BATMAN- 10 Aralık İnsan Hakları Günü münasebetiyle BARO'da basın açıklaması yapan Batman Barosu, güçlü barış talebini karşılayacak yasal ve yapısal değişikliklerin yapılmadığını ifade etti.
Barış tüm hakların ön koşulu haline gelmiştir
Başkan Ahmet Sevim ve üyelerin katıldığı açıklamada, insan hakları mücadelesini "Belli gün ve haftalar" çerçevesinde tüketilmeyecek ölçüde önemli ve ciddi bir görev olarak gördükleri belirtilerek, "Her şeyden önce, Türkiye'nin son 30 yılında neredeyse tüm hak ihlallerinin sebebi ve gerekçesi kılınmış olan Kürt meselesinin barışçıl çözümü konusundaki çabaları, tüm eksikliklerine rağmen önemsiyor, bu konuda istikrarlı ve ısrarcı olunmasının gerektiğini yineliyoruz. Şiddet ortamının insan haklarını bir bütün olarak sınırlama gerekçesi kılındığını yıllarca acı bir şekilde tecrübe etmiş bir toplumda barış adeta tüm hakların ön koşulu haline gelmiştir." denildi.
Güçlü barış talebini karşılayacak yasal ve yapısal değişiklikler yapılmamıştır
Güçlü toplumsal desteğe rağmen kalıcı ve esaslı bir barışın koşulu olan yasal ve yapısal değişikliklerin beklentileri karşılayacak ölçüde olmadığı vurgulanarak, "Toplumun tüm kesimlerince değiştirilmesi konusunda mutabakata varılan yeni bir Anayasa çalışmasının yarım kalması, komisyon çalışmalarının şeffaf ve denetlenebilir nitelikte olmaması, bu güçlü beklenti ve ihtiyacın gerisinde bir siyasal yapının devam ettiğini göstermektedir." ifadeleri kullanıldı.
PVSK ve cezasızlık politikaları polis şiddetini arttırmaktadır
Açıklamada, özellikle son dönemde tüm toplumsal olaylarda, aşırı, orantısız ve anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını ortadan kaldıran müdahalelerin, bu toplumsal olaylarda yaşam hakkı ihlaline varacak uygulamalar yaşandığı kaydedildi.
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi: "Bu ağır ve açık ihlaller kamu gücünü kullananlar tarafından sahiplenilmekte, suç işleyen kamu görevlileri cezasız kalmaktadır. En son Yüksekova'da iki vatandaşımızın ölümü ve birinin de ağır yaralanması ile sonuçlanan, sonrasında başta Diyarbakır olmak üzere ölümleri protesto gösterilerine yapılan müdahaleler ile bu tutum akıl dışı bir hal almıştır. Yaşam hakkına, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına aykırı bu saldırıları kınadığımızı ve sorumluların bir an önce açığa çıkarılmasının gerektiğini bu vesile ile bir kez daha belirtmek isteriz. Son bir yıldır Türkiye'de yaşanan bunca ölümlü olaya, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile kolluğa tanınan aşırı güç ve silah kullanma yetkisi ile cezasızlık politikası kaynaklık etmektedir."
TMK meşru siyasal alanı daraltmaktadır
Terörle Mücadele Kanunu siyasal özgürlükleri daraltan bir işlev ile fiilen parti kapatma anlamına gelecek tutuklamaların gerekçesi olduğu hatırlatılan açıklamada, "Olağanüstü dönemlerin zihniyetini taşıyan bu yasa ile özgürlükler konusunda atılan tüm adımlar boşa çıkarılmakta, meşru siyasal alan kriminalize edilmektedir. Bu nedenle TMK'nın bir bütün olarak derhal kaldırılması ve bu yasaya dayalı tüm mahkumiyetleri ortadan kaldıracak genel bir af çıkarılması gerekmektedir." diye belirtildi.
Açıklamada, son olarak cezaevlerinde kalan ağır hasta mahkumlar ve Ana dilde eğitim hakkının sınırlanması, kadın, çocuk ve engelliler gibi dezavantajlı grupların sorunları, yasa dışı dinleme ve fişlemeden neredeyse herkesin mağdur olduğu dile getitildi. (M.Fatih Akgül-İLKHA)