Bakan Tekin, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Türkiye 2002 öncesi ve sonrasına açısından baktığımızda, Türkiye'ye çağ atlattık diyorum. Muhalefette de beni eleştiriyor ama rakamlar burada. Şu rakamları görüp neyi inkar ediyorlar? Şimdiye kadar sizin yapmadıklarınızı biz yaptık. Şimdiye kadar sizin yapmadıklarınızın biz yaptık şimdiye kadar sizin yaptıklarınızı iki katına, üç katına çıkardık. Ya bir takdir edin. Bir teşekkür edin. Değil mi, etmiyorlar. Etmedikleri gibi etmelerine de hani ihtiyacımız da yok ama bugünlerde de bizi Milli Eğitim Bakanlığı olarak tefe koyup çalıyorlar. Nereye itiraz ediyorlar biliyor musunuz? Diyorum ki, çocuklarımıza eğitim vereceğiz. Modern dünyada rekabet edebilecek enstrümanlar neyse bu çocukları, kendi çocuğum gibi kabul edip bu enstrümanlarla donatacağım. Ne yapacağız? Okullarımıza akıllı tahtalar koyduk. Bakın Birleşmiş Milletler alenen bir şey söylüyor. Diyor ki, dünyada bütün sınıflarında akıllı tahtta olan tek ülke Türkiye. Modern anlamda ihtiyaç duyulan pedagojik ilkeler doğrultusunda eğitim metodolojisinde hangi değişiklikler varsa onları getirmeye çalışıyoruz. Bu çocuklar bizim sahip olduğumuz kültüre sahip olmalılar. Nasıl bundan 100, 150 sene önce bu coğrafyada yaşayan insanlar birbirlerini kardeş olarak görüyorlarsa, bir kardeşlik hukukuna sahip iseler ben diyorum ki gelecek kuşakları böyle yetiştirmek zorundayım. Gelecek kuşaklar bu coğrafyanın, bu kültürün sahip olduğu maddi, manevi ve milli bütün değerlerine haiz olarak yetişsin istiyorum."
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin laik eğitime dairde açıklamada bulunarak, şunları kaydetti:
"Beni eleştiriyorlar. Bana diyorlar ki laik eğitim açısından senin söylediğin şey ters. Ben de diyorum ki size ters olabilir ama Batman'da, Erzurum'da vatandaşların değerlerine ters değil. Bir terslik varsa sizin laiklikten anladığınız şey de vatandaşın anladığı şey arasında terslik var. Sizin anladığınız laik şu; 1940'lı yılları hatırlayın, camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşı Kur'an'ı Kerim öğrenmesini yasaklamak. Sizin laiklikten anladığınız şey bu. Siz bunları laikliğin gereği olarak yaptınız. O zaman sizin laiklikten anladığınız şey de benim anladığım şey aynı değil. Ben laiklikten bütün vatandaşların hangi dine inanırlarsa inansınlar dini inanç ve ibadet hürriyetinin devlet garantisi altına alınmasını anlıyorum. Sen neyi anlıyorsun? Sen Müslümanların inanç özgürlüğünün prangalar altına alınmasını, yasaklanmasını anlıyorsun. O zaman ikimizin laiklik anlayışı arasında kuşkusuz fark var. Ben evrensel laiklikten yanayım, sen Türkiye'ye özgü kendi icat ettiğin laiklik kavramını bana dayatıyorsun. Bu olmaz. Senin laiklikten anladığın şey şu; üniversiteye başörtüsüyle gitmek isteyen çocuğu ikna odalarına alıp ikna etmeye çalışmak, bunu laiklik gereğiyle yaptınız. Bunu yaparken de kendinizi laiklikle savundunuz. Peki senin savunduğun laiklikle, benim anladığım laiklik bir mi? Bir değil."