“İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl’ün de size şahit olması için sizi mutedil bir ümmet kıldık...” (Bakara: 143)
Sorumluluklarını yerine getirmek için bir çatı altında toplanan Müslümanlar, İslam dairesi içinde kalmak şartıyla farklı düşünebilirler. Hatta farklı düşünceler yapı için bir zenginlik olarak da değerlendirilebilir. İslami bir dayanağı olunca bazı düşünceler birilerine garip gelse bile ifrata varacak şekilde bunlara tepki göstermek doğru değildir. Yeter ki, karşılaşılan sorun ve meseleler hususunda eleştiri ve öneriler uygun ortam, zaman ve insanların yanında yapılsın. Çatısı altındaki yapı ve oluşumun zarar görmeyeceği ortam, zaman ve şahısların yanında yapılmasın.
Burada dikkat edilecek diğer bir husus, duygu ve düşüncelerin, içinde bulunulan yapının söz konusu mesele hakkında vereceği karara kadar sınırlı olmasıdır. Bir mesele tartışma, müzakere ve istişare aşamasını bitirip yetkili merciler tarafından karara bağlandıktan sonra bu mesele ile ilgili kişisel düşünceler bir tarafa bırakılır ve ortak karar topluca sahiplenilir. Nihai karar birilerimizin istediği gibi olmaz ve birilerimizin hoşuna gitmezse bile, ferdi düşünceler bir tarafa bırakılmalıdır. Kararı verilen iş veya meselede çatısı altında hizmet ettikleri yapının, kurumun veya camianın tüm fertlerinin omuz omuza verip gönül rahatlığıyla söz birliği içinde işlerini yapmaları gerekir.
Bu minvalde hareket eden Müslümanlar bundan hayır görmüş, izzet bulmuş ve başarıya ulaşmışlardır. Bizler de bütün bunları görmüş, yaşamış ve halen yaşamaya devam etmekteyiz. Bunu başaran davetçi Müslümanlar bugün bazı şeyler yapabiliyor, yaptıklarından netice alıyor, bundan dolayı çok sayıda insanın takdirini kazanıyorlar. Düşünce ve güç birliği içinde omuz omuza hizmet edenler çalışmalarının semeresinin ne kadar bereketli olduğunu bilirler. Gerek Müslüman önderlerin hayat tecrübelerinden ve gerekse kendi mücadele tecrübelerimizden bunu bizatihi müşahede etmişizdir.
İslam dairesi içinde olsa bile ferdi olarak yapılan bir iş ile istişare sonucu yapılan bir işin neticelerinin ne kadar farklı olduğunu hakka’l-yekin ve ayne’l-yakin biliyoruz. Beraber olduğumuz zaman konuştuklarımızdan, istişare ettiklerimizden aldığımız bereketli neticeyi ve hizmet aşkını bizatihi yaşadık. Bunun en büyük ispatı, birbirimizden kısa süreli de olsa ayrı kaldığımız dava arkadaşlarımızla bilgi alışverişi yapmak ve meselelerimizi istişare etmek için tekrar bir araya gelip görüşmek hususunda duyduğumuz hasrettir.
Bugüne kadar yaptıklarımızda gördüğümüz güzelliklerin daha verimli ve güzel olması için; “bence, kanımca, zannımca” türü nefis ve bencilliği ön plana çıkaran tutumlardan arınmalıyız. Ferdi düşüncelerimizde diretmekten vazgeçmeli, üzerinde ittifak edilen görüşleri esas alıp çalışmalarımıza bereket katarak insanlara örnek olmalıyız. Bugün içinde olduğumuz fitne ortamında bunun dışında bizim için çıkış yolu yoktur. Aksi halde bir taraftan şeytan, diğer taraftan kâfir, zalim ve münafıklar gerek fert olarak gerekse camia olarak bizleri iğfal etmeye çalışacaktır.
Aynı yapı içinde olmayanlar, yeni tanışılanlar, sizi yeni görenler; “bunlar beraber gözüküyor ama aynı şeyi düşünmüyor, aynı şeyi konuşmuyor ve aynı noktada değiller” diyememelidirler. Bu anlayış ve düşünce ile hareket etmezsek hedefimize koyduğumuz; kendimize, halkımıza ve ümmette faydalı olma düşüncesinde başarılı olamaz, kısır bir döngü içinde ömrümüzü çürütmüş oluruz, Allah korusun.
