Ahmet Taşgetiren, Bugün Gazetesindeki köşesinde çok ses getirecek bir yazı kaleme almıştı. Cemaat`e ve Fethullah Gülen`e oldukça yakın olan Taşgetiren yazısında, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili düşüncelerini dile getirmiş ve bu süreçte Cemaat`in de kaybedeceğini söyleyerek Cemaat`e yakın yazarlara bazı uyarılarda bulunmuştu. Taşgetiren, gazetenin bugünkü baskısında yer alan yazısının ardından akşam saatlerinde tabiri caizse ``kovuldu.``
 
İktidarı eleştiren Nazlı Ilıcak`ın Sabah`tan kovulmasına sert tepki gösteren Hizmet`e yakın yazarların, bu gelişmeye nasıl bir tepki vereceği merak konusu oldu.
PİRİNCİN İÇİNDEKİ TAŞ OLUYORUM
Ahmet Taşgetiren daha önce de Cemaat tarafından yazdığı yazılar sebebiyle çokça eleştirildiğini ifade etmiş ve bu eleştirelere şu sözlerle sitem etmişti.
"Ben imam hatip kökenliyim, İslam Enstitüsü`nde okudum. Tertemiz Müslüman bir anne babanın çocuğuyum. Çocukluktan beri de hayatım İslami hizmet alanlarında geçti. Şimdi ortada durup, herkesi kardeşliğe dostluğa çağırıp, bu süreçte ortada dolaşan malzemelerin test edilmesi gerektiğini yazıyorum. Ne oluyorum o zaman? Pirincin içindeki taş oluyorum...
...
Şu yukarıda benim için yazılanlar, Hocaefendi`nin gönül dünyasına nasıl yansıdı, onu merak etmekteyim. Şu yukarıdaki satırlar, on yıllardır dost olarak aynı iklimleri paylaştığım Hizmet`in öndeki simaları tarafından nasıl karşılandı onu merak etmekteyim. Ben, 40 yıllık yazarlık hayatımda bu tarz hitaplarla çok karşılaştım ve birçok insan sonra gelip benden "helallik" dilediler. Derim ki: Herkes kendi kalbine baksın. İnsanlara şablon geçirirken, şeytan devreye giriyor mu girmiyor mu? Ona baksın. Bu da kolay iş değil."

İŞTE AHMET TAŞGETİREN`İN BUGÜNKÜ YAZISI
Bu operasyonun Hizmet`in üstünde kalması durumunda ortaya çıkacak sonucu tahmin edebiliyor musunuz? Diyelim iktidarda CHP var ve onun başbakanı, bir yıl süreyle ülkesinde sürdürülen bir soruşturmadan haberdar edilmiyor.
Nasıl bir şey bu? Yargıdan birkaç kişi, emniyetten birkaç kişi ile bakanları, muhtemelen Başbakan`ı bile dinleme alanı içine alıyor, İçişleri Bakanı`nın kendi emri altındaki polislerin ne yaptığından haberi olmuyor, Emniyet Genel Müdürü`nün haberi olmuyor, MİT`in haberi olmuyor, İstanbul Emniyet Müdürü`nün haberi olmuyor... Böyle bir durumu CHP`li bir hükümet normal karşılar mı? Bu durum, başbakanların darbe girişiminden sabah kapıları askerler tarafından çalındığında haberinin olduğu günlerden çok farklı bir şey midir? Bu, "Biz öyle bir gücüz ki sizin damarlarınızda dolaşırız da haberiniz olmaz" demekten başka bir şey midir? Bu öncelikle Başbakan`a, sonra bütün hükümete, sonra güvenlik bürokrasisine atılmış bir çalımdan başka bir şey midir? Böyle bir operasyonun Cemaat`e-Hizmet`e mal edilmesi kadar Hizmet`i zora sokacak bir durum olabilir mi?
 
ÖYLE SORULAR Kİ
Hizmet medyasından arkadaşlarımızın belki de en çok "Savcılar hep doğru yaptı" gibi yorumlarla böyle bir operasyona sahiplik görüntüsü vermemesi gerekir. Soruyu şöyle koyalım ortaya: -Bu operasyon diyelim Hizmet`e bağlı emniyet-yargı grubunun işidir ve Hocaefendi`nin bilgisi dahilindedir. Bunun ne anlama geldiğini düşünün bir. -Ve diyelim bu operasyon Hizmet`e bağlı emniyet-yargı grubunun işidir ve Hocaefendi`nin bilgisi dışında gerçekleşmiştir. Ya bu ne anlama gelirdi? Ne yazık ki yaşanan ortamda bu tür işlerde Hizmet "olağan şüpheli" muamelesi görmektedir. Ne kadar problemli bir durumdur bu. Belki de Amerika-İsrail bloku, Türkiye`nin İran`la ambargoyu delen ilişkilerinden dolayı intikam almaktadır, gelip iş hükümet-Hizmet ilişkisinin savaşa dönüşmesiyle sonuçlanmaktadır. Akıl alır gibi değil. İster Hizmet`in aldığı yarayı düşünün, ister hükümetin aldığı yarayı ya da Tayyip Erdoğan`a operasyon çekilmesini düşünün, neresinden baksanız kazananı olmayan bir hadise ile karşı karşıyayız. Diyelim yolsuzluk söz konusu. Bu, bütün kademeler kirlendi ise bile, Başbakan`a bildirilmesi gereken bir durum değil mi? Haaa, Başbakan`ı da sollamak, ona da güvenmemek ve bedel ödetmek... Demek birileri o safhaya gelindiğine karar vermiş oluyor.

HİZMET`İ KORUMAK
Hüseyin Gülerce Hizmet`e yönelik işaretlerin önünü kesmek için "Bu işin içinde devletin parmağı olabilir" gibi bir tweet atıyor. İlginç bir yaklaşım bu. İlk akla gelen "Acaba hangi devlet" sorusu tabii ki. "Diktatör" diye nitelenebilecek kadar muktedir bir adam olan Başbakan Erdoğan`a karşı yürütülen operasyona bakar mısınız? Amerika`ya kızdık, birçok ülkenin liderlerini, bu arada bizim liderlerimizi de dinleme ağı içine aldığı için. Kendi ülkemizde emniyet birimlerimiz ruhumuzu okuyor, ne diyeceğiz? Yargıdan birileri buna imkan hazırlıyor, yargı bağımsızlığı olarak mı algılayacağız bunu? Yolsuzluk... Evet, yolsuzluğa karşı, nereye kadar gidilecekse gidilsin. Ama şu operasyonda en kolay söylenecek olan söz bu. Operasyonun devlet hiyerarşisine karşı nanik yapan boyutu, belki de en büyük yönetim yolsuzluğu niteliği taşıyor. Ben şu sıralar en çok "Hangi tavır Hizmet adına ve kim Hizmet adına hareket ediyor" sorusunu soruyorum. Sorayım: "Benim bu yazım mı Hizmet`i koruma niyeti taşıyor, yoksa yolsuzluk operasyonunda rol alan yargı-emniyet birimlerinin hükümete çalım atan hamlesi mi?"