1444: Varna Savaşı Osmanlı’nın zaferiyle sonuçlandı. Savaş sonucunda Mora ve Bulgaristan Osmanlı Devleti’ne bağlanmış; Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki otoritesi artmaya başlamıştır.
1483: Protestan reformunun lideri Martin Luther doğdu. Tahrif edilmiş Hristiyanlık dinini sorgulayan; Papa ve kralın, yaratıcının yeryüzündeki vekilleri olduklarına dair inanca savaş açan Luther ilk başlarda daha özgürlükçü bir mezhebi görüş ortaya koymuşsa da daha sonra gelen baskılar sonucu bir takım tavizlerle beraber yeni bir Hristiyan mezhebi olan Protestanlığı kurmuş ve yaymıştır.
1923: İstanbul Barosu Başkanı Lütfü Fikri Bey’in “Şimdi de Hilafet Meselesi” başlıklı yazısı Tanin ve bazı gazetelerde yayınlandı. Bu yazısında, Hilafet’in ortadan kaldırılmasının zamanının geldiğini söylüyordu. Yazar, İstiklal Mahkemesi’nde idam istemiyle yargılandı ve 5 yıla mahkûm oldu. Bu ceza, daha sonra Meclis tarafından affedildi. Lütfü Fikri’nin yüksek sesle dillendirdiği Hilafet ve İslam karşıtı bu konu, Mustafa Kemal ve çevresinde kulislerde konuşuluyordu. Nitekim bir yıl bile geçmeden Mustafa Kemal tarafından Hilafet ve tüm dini kurumlar kaldırılacaktı. Lütfü Fikri Bey, bu konuda ya erken öten horoz ya da halkın nabzını tutmak için atılmış bir adımdır. Ama korkulan olacak; İslam’a yüzyıllardır kin besleyenler, besledikleri kinle ellerine fırsat geçince bütün güçleriyle saldıracaklardı.
1938: Osmanlı yönetimine ve Hilafete son verip, yerine laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal, 57 yaşında yakalandığı amansız siroz hastalığı nedeniyle öldü. Mustafa Kemal’in ölümüyle boşalan cumhurbaşkanlığına İsmet İnönü getirildi.
1991: Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan, 12 yıl sonra ilk kez Anıtkabir’de düzenlenen resmi törenlere katıldı. Anıtkabir’de düzenlenen törenlere katılmak, laik bir tabu olarak halen dayatılmaya devam edilmektedir. Merhum Erbakan Hoca, Anıtkabir şeref defterine “Aziz Atatürk, bu millet yaptıklarını asla unutmayacak!” yazmıştır. Biz de merhum Erbakan Hoca’ya katlıyor ve aynen diyoruz: “Bu millet ve tüm İslam ümmeti, yaptıklarını asla unutmayacaktır!”
2005: AİHM, Leyla Şahin Davası’nda, insan hakları ve özgürlükler konusunda İslam’a ve Müslümanlara karşı çifte standartlı olduğunu bir kez daha ortaya koydu ve üniversitelerde, üniversite tüzüklerine uymanın gerekli olduğuna hükmetti.