Birileri bu düşünce ve anlayışımızı doğru görmeyebilirler. Oysa bu konuda bizi eleştiren şahıs ve kesimlerin içinde bulunduğu içler acısı durum da gözler önündedir. Toplumda; zekâ, kültürel yapı, hitabet gücü ve maddi olarak diğer insanlardan bir hayli ileride olan Müslümanlar tanımaktayız. Ancak tüm bu nimetleri şahsında hapsettikleri ve cemaat yapısı içerisinde değerlendirmediklerinden dolayı kendilerinden istenildiği şekilde istifade edilememektedir. Bu da şunu ispatlıyor ki, ferdi meziyetler cemaat yapısı içerisinde değerlendirilip toplumsal faydaya dönüştürülmediğinde cılız kalmaktadır.
Cemaat içerisinde zaman zaman yersiz bazı ferdi çıkışlar ile karşılaşılabilir. Bu davranışların zararlarını bertaraf etmek için ikinci bir şahsın devreye girerek tartışma yoluyla bunu izale etmeye çalışması uygun bir davranış değildir. Fertlerin tartışmaları yeni tartışma ve kırgınlık ortamı oluşturur. Tartışmaya giren fert, ne kadar ikna kabiliyetine sahip olursa olsun işin içine nefis girdiğinden muhatabını ikna etmesi zordur. Olsa olsa ilzam edebilir. Oysa bu tür sorunlarla karşılaşıldığında fertler, kendi düşünceleri ile değil de mensup oldukları camianın konu ile ilgili düşünceleriyle müdahale ederlerse bu hem ikna edici olur hem de tarafların hoşnutluğuyla sonuçlanır. Fertler böylece birbirlerine yardımcı olmuş olurlar.
Müslümanların içinde bulundukları bunca sıkıntılar yanında aralarındaki azımsanmayacak ihtilaflardır. Bu ayrılıklardan istifade eden İslam düşmanları Müslümanları birbirine düşürmeye ve ayrılıkları derinleştirmeye çalışıyorlar. Oysa mezhepleri, meşrepleri ve milliyetleri ne olursa olsun Müslümanların vahdete ihtiyaçları vardır. Vasat hareket eden ve ehli kıbleyi kardeş kabul eden Müslüman şahsiyetlerin ve İslami bir hareketin öne çıkması ve Müslümanları aynı zeminde buluşturması elzem bir ihtiyaç olmuştur. Böyle bir yapı Müslümanların enerji kaybının önlenmesine, güç ve kudretlerinin muhafazasına ve İslam düşmanlarına karşı daha güçlü bir manevra alanı oluşturmalarına zemin hazırlayacaktır. En azından İslam düşmanlarının Müslümanları birbirlerine düşürme, enerjilerini birbirleriyle düşmanlıkta tüketme ve böylece İslam ümmetini zaafa sürükleme çabalarının önünü alacaktır.
Hiçbir kardeşimiz teferruatlara takılmasın, Müslümanların başına gelenleri görsün ve karşı karşıya oldukları duruma baksın. Hiçbir konu ve meselede hissi, nefsi ve duygusal davranmasın. Günümüzde pek çok şey içi içe karıştığı tüm Müslümanları malumudur. Müslüman fertlere için tehlikeler çeşitli kılıflarla sunulmaktadır. Hatta bazen islami kılıfla sunulmaktadır. Kurtuluş el ele vermededir, bir olmadadır, kuvvetleri bir yapmadadır.
Nefis ve arzularının peşine takılanlarla bir olmayın, onlarla oturmayın, hesabı sorulacak kıymetli zamanınızı onlarla heba etmeyin, onlarla münakaşa etmeyin ve onların sözlerini dinlemeyin.
Rabbim! bizi haddi aşanlardan ve ayrılığa düşenlerden eyleme, bizlere doğruyu göster ve doğru yolun üzerinde yürüt.
Allah’a emanet olun.
