MUŞ - Adana`da 2002 yılında özel hareket timlerinin evlerine baskın yaparak eşi Molla Arif Keser`i ve evlerini satın almak üzere evde bulunan Hatip Dağ`ı katlettiğini ifade eden Miyeser Keser, olayı ve yaşadıklarını anlattı.
 
Eşinin gözleri önünde 36 kurşunla şehit edildiğini söyleyen Keser, olayı anlatırken gözyaşlarına hâkim olamadı. Miyeser Keser eşinin gözleri önünde katledilişinin dehşet anlarını şöyle anlattı:
 
Özel hareket timleri evimizin etrafını sardılar
"Akşam saat 18.00 sıralarında özel hareket timleri evimizin etrafını sardılar. Meselenin ne olduğunu bilmiyorduk. Gecenin geç saatlerine kadar yatmadık ve eşim Molla Arif o saatlere kadar ibadetle meşgul oldu. Bir anda silah sesleriyle irkildik. Lambaları yakınca eşimin bir kurşunla yaralanmış olduğunu gördüm. O esnada çocuklar da uyanmıştı. Eşim bana yaralandığını ve hastaneye gitmesi gerektiğini söyledi. Bunların kim olduğunu sorduğumda ise korkmamamız için hırsız olduklarını söyledi. Dışarıya dikkatlice baktığımda eşime ateş edenlerin özel hareket timleri olduğunu anladım."
 
"Polis içeri girdikten sonra eşimin 36 kurşunla vurulmuş olduğunu gördük`
Gaziantep`te bir evlerinin olduğunu ve bu evlerini satın almak üzere o gece Hatip Dağ diye bir misafirlerinin olduğunu ifade eden Keser, eşiyle beraber misafirlerinin de katledildiğini söyledi. Keser şöyle devam etti: "Polislerin evimizi taramasıyla misafirimiz olan Hatip Dağ kapının arasında şehit edildi. Eşimin arkadaşı şehit edildikten sonra polis içeri girdi ve bize hakaret etmeye başladı. Dışarı çıkmak istedik izin vermediler. Onlara eşimin yaralı olduğunu ve hastaneye götürmem için izin vermelerini istedim izin vermediler. İlk ateş edildiğinde kızımla beraber eşime baktığımızda sağ tarafında yalnızca bir kurşun yarası vardı fakat polis içeri girdikten sonra eşimin 36 kurşunla vurulmuş olduğunu gördük."
 
Yaşanan olaydan sonra kendinin de 4 ay boyunca cezaevine atıldığını dile getiren Miyeser Keser, gözaltına alındığı sürede kendilerine çok hakaret edildiğini, cezaevindeki 4 aylık süreden sonra çocuklarını alarak köye (Çengilli) döndüğünü söyledi.
 
Bir polis yaralanmış diye bize 198 bin TL`lik tazminat davası açıldı
Keser, köye döndükten sonra yaşadıklarını ise şöyle anlattı: "Köye döndükten bir müddet sonra evimize yapılan operasyonda bir plisin yaralanmış olması gerekçesiyle bize tazminat davası açtılar. Mahkeme açıldıktan sonra, 2012 yılında bize gelen tebligatta devlet tarafından yapılan operasyonda bir polisin yaralanmış olduğu gerekçesiyle 198 bin TL ödememiz gerektiği belirtildi ve daha sonra bu ceza 4 bin TL ye indirildi. Bizi tanıyan herkes de biliyor ki, bizim bu parayı ödeyecek herhangi bir imkânımız yok. Benim 5 kız bir erkek evladım var. Şimdi neyin davasını görüyorlar. Kızlarım okuyor oğlum da askerde. Kimsem yok ve benden 4 bin TL istiyorlar.
 
Devlet çocuklarımın babasını geri getirsin parasını alsın
Hem eşimi gözlerimin önünde şehit ettiler, hem bize olmadık hakaretler ettiler, hem de bize tazminat davası açtılar. Neye karşılık bu parayı alacaklar. Eğer onların polisleri yaralanmışsa benim de eşim öldü. Şu halde ben de şunu diyorum. Çocuklarımın babasını geri getirsinler paralarını alsınlar."
 
Şimdi bu aile bu parayı nereden getirip ödesin``
Ailenin çok mağdur ve muhtaç aile olduğunu, kendilerinin de durumlarına vakıf olduklarını belirten Nizamettin Omur ise, "Bunlar Hem bizim akraba hem de komşumuzdur. Eşinin şehit edilmesi ve çocuklarının küçük olması nedeniyle perişan haldeler. 5 kız bir erkek çocukları var. Bunlar kendilerini zor geçindirirken bir de devletin tazminat davası açması akıl karı değil diye düşünüyorum. Bunların maddi imkânları zaten yok. Böyle devam ederse haciz de gelebilir. Zaten daha önceden de Miyeser Hanım 4 ay kadar cezaevinde kalmış bu nedenle bir mağduriyet yaşamışlardı. Tek erkek çocuğu var zaten o da şimdi asker ve ihtiyaçları da hayırseverler tarafından karşılanıyor. Şimdi bu aile bu parayı nereden getirip ödesin`` ifadelerini kullandı.
 
"Devlet bu insanların hayatına mal olan kurşunlarının parasını istiyor"
Aileyi yakından tanıdığını ifade eden Cafer Yılmaz ise, "1990`lı yıllarda Çengelli köyü boşaltılınca bu aile bir taraftan PKK diğer taraftan devletin yaptığı baskılara dayanamayıp buradan Gaziantep ve Adana`ya göç etmek zorunda kaldı. Belli bir süreden sonra devlet Hizbullah üyesi olduğu iddiasıyla bunun evine baskın yapıp evin içerisinde katletti. Şimdi de devlet gelip bu insanın hayatına mal olan kurşunlarının parasını istiyor. Bugüne kadar yüz binlerce insan öldürüldü ve hep ve suçlu olan halk oldu. Devlet hiçbir zaman suçlu duruma düşmedi." dedi.
 
"Devletin kendine gelmesi ve yaptıkları yanlışları bir an önce düzeltmesi lazım"
Devletin insanları terörist, İslamcı, ayırımcı veya başka şeylerle damgalayarak öldürdüğünü kaydeden Yılmaz, "Biz daha düne kadar Roboski katliamına şahit olduk ve 30`dan fazla insan katledildi. Bunlar bir okul harçlığı çıkarmak için çalışıyorlardı ve şuan onlar da suçlu duruma düştüler. Bu zulmü bütün dünya görüyor ve artık bu zulme dur dememiz lazım. Devletin de kendine gelmesi, yaptığı yanlışları bir an önce düzeltmesi lazım. Bu bir zulümdür bu insanları öldürüyorsunuz ve sonra da tazminat davası açıyorsunuz. Bu aynen şuna benziyor. Lut kavmi insanlara taş atıp insanları katlediyordu ve yönetim, taşlanan insanlardan ücret alıyordu. Neymiş bizim polisimiz askerimiz size taş attıklarından dolayı yoruldular ve elleri kirlendi. Bu olaya baktığımızda bunun Lut kavminden kalan bir miras olduğu algısı biz de oluşuyor." ifadelerini kullandı.
 
(M. Şirin Çağlayan - İLKHA)