyordu. Orta yol arandı ve şu karara varıldı: “ Şehre giren ilk kişi hakem olsun.”

Malumunuz şehre dahil olan ilk kişi Muhammed (a.s) oldu. Bunu gören herkesin kalbi mutmain olmuştu. Çünkü şu âna kadar toplumdaki en doğru, en isabetli kararlar veren, en güvenilir kişi Hz. Muhammed (a.s) olmuştu. O’nun vereceği kararla herkes evlerine rahat bir şekilde dönebilecekti artık. Bir kumaşa koydu mübarek taşı. Her kâbileden bir kişi kumaşın bir tarafından tuttu. Taş havaya kaldırıldı ve taşı yerine koyan bizzat Muhammed (a.s) oldu. Bu olaydan sonra Muhammed oldu Muhammed-ül Emin.

Bu olaydan önce de herkes O’nun El-Emin olduğunu biliyordu aslında. Emanetler O’na eman edilir, sırlar O’na ifşa edilirdi.
Gelgör ki ne zaman El-Emin olan Muhammed (a.s) tebliğe başladı, insanları en iyiye, en doğruya, en hayırlıya çağırdıysa; insanların çoğu dışladı O’nu. Hor görüldü Hz. Muhammed (a.s), çekilemedi birilerince. İşkenceler, boykotlar, iftiralar…
İdeolojilerine ters geliyormuş O’nun dile getirdikleri. Atalarınkinden farklıymış O’nun tebliğ ettiği din. Mustadaf’ların yönetici konumuna gelmesi ters geliyormuş onların dinlerine, çıkarlarına.

Belki de en iyi tespit budur. Çıkarlarına ters geliyordu bu yeni çağrı, bu yeni rehber (a.s). Sosyalist, kapitalist, komünist vs. bütün “ist”lere ters geliyordu İslam dini. Çünkü İslam, insanları kullara kulluktan kurtarıp, Allah’a kul edecekti. Halbuki kendilerine de kulluk edecek birileri lazımdı. Bu olmazsa olmazdı müşriklere göre. Zalimlerin yok olması… Mazlumların sevinçli olması… “Aman Ya Rabbi! Ne büyük tehlike!” onlar için. Bu tehlikeler korkulu rüya halini almıştı onlar adına.
Müşriklerdeki dünya sevgisi, cahili ya da hayvani duyguların tatmin edilme çabası, bir zamanlar El-Emin olan Hz. Muhammed’i (a.s) yalancı ilan etti. Arabozucu, sihirbaz ilan etti. Terörist ilan etti. Ardı arkası kesilmedi zorlukların ama Allah…

Nurunu tamamlıyordu Rabbimiz. Birileri istemese de Hak, Batılı ezip geçiyordu.
Günümüzde terörist olarak lanse edilenlere biraz daha dikkat edin. Acaba gerçek teröristler, Hz. Muhammed (a.s) devrindeki gibi İslam’ı istemeyen korkaklar olmasın.

Ne olursa olsun Allah Rızası için yapılan bütün gayretler, en iyilerin feda olması gerektiğinin sahneleridir. Önemli olan Rabbimizin bize hakikati, hidayeti göstermesi ve onu bizim kalplerimizde sevimli hâle getirmesidir. Sizler en güvenilir olduğunuz halde, birileri size hiç teröristsin(iz) dedi mi? Hz. Muhammed’in İslam yolundaki bu olay, O’nun Sünnettidir. Resul’ün Sünneti (benzer veya paraleli) başımızdan geçmiyorsa eğer, dönüp bir kendimize bakmak gerekir. Selam ve dua ile…
 

Mus’ab Tamkan / Isparta - Yaş: 19