BATMAN - 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Konferans salonunda konferans düzenlendi. Saat 10.00'da başlayan programda Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Prof.Dr. Osman Can, İnsan Hakları ve Demokrasi konulu konferans verdi.

 

Konferansa Batman Valisi Yılmaz Arslan, Batman Cumhuriyet Başsavcısı Muhammet Emre Ejder, Vali Yardımcıları, ilçe belediye başkanları, savcı ve hakimler, kurum müdürleri, öğrenciler ve kalabalık bir kitle katıldı.

 

Konferanstan önce Batman Anadolu Lisesi öğrencisi Umut Yüce, insan hakları ile ilgili bir şiir okudu.

 

Daha sonra söz alan Osman Can, Türkçe ve Kürtçe olarak katılımcıları selamladı.

 

Batılılar bu coğrafyayı cetvelle çizerek parçaladılar
İnsan hakları, adalet denilince bunların bu coğrafyanın geleneğinde ve tarihinde olduğunu belirten Can, "Batılılardan 800-900 yıl önce bunu görebiliriz. 1948 yılında BM insan hakları sözleşmesini hazırladı. Bunu 2.Dünya Savaşı galipleri hazırladı. Avrupa'da Hitler gibi biri çıkınca ve katliamalar olunca bir daha Avrupa'da böyle bir problem çıkmasın diye böyle bir dinamik ortaya çıktı." dedi.

 

Bu belge hazırlanırken Ortadoğu'da insan hakları ihlali olması diye bir kaygı duyulmadığını ve bunun sorulması gerektiğini dile getiren Can, "Batılılar bu coğrafyayı cetvelle çizerek parçaladılar. Ve sürekli olarak buranın halkları birbirleriyle çatışsın ve barış gelmesin istediler. Öyle sistemler kurdular ki, batının çıkarları korunsun ve çatışma oldukça batının çıkarları olsun. Bunun için İsrail kuruldu, Ortadoğu'da krallıklar oluşturdu." ifadelerini kullandı.

 

Bu coğrafyada sanal sınırlar gibi sanal ideolojiler üretildi
Adalet düşüncesinin devlete ait olmadığını ve devletten bağımsız olduğuna dikkat çeken Can, "Adalet düşüncesi devletten bağımsızdır. Devlet sadece onu icra eder. Toplum ve içinden çıkan önderler yapar. Bu coğrafyada krallar, hükümdarlar, devletler kanun koyamaz, kanunu uygular. Kanunu toplum çıkarır." dedi.

 

Devletin aynı şekilde ideolji üretemeyeceğini, toplumun inancına müdahale edemeyeceğini ve inanç belirleyemeyeceğine işaret eden Can, "Devlet ideolji üretmez. İnancımıza karışamaz. Toplum bunu üretebilir. Yüzyıllar boyunca farklı inançlar birarada yaşamışlar. Devlet ve kurumları sadece bunu uygular." şeklinde konuştu.

 

Milliyetçilik bir zehir olarak akıtıldı
Bu ülkede barışı bizlerin sağlayabileceğini anlatan Can, "Bu coğrfyada sanal sınırlar gibi sanal ideoljiler üretildi. Milliyetçilik bir zehir olarak akıtıldı. Millietçilik bu coğrafyanın hamuruna uymaz. Farklı inanç ve renklerden oluşan toplumları zehirlemek, bozmak için milliyetçilik akıtılır. Milliyetçilik tartışması zehri yıkımdır. Milliyeçiliğin karşısına başka milliyetçilik çıkarılıp yarıştırılıyor. Bu durumda insan hakkı olmaz." diye kaydetti.

 

Batı Ortadoğu'da kendi istediği gibi devletler kurdurdu
Avrupa'nın AB ve diğer projeleri uyguladığını ancak kendileri gibi olmayanlara insan hakkı ve diğer hakları uygulamadıklarına değinen Can, Bosna Hersek katliamlarını ve Ortadoğu'da yaşananları örnek gösterdi.

 

Batının Ortadoğu'da kendi istediği gibi devletler kurdurduğuna dikkat çeken Can, "Bilerek demokrasi bu ülkeye getirilmedi. Demokrasi olsaydı 1928'den1945'den sonra halkın, toplumun istediği yasalar çıkardı. Yeraltı ve yerüstü kaynakları batıya verilmezdi. Bir sistem istediği kanunu çıkarıyor ve toplumdan sormuyorsa bu demokrasi değildir. Burda insan hakları ve özgürlükler tehdit altındadır. Yeraltı ve yerüstü kaynakları halkın değildir." dedi.

 

Can konuşmasının devamında, bu bölgedeki insanların özgürlük talebinin eğer demokrasi talebi olmazsa bir şey ifade etmeyeceğini söyledi.

 

İlk meclis tek demokratik meclistir
23 Nisan 1920'de açılan mecliste toplumun herkesiminin olduğunu ve o meclisin "Milletin kaderini millet belirleyecek" dediğini aktaran Can, "İlk meclis tek demokratik meclistir. Kürdistan Mebusu, Lazistan Mebusu vardı. Orası devlete meydan okunan bir meclisti. Meclisler devlete meydan okunan yerlerdir. Öyle olmazsa yurttaşlık bitmiştir. Yurttaş adına devleti vekiller kontrola eder. İlk meclis farklılıkları sorun görmüyordu ama sonra durum değişti." ifadelerine yer verdi.

 

İlk insan hakkı ihlali için tehdit devlettir
Toplumların insan hakkı ihlali denilince ilk akla gelen tehditin devlet olduğunu belirten Can, "İlk tehdit devlettir. Toplumlar potansiyel bir tehditle karşılaşınca bunu kaldıracak olan ilk mekanizma da devlettir. Burada tartışdığımız şey devlettir" şeklinde konuştu.

 

Özgürlüğün 1924'den beri anayasalarda inanç özgürlüğü ve temel haklar vardı ama pratik böyle olmadı. Kağıt üzerinde yasalara değil, pratiğe devlet denilen aygıta bakılmalı. 1921 Anayasası toplumun kaderini kuran değil, koruyan bir devlet anlayışı vardı. 1924 ve sonrasında özgürlükler konuldu ancak devlet şemasına bakıldığında o özgürlüklerin perde, vitrin olarak kaldığını görürüz. Toplumu koryuacak sistem toplumu tehdit eden bir yapıya dönüştü." ifadelerini kullandı. (Veysi Demir, Muhyeddin Beyca - İLKHA)