Başyazı / İnzar Dergisi – Aralık 2013 (111. Sayı)
Sorumluluklarını yerine getirmek için bir çatı altında toplanan Müslümanlar, İslam dairesi içinde kalmak şartıyla farklı düşünebilirler. Hatta farklı düşünceler yapı için bir zenginlik olarak da değerlendirilebilir. İslami bir dayanağı olunca bazı düşünceler birilerine garip gelse bile ifrata varacak şekilde bunlara tepki göstermek doğru değildir. Yeter ki, karşılaşılan sorun ve meseleler hususunda eleştiri ve öneriler uygun ortam, zaman ve insanların yanında yapılsın. Çatısı altındaki yapı ve oluşumun zarar görmeyeceği ortam, zaman ve şahısların yanında yapılmasın.
Burada dikkat edilecek diğer bir husus, duygu ve düşüncelerin, içinde bulunulan yapının söz konusu mesele hakkında vereceği karara kadar sınırlı olmasıdır. Bir mesele tartışma, müzakere ve istişare aşamasını bitirip yetkili merciler tarafından karara bağlandıktan sonra bu mesele ile ilgili kişisel düşünceler bir tarafa bırakılır ve ortak karar topluca sahiplenilir. Nihai karar birilerimizin istediği gibi olmaz ve birilerimizin hoşuna gitmezse bile, ferdi düşünceler bir tarafa bırakılmalıdır. Kararı verilen iş veya meselede çatısı altında hizmet ettikleri yapının, kurumun veya camianın tüm fertlerinin omuz omuza verip gönül rahatlığıyla söz birliği içinde işlerini yapmaları gerekir.
Bu minvalde hareket eden Müslümanlar bundan hayır görmüş, izzet bulmuş ve başarıya ulaşmışlardır. Bizler de bütün bunları görmüş, yaşamış ve halen yaşamaya devam etmekteyiz. Bunu başaran davetçi Müslümanlar bugün bazı şeyler yapabiliyor, yaptıklarından netice alıyor, bundan dolayı çok sayıda insanın takdirini kazanıyorlar. Düşünce ve güç birliği içinde omuz omuza hizmet edenler çalışmalarının semeresinin ne kadar bereketli olduğunu bilirler. Gerek Müslüman önderlerin hayat tecrübelerinden ve gerekse kendi mücadele tecrübelerimizden bunu bizatihi müşahede etmişizdir.
İslam dairesi içinde olsa bile ferdi olarak yapılan bir iş ile istişare sonucu yapılan bir işin neticelerinin ne kadar farklı olduğunu hakka’l-yekin ve ayne’l-yakin biliyoruz. Beraber olduğumuz zaman konuştuklarımızdan, istişare ettiklerimizden aldığımız bereketli neticeyi ve hizmet aşkını bizatihi yaşadık. Bunun en büyük ispatı, birbirimizden kısa süreli de olsa ayrı kaldığımız dava arkadaşlarımızla bilgi alışverişi yapmak ve meselelerimizi istişare etmek için tekrar bir araya gelip görüşmek hususunda duyduğumuz hasrettir.
Bugüne kadar yaptıklarımızda gördüğümüz güzelliklerin daha verimli ve güzel olması için; “bence, kanımca, zannımca” türü nefis ve bencilliği ön plana çıkaran tutumlardan arınmalıyız. Ferdi düşüncelerimizde diretmekten vazgeçmeli, üzerinde ittifak edilen görüşleri esas alıp çalışmalarımıza bereket katarak insanlara örnek olmalıyız. Bugün içinde olduğumuz fitne ortamında bunun dışında bizim için çıkış yolu yoktur. Aksi halde bir taraftan şeytan, diğer taraftan kâfir, zalim ve münafıklar gerek fert olarak gerekse camia olarak bizleri iğfal etmeye çalışacaktır.
Aynı yapı içinde olmayanlar, yeni tanışılanlar, sizi yeni görenler; “bunlar beraber gözüküyor ama aynı şeyi düşünmüyor, aynı şeyi konuşmuyor ve aynı noktada değiller” diyememelidirler. Bu anlayış ve düşünce ile hareket etmezsek hedefimize koyduğumuz; kendimize, halkımıza ve ümmette faydalı olma düşüncesinde başarılı olamaz, kısır bir döngü içinde ömrümüzü çürütmüş oluruz, Allah korusun.
