Klavye ile hızlı yazan bireylerin yazdıklarını daha az düşündüklerini ve dolayısıyla bilgiyi daha az işlediklerini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, el yazısının beyin ve bilişsel süreçler üzerindeki etkilerine dair açıklamalarda bulundu ve klavye kullanımı ile arasındaki farklara değindi.
El yazısı, beyin gelişimi ve bilişsel süreçler için bütünsel bir egzersiz…
El yazısı yazmanın beyindeki motor, duyusal ve bilişsel süreçleri bir araya getiren karmaşık bir eylem olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Yazı yazarken, motor korteks el hareketlerini yönetir, somatosensoriyel korteks ise parmaklardan gelen basınç ve dokunma duyularını işler. Aynı zamanda, harflerin doğru şekilde yazılıp yazılmadığını görmek için görsel korteks aktif hale gelir. Yazının içeriğini planlama ve düzenleme sürecinde prefrontal korteks rol oynar. Ayrıca, beynin sağ ve sol hemisferleri arasındaki iletişim korpus kallozum üzerinden güçlenir, bu da hem özgün düşünmeyi hem de dil işleme yeteneklerini destekler.” dedi.
El yazısı sürecinin, yalnızca motor becerilerle sınırlı olmadığına vurgu yapan Alp, “Harflerin şekillendirilmesi ve birbirine bağlanması, beynin görsel-mekânsal işleme yeteneğini de artırır. Bu nedenle el yazısı, beyin gelişimi ve bilişsel süreçler için bütünsel bir egzersiz işlevi görür.” şeklinde konuştu.
Klavye ile yazmak bilginin daha az işlenmesine neden oluyor
Klavye kullanımının el yazısına göre daha sınırlı bir motor beceri gerektirdiğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Bu durum beynin daha az bölgesinin aktif hale gelmesiyle sonuçlanır. Klavyede yazarken, genellikle yalnızca parmak hareketlerini kontrol eden motor korteks etkinleşir. Bu da özellikle duyusal-motor entegrasyonun sınırlı kalmasına neden olur.” dedi.
Klavye yazımının, hız açısından avantaj sağlasa da, bazı durumlarda dezavantaj oluşturabileceğine değinen Alp, şöyle devam etti:
“Araştırmalar, klavye ile hızlı yazmanın bireylerin yazdıklarını daha az düşündüklerini ve dolayısıyla bilgiyi daha az işlediklerini gösteriyor. Öte yandan, klavye yazımı, kısa sürede çok miktarda bilgi not almak veya hızlı iletişim kurmak gerektiğinde pratik bir çözüm sunar. Ancak derin öğrenme ve bilgiyi zihinde işleme açısından, el yazısının beyin üzerinde daha kapsamlı ve olumlu bir etkisi olduğu biliniyor.”
El yazısıyla not almak bilgilerin daha uzun süre hatırlanmasını sağlıyor
El yazısı yazmanın, öğrenme ve hafıza süreçlerinde oldukça etkili bir yöntem olduğunun altını çizen Alp, “El yazısıyla not almak, beyindeki motor ve bilişsel süreçler arasında bir bağ kurar. ‘Embodied cognition’ (bedensel biliş) paradigmasına göre, fiziksel hareketler öğrenme süreçlerini güçlendirir. Harfleri yazarken yapılan fiziksel eylemler, bilgilerin zihinde daha uzun süre saklanmasına yardımcı olur. Bu süreç, yalnızca bilgiyi tekrar etmekle kalmaz, aynı zamanda onu aktif bir şekilde işleyerek anlamlandırmayı sağlar.” dedi.
Bir çalışmada, el yazısıyla not alan bireylerin, klavye ile not alan bireylere göre daha iyi kavramsal anlayış geliştirdiği ve bilgileri daha uzun süre hatırladığının bulunduğunu dile getiren Alp “El yazısıyla yazmanın yavaş olması, bireyin yazdığı konuyu derinlemesine düşünmesini sağlar. Özellikle dil öğrenimi veya matematik gibi konularda el yazısıyla çalışmanın öğrenme üzerindeki etkisi büyüktür. Bu yüzden eğitim alanında el yazısı hâlâ önemli bir araç olarak kabul edilmektedir.” açıklamasını yaptı.
Motor ve mekânsal becerilerin korunması için el yazısı yazmaya devam edilmeli
El yazısı sırasında beynin proprioseptif sisteminin devreye girdiğini de hatırlatan Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Bu sistem, vücudun uzaydaki konumunu algılamasını sağlar ve yazı yazarken harflerin doğru hizalanmasında önemli bir rol oynar. Çocukluk döneminde bu tür aktiviteler, hem motor hem de mekânsal becerilerin gelişmesine katkıda bulunur. Yetişkinlikte ise, el yazısı yazmaya devam etmek, bu becerilerin korunmasına ve hatta geliştirilmesine yardımcı olabilir. Örneğin, görsel-motor entegrasyonu iyi olan bireylerde el yazısı daha akıcı ve düzenli olur, bu da mekânsal farkındalık düzeyinin yüksek olduğunu gösterir.” diyerek sözlerini tamamladı.