Zülküf Er / Doğruhaber

Hür Dava Partisi daha kuruluşunun ilk sene-i devriyesini yaşamadan her taraftan çılgınca ve acımasızca gelen saldırıların hedefi olmaya başladı. Kurulduğu günden beri defalarca bombalı, Molotoflu saldırıya maruz kalan, üyelerinin evleri kurşunlanan Hüda Par, şimdiye kadar bu saldırılar karşısında kurumsal olarak dik durmasını ve sabretmesini bildi.

Kısa sürede örgütlenmesini tamamlayarak Türkiye genelinde yerel seçimlere parti adaylarıyla katılma hakkını kazanan Hüda Par`ın yükselişinin, elbette birilerini, birçok kesimi rahatsız edeceği aşikârdı. Fakat saldırıların bu kadar çok yönlü ve bilanihaye artarak gelmesi beklenenden de öte bir durumdu.

Parti`nin kuruluşunu hazmedemeyen PKK-BDP cephesi, saldırılara en iyi bildiği ve gerçek mesleği olan noktadan başladı. İlçe merkezlerini bombalamak, gün aşırı Hüda Par`a ait merkezleri taşlamak, molotoflamak gibi rutin faaliyetler, kuruluşun ilanından hemen sonra başladı. Hüda Par gönüllülerini korkutmak ve teşkilatlanmasını engellemek adına Parti üyelerinin evlerine, işyerlerine, araçlarına saldırılar düzenleyen gençlik yapılanması, BDP gibi sözüm ona legal kuruluşlardan hep alkış aldı. Bu saldırılardaki temel hedef, Hüda Par`ın teşkilatlanmasını ve seçimlere girecek duruma gelmesini engellemek idi.

Saldırıların etkisiz kaldığını gören BDP-PKK cephesi, Hüda Par`a olan teveccühü kırmak adına profesyonel olduğu iftira atma, yalan haber yapma silahına başvurdu. Önce Hüda Par`ı, Rojava`da Kürtlere karşı savaşıyormuş gibi lanse etmeye başladılar. Bölgeden savaşmak için Suriye`ye giden selefileri sanki Hüda Par üyesiymiş gibi yansıtarak Kuzey Kürdistan Halkını Hüda Par`a karşı kışkırtmak istediler. Parti yetkililerinin akıllı ve dirayetli açıklamaları bu iftiraları bir nebze de olsa çürütmeyi başardı.

Bu iftiraların yanına bir de Hüda Par Genel Başkanı`nın AK Parti Genel Başkanı`yla yaptığı görüşmeyi eklediler. MİT`in dolmuşundan, uçağından inmeyen, Çankaya`nın ikram ettiği Kefir`e hayran kalanlar iki siyasi partinin görüşmesini dillerine doladılar. Neymiş efendim, Hüda Par, Başbakandan yardım istemişmiş.

Tüm bu iftiralar ve saldırılar, tutuşan eteklerin feryadı mı acaba? Kürt halkını LGBT`ye satıp KÜRKÇÜ`nün MİT ambalajlı devrim hayallerine kurban etmek isteyenlerin Hüda Par`ı rakip olarak görmeleri elbette ki normaldir.

Sadece PKK-BDP kanadı mı? Elbette ki hayır. Evrensel, Cumhuriyet ve bilumum sol kökenli basın yayın organı, adeta, Hüda Par`ın yükselişini durdurun, diye bir yerlerini yırtıp duruyorlar. Bu arada her fırsatta bütün İslami gruplara olduğu gibi, Hüda Par camiasına da saldırmayı ihmal etmeyen Metaokyanus medyasını, Zaman ve Bugün gazetelerini ve Samanyolu Televizyonu`nu da unutmamak lazım.

Gelelim derin komplo olarak ifade edilen Batman tezgâhına… Batman tezgâhını D.Bakır`da yaşanan gizli dinlemeden ayrı değerlendirmek yanlış olur. Batman`da yaşanan olay nasıl ki bir gizli tanık marifetiyle noktalandıysa D.Bakır`daki kışkırtma da yine bir gizli faaliyetle hayat buldu.

Her ne kadar biz olaya gizli desek de aslında onlar olaya gizlilik süsü verdikleri için bu dinleme ve kayıt altına alma olayı gizli olarak adlandırılıyor. Burada hedeflenen, gizli gizli kayıt altına almak değil, bilakis olaya gizlilik kılıfı giydirilerek bir korku ortamı oluşturmaktır.

D.Bakır il Başkanlığı gayet açık ve ilan edilmiş bir toplantı düzenliyor. Bu tür toplantılarda zaten genelde polis olur. Açıktan görünen polisler de yadırganmazlar. Ama kapının önüne kapalı bir minibüs çekip o minibüsün içerisinden dinleme yapmak ve kayıt almak bölge şartlarında ve her iki tarafında tecrübeleriyle değerlendirildiğinde çok da gizli kalacak bir durum değildir. Bunu en iyi orada olan polisler ve onları oraya gönderen amirleri bilir. Amaç oraya gelenleri korkutup Hüda Par`dan soğutmak adına olaya bir gizem katmaktır.

