Bizler Allaha kul ola bilmemiz için elimizden geleni yapmaya çalışan Müslüman gençliğiz ve bununla da gurur duyuyoruz.
Bir ya vakti öğlen`den sonra öyle bir vakit ki içler yanıyor gönüller kavruluyor yazın sıcağına aldırış etmeden karakolun önünde heyecanlı bir bekleyiş var. Sanki biri (c.c)güneş`e onları yakma der gibi bir hava var karakolun önünde birden dışarıya çıkarılan iki genç elleri kelepçeli o anda ne olup bittiğini bilmeden tekbir sesleri yükseldi öyle tekbirler ki yer gök inliyor bu tekbirlerden ve sonra bu iki genç kısa bir yolculuğa çıkıyor (Kahta`dan Adıyaman`a)yolculuk sırasında gözler yaşlı, kalpler yaralı ama başlar dik ve gururla yürüyor bu imanlı bedenlerimiz öyle ki sanki cezaevine değil de Allaha kavuşuyor gibi bir hava var yolculukta.
Ceza evinin önündeyiz ve yine bir zulme daha şahit oluyoruz ve yine calutların ve tağutların halen var olduklarının canlı şahidiyiz duyun sesimizi kalpleri körelmiş, kulakları sağırlaşmış calut ve tağutlar.
İşte burada Bediüzzaman`ın şu sözünü kullanmak gerekiri ‘‘yolda yürüyorum da kendini bilmeyen biri bana çelme takıp ta düşüyorum ne ehemmiyeti var benim imanım yanıp tutuşuyor evladım yanıyor`` bizleri cezaevlerini atmakla sadece imanımızı kuvvetlendiriyor sununuz bizler ise buraları medrese-i yusufi`yeye çeviren kâmilleriz, İsmailleriz, Abdullahlarız selam olsun kâmillere selam olsun, İsmaillere, selam olsun Abdullahlara ve imanlarının imtihanını veren Allahın aziz yüce dostlarına selam olsun.
Recep Demiral / Adıyaman (Karşıyaka) - Yaş:18