Kanunlara göre kumarın yasalı-yasadışısı olabilir. Ancak en nihayetinde işlenen fiil aynıdır. Yani kumar, kumardır.
Adı bahis olsun, piyango olsun ya da şans oyunu… Değişen bir şey yok, yapılanlar kumar organizasyonudur.
Aradaki fark, yasa dışı olanı devletten vergi kaçırıyor. Yasal olanı da devlete vergi ödüyor.
Kumar organizasyonları her ne kadar "şans oyunu" diye isimlendirilerek teşvik ediliyorsa da en nihayetinde ocaklara ateş düşürüyor.
İnsanlar bir umut; "bu kez olacak, bu kez tutturacağım, şimdi kazanacağım" diye kendilerini motive ederek ceplerinden kanalizasyona para akıttıklarını fark edemiyor.
"Ne olur ki küçük bir para yatırdım. Tutarsa büyük bir para kazanacağım" avuntusuyla kumar illetinden hiç kimse kurtulamaz.
Peki, toplumu idare deneler bataklığı kurutmak için bir şey yapıyor mu? Maalesef bu soruya samimi bir cevap bulamıyoruz.
Ruh sağlığı uzmanlarının, bilimsel tecrübeleri anlatarak uyarılarda bulunmaları kimsenin umurunda değil gibi görünüyor.
Din âlimlerinin, Diyanet’in, kumar iletinin dünya ve ahireti berbat ettiğine dair uyarıları da görmezden geliniyor.
Bağlamlılıklar konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarının raporları, ailenin kumar illeti yüzünden nasıl darbeler aldığı, toplumsal düzen ve asayişi bozduğuna dair uyarılar da yine umursanmıyor.
Kim dikkate alır ki uyarıları!
"Şans oyunu" deyip insanlar kumara teşvik ediliyor.
Televizyonlarda, gazetelerde, internet sitelerinde, sokaklardaki billboardlarda "milli" denilerek insanlar piyangoya yönlendiriliyor.
"Ya çıkarsa" dedirterek insanların umutları, hayalleri suiistimal ediliyor.
Tabi haklı olarak şu da soruluyor: devlet neden kumar oynatır ki?
Bu sorunun cevabı, kumarla ilgili tek gerçek hatırlatılarak veriliyor.
Kumarı oynayan değil, oynatan kazanıyor!