Bu durum, Hüda Par camiasına mensup gençleri tehdit etmek, ajanlaştırmaya çalışmak ya da dindar bir bayanı güpe gündüz kaçırmaya çalışmaktan çok uzak ve bağımsız bir durum değildir.

Nitekim böyle bir durum, Hüda Par üst yönetiminin Urfa ziyaretinde de yaşanmış, yöneticiler adım adım takip edilmişti. O zaman da durum fotoğraflanarak gerek yazılı ve görsel medyada gerekse de sosyal medyada gündem olmuştu.

Anlaşılan o ki; Hüda Par sadece BDP-PKK kanadını değil, Devleti de hatta devleti yöneten Parti`yi de rahatsız etmiş durumda. Neticede Hüda Par`ın bölgede AKP oylarını alacağı söyleniyor. Bu noktadan hareketle diyebilirim ki; olayların arkasında öyle çok da derin eller aranmamalı bence.

Olayların birinci derecede sorumlusu siyasi iradedir. Eminim ki, siyasi iradenin yani Bakanlıkların, AK Parti Hükümetinin bu işte, Hüda Par`ı dinlemede, Hüda Par üyelerini korkutmaya çalışmada değil parmakları kolları bile vardır.

Oraya gelen ve gözlerine araç farı tutulmuş tavşan gibi donup kalan o sarhoş polislerin arkasındaki güçtür önemli olan. Onlara Ergenekon ve benzeri yakıştırmaları yapmak onların asıl sorumlusu olan siyasi iradeyi hedeften uzaklaştırmak olacaktır. Evet, onlar, Ergenekon da olabilirler Fergenekon da. Ama ne olursa olsun gücünün doruğunda olan bir AKP iktidarının bu olaylardan beri olduğunu sanmak biraz kolaycılık olsa gerek.

2003 ya da 2004`te değiliz. O tarihlerde iktidarın muktedir olmadığı bir gerçek idi. Ama şimdi öyle bir durum yok. AKP iktidarı 11 yılda Devletin her kurumunda hâkimiyet sağlamış durumda. Hatta kendi derin yapılanmasını da ikame etmiş bir AKP ile karşı karşıyayız. Nitekim bu günlerde Gülenistlerle yaşanan gerginlik de Devlet kademelerindeki köşe kapma savaşının dışa vurumundan başka bir şey değildir.

Hem Batman hem de D.Bakır kışkırtmalarında asıl sorumlu siyasi iradedir. Derin el varsa bile işin içinde, bu eller Ampul mühürlüdür.

Tüm bu saldırılar karşısında, arkasında medya gücü olmamasına rağmen halen dimdik duran Hüda Par ve camiası, bundan sonra da böyle durdukça halka umut olmaya devam edeceklerdir. Belki bu ilk seçimde çok da başarılı olmayacaklardır ama şu var ki, Hüda Par`ın varlığı bölge halkının dünya ve ahret saadeti açısından çok önemlidir.

Birilerinin ahlaksızlığı normalleştirmeye çalışması, bir diğerinin halkı devşirmek istemesi, siyasi iradenin ise sürekli olarak halkı maddiyata yöneltmeye çalışması gibi bir durum yaşanmaktayken birilerinin de halkı uyandıracak sabah ezanı olması elzemdir. Onun da Hüda Par camiası olacağından hiçbir kuşkum yoktur. Önemli olan Parti değil, partinin temsil ettiği Mustazaflar Camiasıdır. Parti ise diğer dernek ve vakıflar gibi camianın kurumlarından biridir. Bu yüzden halka umut olan aslında partiyi de içerisinde barındıran camiadır.

"Hayırlı işlerin Muzır manileri çok olur" kaidesince Hüda Par`ın düşmanlarının çok olması da gayet normal bir durumdur. Tüm bunlar bundan önce aşıldığı gibi bundan sonra da başarıyla atlatılır. Yeter ki, Camiaya gönül verenler ruhlarındaki gayretkeşliği Hüda Par`dan esirgemesinler.

Bundan sonra da yeni yeni gizli tanıkların ve gizli süsü verilmiş açık dinlemelerin, takiplerin olacağı aşikârdır. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da olacak saldırı ve kışkırtma faaliyetlerinin birinci sorumlusu siyasi irade ve o iradeyi temsil eden partinin hükümeti olacaktır.

Unutulmasın ki; AKP`nin bölgedeki en büyük rakibi Hüda Par`dır. Çünkü her ikisi de aynı tabana hitap etmektedirler. Bu sebebe binaen de Hüda Par`a yönelik her olumsuzluk iktidarı zan altında bırakacaktır.

Zülküf ER