Birileri bu düşünce ve anlayışımızı doğru görmeyebilirler. Oysa bu konuda bizi eleştiren şahıs ve kesimlerin içinde bulunduğu içler acısı durum da gözler önündedir. Toplumda; zekâ, kültürel yapı, hitabet gücü ve maddi olarak diğer insanlardan bir hayli ileride olan Müslümanlar tanımaktayız. Ancak tüm bu nimetleri şahsında hapsettikleri ve cemaat yapısı içerisinde değerlendirmediklerinden dolayı kendilerinden istenildiği şekilde istifade edilememektedir. Bu da şunu ispatlıyor ki, ferdi meziyetler cemaat yapısı içerisinde değerlendirilip toplumsal faydaya dönüştürülmediğinde cılız kalmaktadır.
Cemaat içerisinde zaman zaman yersiz bazı ferdi çıkışlar ile karşılaşılabilir. Bu davranışların zararlarını bertaraf etmek için ikinci bir şahsın devreye girerek tartışma yoluyla bunu izale etmeye çalışması uygun bir davranış değildir. Fertlerin tartışmaları yeni tartışma ve kırgınlık ortamı oluşturur. Tartışmaya giren fert, ne kadar ikna kabiliyetine sahip olursa olsun işin içine nefis girdiğinden muhatabını ikna etmesi zordur. Olsa olsa ilzam edebilir. Oysa bu tür sorunlarla karşılaşıldığında fertler, kendi düşünceleri ile değil de mensup oldukları camianın konu ile ilgili düşünceleriyle müdahale ederlerse bu hem ikna edici olur hem de tarafların hoşnutluğuyla sonuçlanır. Fertler böylece birbirlerine yardımcı olmuş olurlar.
Müslümanların içinde bulundukları bunca sıkıntılar yanında aralarındaki azımsanmayacak ihtilaflardır. Bu ayrılıklardan istifade eden İslam düşmanları Müslümanları birbirine düşürmeye ve ayrılıkları derinleştirmeye çalışıyorlar. Oysa mezhepleri, meşrepleri ve milliyetleri ne olursa olsun Müslümanların vahdete ihtiyaçları vardır. Vasat hareket eden ve ehli kıbleyi kardeş kabul eden Müslüman şahsiyetlerin ve İslami bir hareketin öne çıkması ve Müslümanları aynı zeminde buluşturması elzem bir ihtiyaç olmuştur. Böyle bir yapı Müslümanların enerji kaybının önlenmesine, güç ve kudretlerinin muhafazasına ve İslam düşmanlarına karşı daha güçlü bir manevra alanı oluşturmalarına zemin hazırlayacaktır. En azından İslam düşmanlarının Müslümanları birbirlerine düşürme, enerjilerini birbirleriyle düşmanlıkta tüketme ve böylece İslam ümmetini zaafa sürükleme çabalarının önünü alacaktır.
Hiçbir kardeşimiz teferruatlara takılmasın, Müslümanların başına gelenleri görsün ve karşı karşıya oldukları duruma baksın. Hiçbir konu ve meselede hissi, nefsi ve duygusal davranmasın. Günümüzde pek çok şey içi içe karıştığı tüm Müslümanları malumudur. Müslüman fertlere için tehlikeler çeşitli kılıflarla sunulmaktadır. Hatta bazen islami kılıfla sunulmaktadır. Kurtuluş el ele vermededir, bir olmadadır, kuvvetleri bir yapmadadır.
Nefis ve arzularının peşine takılanlarla bir olmayın, onlarla oturmayın, hesabı sorulacak kıymetli zamanınızı onlarla heba etmeyin, onlarla münakaşa etmeyin ve onların sözlerini dinlemeyin.
Rabbim! bizi haddi aşanlardan ve ayrılığa düşenlerden eyleme, bizlere doğruyu göster ve doğru yolun üzerinde yürüt.
Allah’a emanet olun.
Başyazı / İnzar Dergisi – Aralık 2013 (111. Sayı)